Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı Gülengözler

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 756
  • 3.359
  • 756
  • 3.359
# 19 Nis 2024 21:55:35
DAVET …

“şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.

Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.

20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.
“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …

CAN YÜCEL

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.857
  • 1.093
  • 11.857
# 20 Nis 2024 15:07:46
     h.n.a.

KÖMEN

Analım Tunga Er efsanesini;
Duyalım geçmişin erkek sesini.
Bürüyüp Tanrıdağ’ın çevresini
Yine Gök Türk olalım, El kuralım.

Ötüken-Yış durak olsun da bize,
Yürüsün ordular ordan denize.
Çinli baş vermese, gelmezse dize
Kağanın buyruğu vardır: Vuralım.

Anlatılmaz, yüce bir erdem olan,
Bu akınlarda bulunmaz yorulan.
Günü geldikçe de bizden sorulan,
Kan ve can vergisi olsun…Verelim!

Ülkü uğrunda gönüller delidir.
Kişiler ülkü için ölmelidir.
Tanrı’nın insana değmiş elidir;
Şu ölüm adlı güzel şey… Saralım.

Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
Bir görev yapmak içindir yaşamak.

Er kişiysen görevin neyse, başar.
Zevke, eğlenceye hayvan da koşar.

Görüyorsun nice hayvan yığını
Ki yapar sadece hayvanlığını.

Fakat onlar bile kendince yine
Tükürürler Kardeş’in itlerine.

O nasıl olmalı bir ruhu ölü,
Ya da bir canlı, fakat kahpe dölü.

Ki sanar durduğu yer it inidir,
Oysa bir şanlı şehitler sinidir.

O fuhuş uzmanı çikletli dişi,
Dişinin en kötü, en köhnemişi,

Kaplamış ruhunu çirkef yosunu,
Hiç umursar mı şehit ordusunu?

Var mıdır onca tivistin ötesi?
Adı üstünde: Köpek sosyetesi!

Yok sayıp sen de bu ruhsuz sürüyü
Kılavuz yap ebedi Gök Börü’yü.

Çıkarıp Ergenekon’dan ulusu,
Türk’ü kılsın yine dünya ulusu.

İzleyip Gök Börü’nün gölgesini,
Gezelim gel o Kömen ülkesini.

Gönlümün özlemi yerdir orası,
Gürler ufkunda yiğitlik borası.

Orda erdem gözükür, başkası çıkmaz alana.
Kapanıktır kapılar her kovu, her bir yalana.

Orda erler: Kimi arslan, kimi pars’ın eşidir.
Orda kızlar: Güneşin kendi, ayın on beşidir.

Uğramaz ufkuna asla o yerin yüz karası;
Orda yoktur ne siyaset, ne fikir maskarası.

Yaşamaz öyle bir ortamda küçüklük, kötülük;
Bir alaydan daha üstün savaşır orda bölük!

Sungurun uçtuğu yerlerde barınmaz yarasa;
Ve bütün dirliğin üstünde yürür sade yasa…

Bir düşün başların üstünde kağanlık tuğunu,
Ruh duyar orda ölürken bile Türk olduğunu;

Ölümün zevkini bir süs gibi gönlünde taşır.
Dirilerden daha çok orda şehitler dolaşır.

Bu şehit ordusu varken kuramaz kimse pusu,
Yurt için kan dökülür orda denizler dolusu.

Günümüzden, düşünüp birçok asırlar geriyi,
Analım bin kere ölmüş o ölümsüz çeriyi:

Ebedi yiğit!
Adı yok şehit!

Kefenin: Vatan…
Tabutun: Cihan…

Yaşıyor ünün,
Düşünüp övün.

Damarında kan
Bir alev midir?

Yaşaman: Roman;
Ölümün:Şiir.

Sana yok ne taş,
Ne de bir mezar.

Bu hayat: Savaş!
Ebedi uzar.

Eşit olduğun
Şu güneş: Tuğun.

Tabutun: Vatan,
Mezarın: Cihan.

Adı yok yiğit!
Ebedi şehit!..

Onu anmakla görür Türk soyu gökçek Kömeni:
Doludizgin yarışan Tanrıkut’un dört tümeni…

Bin asır geçse de rastlanmaz onun bir eşine,
Buyruk aldım diye ok fırlatıyor evdeşine…

Bidev atlarla kılıp her yolu bir günde yarı
Yıldırımlar gibi dağlardan aşan orduları…

Saygı olsun bu çelik atlıların gök tuğuna,
Tuğu kaldırmış olan orduların başbuğuna.

