Yukarıdaki yazımdan şu anki süreci savunduğum sonucu çıkmasın lakin ilk kez 1. Sınıf okutan öğretmeni suçlayıcı cümlenin yanlış olduğunu belirtmek isterim ve sürecin neden bu şekle dönüştüğünün asıl nedenini açıklamak istiyorum;
İlk yıl; oyun ve fiziki etkinliklere, görsel sanatlara ve müziğe yer verilmiş gibi görünse de öğretmenlerin üzerindeki baskı nedeniyle büyük oranda ilk okuma yazma etkinlikleri ile geçer. Özellikle ilk kez 1. sınıf okutan öğretmenler ve ilk çocuğunu okula gönderen aileler sürecin bu hale dönüşmesinde etkili oluyor.
İlk görev yeri çoğu öğretmenin köy okuludur ve müfettişlerin ilçe geneli toplantılarında genç öğretmene vurguladıkları ‘’ Nisan-Mayıs aylarında okulları dolaşıp öğrencilerin okuma-yazma durumlarını değerlendirip geri olan sınıflarla ilgili gerekli soruşturmaları açacaklarını ifade eden’’ konuşmalarını hepimiz dinlemişizdir. Ya da büyük okullarda başladıysanız müdürünüzden duymuş olmanız lazım. Ben kimseden gelip sınıflarını değerlendireceğiz öğrencilerinize mutlu olup olmadıklarını; görsel, müzik ve fiziksel etkinliklere yeterli zaman ayrılıp ayrılmadığını; bunun da okuma-yazma ve hatta ondan da önemli olduğu vurgusunu duymadım. Bize de geldiler okuttular, yazdırdılar, yüzde olarak başarıyı not ettiler gittiler. Sistem teog’da sosyal başarı ölçmüyor, salt bilgi ölçüyor. İyi liseye sosyal yeterliliklerinle değil Türkçe, matematik becerinle giriyorsun. Devamında da üniversite sınavında lisedeki 4 yıllık bilgi yüklemenin karşılığında istediğin mesleğe sahip oluyorsun. Onun için meslek liselerindeki öğrenciler mutluyken, fen liselerindeki öğrenciler en mutsuzları. Yani sistem savunduğu sosyal becerileri yüksek, kendine güvenen bireyler yetiştirme hedefini yaptığı sınavlarla çürütmüş oluyor; sosyal olarak kendini yetiştirmiş ama bilgi yönünden zayıf öğrencileri üniversitede sistemin dışına atarken, hard disk haline getirdiği bireylere ise istedikleri meslekleri sunuyor. Şimdi genç öğretmenle tecrübeli öğretmen farkına gelelim. Genç öğretmen belirttiğinizin aksine müziğe, resme, fiziksel etkinliklere deneyimli öğretmenlerden daha fazla zaman ayırır. Daha geç okumaya geçirir ama daha hareketli, sesli, aktif ve sosyal bir sınıfı vardır. Ama müdür teftişe girdimi sınıfa, bunu yadırgar, mum gibi olan deneyimli öğretmenin sınıfını örnek gösterir. Ben bu sene zümre başkanıydım, yıllar sonra büyük okulda çalışmaya başladım ve 3 senelik de bir tecrübem oldu bu okulda. 16 tane 1. Sınıf şubesiydik. Gerekli zümre vb. evrak, formları kendim sınıfları dolaşarak dağıtıyordum, imzalatıyordum arkadaşlarıma, yani çat kapı giriyordum sınıflarına. Yeni öğretmenler öğrencilerle etkileşim içindeyken, aktif sınıf modunda ders anlatırlarken, eski öğretmenlerin sınıflarında çıt çıkmıyor, öğrenciler sürekli dinleme modunda oluyorlardı, deneyimli arkadaşlar dediğimiz yıllanmış öğretmenler müzik kitaplarını dahi kullanmadı ve fiziksel etkinlik dersi de yaptırmadı, çünkü tecrübeleriyle sistemin ileride nasıl elemelerle ne tür yeterlilikleri olan bireyleri meslek sahibi yaptıklarını, öğrencilerine hangi yeterlilikleri kazandırarak onları diğerlerinin önüne geçirebileceklerini, kendilerinin de yöneticiler tarafından hangi kriterlere göre değerlendirileceklerini çok iyi biliyorlar, yani özellikle ilk kez 1. Sınıf okutan öğretmenlerde sıkıntı yok, onu bozan, yanlış ölçme-değerlendirme sisteminde sıkıntı var. Demek istediğim ben de aşırı bilgi yüklemesi yapan ağır müfredatı savunmuyorum. Geçen seneyi kendim açısından değerlendirdiğimde ilçedeki spor aktivitelerindeki birinciliklerimiz ve il genelinde katıldığımız geleneksel çocuk oyunları yarışmaları ve fiziksel oyun şenlikleri bana tatmin sağladı yoksa er geç öğreniyor çocuklarımız okumayı, onlara başarma duygusunu hissettirmemiz lazım ama önce şu ölçme-değerlendirme sisteminin değişmesi gerekiyor.