O nasıl bir yürüyüştür, ne yiğitler katarı!
Kun’u, Gök Türk’ü, Oğuz-Uygur’u, Kırgız’ı, Tatar’ı…

O batırlar ki basıp bağra kucaklar ölümü.
Özgelerden sakınıp kendine saklar ölümü.

Her zaman öyle ağırdır ki yiğitlik kefesi,
Kahramanlar gibi ölmek o günün felsefesi…

Onların sanki başak canları… Durmaz, biçilir…
Toprağın içkisidir kanları, al al içilir.

Tarihin bir olağanüstü ve şahane işi
Kür Şad’ın, Kül Tegin’in, Çağrı Beğ’in ok çekişi…

Çevrimdışı Aynürrıza33

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 460
  • 1.803
  • 460
  • 1.803
# 21 Nis 2024 19:42:24
BENCE ŞIMDI SENDE HERKES GIBISIN
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan ruhuma sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin


Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin


Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence artık sen de şimdi herkes gibisin


Gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin
Şimdi taa içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin


Maziye karışıp sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin

                 NAZIM HIKMET

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.369
  • 69.145
  • 3.369
  • 69.145
# 24 Nis 2024 11:47:22
Geriye bakarak yanıtlıyoruz birbirimizi
Bir destek aranır bir güç alırcasına
Dönerek ikide bir anıların ülkesine..
Alnımızı gererek konuşuyoruz, kaşlarımızı
Bir ince eğimle siper edip bakışlarımıza
Çok iyi bildiğimiz bir duyguyu
-  O biraz yenilgiye biraz ezikliğe benzer
   Ortak yaşadığımız sızım sızım -
Saklamaya çalışıyoruz birbirimizden.


Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında
Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor
Hiçbir düşünceyi sonuna dek götüremiyoruz.
-  Böyle belirlenmiş sınırlar içinde
   Bir iç denetimle, bir dış denetimle
   Konuşmasak da eski tadını yitirdi -
Düşler kuruyoruz yeniden gelecek üzerine
Kaldırıp kirpiklerimizi ayak uçlarımızdan
Dağlara bakıyoruz, ufuklara, bulutlara
-   Ah, o insan yüreğinin değişmeyen tutkusu -


Bir güncel sesle sonra, çirkin ve çiğ
Bir kirli görüntüyle hayata ilişkin
Dönüyoruz gerçeğin o kalın çizgisine..
Yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek
Aklımızda yüzlerce geçerli açıklama:
"Yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir
Hiç yoktan var olmak" adına
Karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini.
Bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan
Binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbinizde
Anılar inançlar incelikler düşler..

Şükrü Erbaş

Çevrimdışı Gülengözler

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 756
  • 3.359
  • 756
  • 3.359
# 24 Nis 2024 20:35:30
KİRACIYIM BİR ACIYA

 
Sen ey kendiyle yetinen;
Fosforun yeri gece,
Ne yapar gecesiz ateşböceği?
Belki anlamsız ve delice
Kumrunun inanılmaz yuvası
Bir direğin tepesinde.
Ama boşluktur biraz da
Bir kuşu biçimleyen,
Bence böyle, seni bilemem.



Sen ey kendiyle yetinen;
Ne derlerse desinler
Su eğimine gidecek.
Sen şaraba banılmış ekmek;
Deltasıyız bütün sözlerin
Ve söz sonunda bak nasıl
Senle bana gelecek.



Sen yarım kalmış bir aşkın
Kaçınılmaz sürgünü,
Katlanan göğsündeki kayaya,
Sen orda şimdi bir hüznü köpürt,
Ben bir çocuğa su vereyim burda,



Ben ki kiracıyım bir acıya.
Sen imzalarsın sabah akşam
Defterini bensizliğin,
Bense kanla öderim
Kirasını kaldığım evin.
Bir takvimi tersten açardık,
Eğer isteseydin.



Sen ey kendiyle yetinen;
Artık suyumuz bulanık,
Bir güneş bile olsa sonunda,
Yolumuz kırık, önümüz karanlık
Ve ağır tuğrası alnımızda
padişah yalnızlığın,
ama yine de umudumuz kalabalık...


Metin Altıok

Çevrimdışı bahtiyarca

  • Aktif Üye
  • **
  • 167
  • 1.017
  • 167
  • 1.017
# 03 May 2024 13:59:38
Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin

Sezai Karakoç, Köşe

Çevrimdışı mihri zeynep

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 202
  • 2.318
  • 202
  • 2.318
# 03 May 2024 17:19:36
Anadolu Türkçesiyle Bir Ulu Çınar Konuştu
Görkemli geçmişime nice yasaklar koyup,
Bizden görünenler kesti benim en gür dallarımı.
Dört duvar ortasında acıdan anıt yüzüm;
Ben eskiden böyle kuru bir ağaç değildim! ...

Yokluk kılıç kuşanamazdı benim toprağımda,
Tuttuğum altın olurdu ellerimde çil çil
Ve her selâmım bir ülkeyi beslerdi tekmil;
Gözüm tok, gönlüm tok, hiç aç değildim.

Sipahiler uçururdum seferlerden seferlere,
Demezlerdi Asya neresi, Avrupa nere?
İnsanlığı benden öğrenirdi palazlanan her kefere;
Şimdiki gibi Batı’ya muhtaç değildim! ...

Elçiler yığılırlar, yüz sürerlerdi eşiğime,
Ufuklar açılırdı, sesime, ışığıma.
Besmeleyle su verilmiş bir çelik kılıçtım ben;
Teneke değildim, saç değildim! ...

Tuna, Sakarya kadar Türk’tü; Fırat kadar Türk;
Kılıç tutan iki kolumdu Kırım’la, Kerkük!
Kestiler, acıdan sarhoşum şimdi kör-kütük;
Kendi derdime bile ilaç değilim! ...

Estergon Kalesi bre aman su başı durak,
Git bulut üstümden, git de Vardar Ovası’na bak!
Ne aşklar yaşamıştır orda yürek;
Hilâldim her yerde, hiç haç değildim! ...

Dün er gibi savaşırlardı başı örtülü kızlarımız,
Bu gün cıscıbıllar, şimdi hepsi birer yalancı yıldız.
Ne ezgiler bizim ezgimiz, ne ağızlar bizim ağzımız;
Has ekmektim, baldım, bulamaç değildim! …

Düşmüşüm çemberine ateşin, yağmurun, karın
Kokularıyla yaşıyorum şimdi o eski baharların.
Sür git önüme çıkan haçlı akbabaların;
Önlerinden kaçacak keklik, turaç değildim! ...

Baş benim başımdı, eller benim ellerimdi
Çağlara hükmeden medeniyetimin mayası adaletti, dindi.
Pis uğurlar yüzünden toprağımın bereketi tükendi;
Ben eskiden böyle yoz-kıraç değildim! ...

Şimdi garip çocuklarım yaban ellerinde iş ararlar,
Kiliselerin gölgelerinde ezik ve sürgün yaşarlar.
El uşaklarıysa her gün bir kökümü daha koparırlar;
Eyvah ki eyvah, ben eskiden böyle dalaç değildim! ...

Bahaeddin KARAKOÇ (İlkyazda – Haziran 1984)

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.014
  • 23.182
  • 5.014
  • 23.182
# 14 May 2024 00:30:27
SONSUZUN UÇLARI

Neden kimse sana benzemiyor Hatice?

Gözyaşımın sahibi
Ne zaman alnımı camlara dayasam
Kanatlarını batıra batıra
Sana uçuyor bütün kuşlar.,

Ölümü senden mi öğrenecektim
Soluğu canımdan çekilen kadınım.

Çocuklar geldiler mi hiç?

Geldiler Hatice
İçimize baktık uzun uzun
Sana geldik
Tek tek odaları kokladılar
Bizimle ağladın sen de
Sonra yine ikimiz kaldık.

İster ölüm olsun ister ayrılık
İnsan unutur mu var olduğu bedeni.
Dünya sözüm, can evim
Bir gün ağzından uzak gülerse ağzım
Tanrı gökyüzüyle boğsun beni.

Ömür Hanım
Çıkarıp çerçevesinden o hayal zamanları
Silmezsem eğer hayatın harfleriyle
Her gün biraz daha tozlanacak evimiz.

"Evden uzaklaş biraz
Antalya'dan çık
Mezarlığa gitme her gün
Fotoğraflar dünyayı örter
Acı soğusun
Sen Tanrı değilsin
Ölülerden değil
Dirilerden geçer zaman
Git, bir başka insana dokun..."

Ben de öyle yapıyorum
Harflerden binlerce Hatice yaratıp
Tek tek dokunuyorum hepsine
Büyüyorum, büyüyorum
Nasılsa ölüm var değil mi
Binlerce hayatla gülüyorum zamana
Gülüyor benimle birlikte Hatayi de:
Bir dedim var bin dermana değişmem.

Odalardaki boşluğunu topladım geldim
Neşet'in bütün seslerini topladım geldim
Yalnız uçan kuşların gökyüzünü topladım geldim
Yastığında solan tülbendin kokusunu topladım geldim
Çocuklar aradı, sslerinin aştığı yolları topladım geldim
Bir kadın ilaç soruyordu eczanede, elleri yok
Alın çizgisinde yanan kandilin fitilini topladım geldim
Sen nasıl yok olursun anlamıyorum, topladım geldim
Gül bozuk, kadife soğuk, karanfil gözyaşı kurusu
Limoni bir selvi bütün armağanım, geldim...

Şahgülüm, başucundayım, sevgililer günün kutlu olsun...

Tuhaf bir adam oldum
Kendimle konuşuyorum evin içinde
Biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum
Perdeleri ne kadar zamanda yıkardın, diyorum
Bir gün olsun açık bırakmıyorum yatağımızı
El ayak değmeyen yerler nasıl tozlanıyor böyle
Merak etme, mutfağı tertemiz ettim
Terlikler senin istediğin gibi duruyor
Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı
Bir kahve yapayım diyorum
İki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana
Sessizlikten mi nedir
Bütün bunları yüksek sesle söylüyorum.

İnsan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum.

Misafirler gitti
Biz kaldık yine.

Eşyaların düzeni bozulmasın diye
Çırpınıp durdum sessizce.

Yeri değişen her şeyin
Sen biraz daha uzaklaştırdığını söyledim
Öylece baktılar yüzüme.

İnsan anıları nasıl korur başka
Bilmiyorum
Duvarda kocaman bir çivi deliği.

Yollarımın sahibi
Ben ölene kadar
İkimiz de bir yere gitmiyoruz.

Ömür Hanım
Seni çok özledim, çok
Ben gelene kadar çürüme ne olur.

Yüzüm kuyular mührü
Ellerim iki turna uyuduğun sonsuzlukta
Odalar toprak döküyor üstüme.

Ölümü de dünyada yaşıyormuş insan
Gövdem kalbimin darağacı
Şahgülüm... uzun sürmeyecek yalnızlığım...

Sarkaç durdu. Kapı yok.
Ayna buğulanmıyor.
Tanrı bitti.

Ölüm değil büyük ceza
Her zerresi yalnızlık
Bir dünyayı sevmek hâlâ.

Ayrılık burcum...
Parmaklarım birer mihrap çırası
Gövdem bitene kadar tüteceğim başında.
...
Ömür hanım, iyi ki ben de seninle yaşadım dünyayı.

Dünyanın bütün seslerini alıp götürdün
Mezarından başka harf kalmadı ağzımda.
Yoruldum kalabalığın hayatından
Yaşamak diye el çırptığım ne varsa
Şimdi bir ölüm türküsü, bir hatıra yangını
Yalnızlık çark dönüyor üstümde.

Yeryüzü şarkım, sürmeli pencerem
Her sabah aynı soğuk
Her akşam aynı keder
Yastığını koklaya koklaya öğrendim
İnsan bir kere ölmüyormuş meğer...

Ölüm evini buldu.

Ağzımızda son bir dünya hecesi
Yüzümüz, suyuyla boğulmuş bir göl
Kirpiklerimizde
kurumuş arzular
Geçip oturdu "ılık minderimize"

Ben şimdi o bağbanım Hatice
Kemiklerin çiçek açsın diye
Çırpınıp duran başında...

Ölüler yaşlanmazmış
Yalan
Sensin canımda çırpınan zaman.

Bir gün ben de
Senin kış bahçende--

Sevmek başka nedir Ömür Hanım...

Ayrılık mı olur seninle benden
Meğer başım düşe meydan içinde.

Harfim, hecem, cümlem
Bütün hatıralarımızı toplayıp geleceğim
Ayrılık o zaman tamam olacak.

- İçme şunu, beni ortada bırakacaksın.

- Biraz toparlanayım da Karadeniz'e gidelim.

- Gittiğin yerde bir gece kal. Ben iyiyim. Yazık sana.

-  Gelmiyorlar diye söylenip durma insanlara.

- Kimseye borcumuz kalmadı değil mi?

Şükrü ERBAŞ

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK