2007 Unesco Dünya Mevlana Yılı

Çevrimdışı TMurat

  • Site Yöneticisi
  • *****
  • 10.225
  • 65.298
  • 10.225
  • 65.298
03 Ağu 2007 07:15:12
"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"

Mevlana'yı Mevlevi'liği bu söz özetliyor herhalde. "İster puta tap ister ateşe, yine gel." deyip bizlere, insanlara "insan" olduğu için değer vermemizi anlatan Mevlana'ya bu yıl küçücük bir hediye sunulmuş. 2007 yılı 800. doğum yılı nedeniyle UNESCO tarafından Dünya Mevlana Yılı ilan edilmiş. Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan resmi siteyi ziyaret edebilirsiniz:
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Ağu 2007 16:44:23
2007 nin "Dünya Mevlana Yılı" olduğunu dünya biliyor ve bu amaçla ülkemize gelenler var, ancak ülkemizde bilmeyen insanlar çoğunlukta. Değerlerimizin bilincinde olmak dileğiyle.
Teşekkürler TMurat hocam.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 05 Ağu 2007 00:39:32
"Saf sevgi" arayanların cevabı uzaklarda aramak yerine, kendi kültürlerine şöyle bir göz atmaları bile yeterli. Öyle ulvi insanların yetişip, ayak bastığı,nefeslerinin dolaştığı ve gönüllerinin güzelliği her bir zerresine işlemiş öyle cennet parçası bir vatanda bulunmaktan hem onur, hem de sonsuz mutlulukluk duymanın yanında; bu güzelliklerin 'farkedilmemesi', 'gözardı edilmesi' ve en kötüsü de "unutulması" ise bir o kadar iç burkucu...

Anlamlı paylaşımınız için çok teşekkürler Murat Hocam.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"



Bu söz, bu anlayış, bu affedicilik ise başlı başına ayrı bir tartışma konusu bence, siz ne dersiniz?

Bu söze bakarak, hayatınızda kaç, hata yapmış, sizi kırmış, hatta yaralamış,size kötülüğü dokunmuş kişilere dahi

" ne olursan  ol, ne yaparsan yap, yine GEL! " diyebildiniz? "


" Affetmenin dayanılmaz hafifliğiyle yollarınız ne kadar sıklıkta kesişiyor? "



Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Ağu 2007 18:39:25
Ben 30 Eylül için bir etkinlik hazırlıyorum. Mevlana'nın doğum gününde. Arkadaşların bu konuya gereken önemi göstermelerini diliyorum.

Çevrimdışı *kumul*

  • Aktif Üye
  • **
  • 58
  • 1
  • 58
  • 1
# 23 Ağu 2007 21:24:47
" Affetmenin dayanılmaz hafifliğiyle yollarınız ne kadar sıklıkta kesişiyor? "


Affetmek benim sıklıkla başvurduğum bir yol. Kin tutamıyorum kimseye, bana ne kadar büyük kötülük yapmış olsalar dahi.

Hayat, kalpleri kıracak ve "ah" alacak kadar uzun ve değerli değil benim gözümde.

Mevlana gibi " Gel, ne olursan ol, yine gel" diyenlerdenim.  :)

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Ağu 2007 23:46:04
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol,
Sahavet ve cömertlikte akarsu gibi ol,
Tevazu ve maluliyette toprak gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...


Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Ağu 2007 16:05:06
MEVLANA YILINI ANISINA!  

"Mevlana" kelimesinin anlamı nedir?

Mevlana, "Efendimiz" anlamına gelmektedir. Gerek sağlığında, gerekse ölümünden sonra, saygı için bu adla anılmıştır. Mevlana "Molla Hünkar" "Mevlay-ı Rum" (Anadolu’nun Efendisi) ve Mevlevi adlarıyla da
anılmıştır.

Niçin Mevlana Celaleddin-i Rumi?

Çünkü Mevlana 800 yıl önce 30 Eylül 1207 tarihinde doğdu. Bu yüzden 2007 Mevlana yılı olarak kutlanacak. Bu karar, Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO tarafından 3-15 Ekim 2005 tarihinde Paris’te alındı. Teklifi getiren ülkeler: Türkiye, Afganistan ve Mısır’dır. 2007 yılı Mevlana yılı olacak. Yıl içinde çeşitli kültürel etkinlikler gerçekleştirilecek. Bu nedenle biz de Mevlana’yı kısaca sevenlerine hatırlatmayı düşündük.

Mevlana’nın Asıl Adı Nedir?

Asıl adı, Muhammed olan Celaleddin’in daha yaygın unvanı Mevlana Celaleddin-i Rumi’dir. Ona Rumi denilişi, sanat ve düşünce hayatının o asırlarda diyarı Rum diye anılan Anadolu’da geçmiş ve bu yurtta ebedileşmiş olmasındandır. Horasan’ın (Afganistan Türkistan’ı) Belh şehrinde doğmuştur.

Mevlana’nın Ana ve Babası Kimdir?

Babası Sultanu’l ulama (Bilginlerin sultanı) diye tanınan Bahattin Velet’tir. Annesi ise Mümine Hatun’dur.
Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. Annesi Mümine Hatun ise Harzemşahlar İmp. hanedanından gelme bir prensestir.

Mevlananın Eş ve Çocukları Kimlerdir?

Mevlana, daha 18 yaşında iken Karaman’da babası tarafından Semerkandlı Hace Şerafettin’in kızı Gevher Hatun’la evlendirilmiş ve bu evlilikten iki erkek evladı olmuştu. Bunlardan ilk oğlu Sultan Veled, ikinci oğlu ise
Alaeddin’dir. Ancak Alaeddin, daha Mevlana hayatta iken 1262 yılında vefat etti. Mevlana birinci karısının vefatından sonra Konya’da Kerra Hatun’la evlendi. Bu evlilikten ise Muzafferüddin Alim Çelebi ile Melike Hatun dünyaya geldi.

Mevlana Kimlerden Ders Aldı?

Mevlana, ilk eğitimini babasından aldı. Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. 12 Ocak 1231’de babasının ölümü üzerine, eğitimini Seyyit Burhanettin Tirmizi’nin yanında sürdürdü. Mevlana babasından Fen ve Din ilimleri, Tirmizi’den de Tasavvuf ilmini öğrendi. Onun hayatında dönüm noktası olan diğer bir alimse Şemsi Tebziri’dir.

Mevlana’nın Babası, Horasan’dan Anadolu’ya Niçin Göç Etmiştir?

Harzemşahlar, Bahattin Velet’in manevi nüfuzundan çekinirlerdi. Bir süre sonra bu yüzden araları açıldı. Bunun üzerine Bahattin Velet, Belh’ten ayrılmak zorunda kaldı. O sıralarda Mevlana, daha küçük bir çocuktu. Babası ile birlikte, İran’dan, Bağdat’tan geçerek Hicaz’a geldi. Hac ibadetinden sonra da, Şam yoluyla, Anadolu’ya geçtiler. Anadolu’daki Selçuklu İmparatorluğunun ihtişamlı bir çağıydı. Bahattin Velet, Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezi Konya’da çok büyük bir saygıyla karşılandı. Mevlana yirmi dört yaşlarındaydı.

Mevlana’nın Ana ve Babası Nerede Öldü?

Mevlana’nın annesi Mümine Hatun Karaman(Larende) şehrinde, babası Bahattin Velet ise 1231 tarihinde Konya’da vefat etti.

Mevlana’nın Hayatındaki En Önemli Kişi Kimdi?

1244 yılında Konya’ya Tebrizli Mehmet Şemsettin adında bir derviş geldi. Bu esrarlı kişinin Pek yüksek duyguları ve görüşleri vardı. Tebrizli Şems’in Konya’ya gelişi Mevlana’nın hayatını büsbütün değişik bir yöne yöneltti. Mevlana o sıralarda 37 yaşlarındaydı. O güne kadar Mevlana; ciddi, ağır başlı büyük bir bilgin olarak tanınmıştı. Büyük bir fikir adamıydı. Tevrizli Şems’in gelişi ise Mevlana’nın duygu dünyasını alt üst etti ve onu bir gönül adamı haline getirdi.

Şems-i Tebrizi, Konya’dan Neden Kaçtı?

Şems-i Tebrizi, Mevlana’nın duygu dünyasını alt üst etmiş ve onu bir gönül adamı yapmıştır. Şems, Mevlana’daki deha ateşini büsbütün tutuşturdu. Mevlana, Şems’ten başka herkesi ihmal etmeye başlamıştı. Bu durum, kendisini sevenleri de, çömezlerini de son derece üzüyordu. hatta Şems’i ölümle bile tehdit etmekten geri kalmadılar. Bu durumdan sıkılan Şems de, 1246 yılında, Konya’dan gizlice Şam’a kaçtı.

Şems-i Tebrizi Konya’ya Geri Döndü mü?

Mevlana, Şems-i 15 ay süren sohbetine dayanamamıştı. Onun gitmesiyle perişan oldu. Bu sonucu beklemeyen çömezleri ise, yaptıklarına pişman oldular. Şems’in Şam’da olduğunu biliyorlardı. Mevlana, dönmesi için ona birçok mektup yazdı. Sonra da, oğlu Sultan Velet’i 20 kişilik bir kafileyle Şam’a gönderdi. Mevlana’nın mektuplarıyla Şems, yumuşayarak, ayrılmasından 9 ay sonra 1246 yılında Konya’ya dönmeye razı oldu.

Daha Sonra Şems Nereye Gitti?

Mevlana, Konya’nın en yüksek, en aydın tabakası ile birlikte Şems’in meclisine devama başladı. Mevlana artık ne ders ne de vaaz veriyordu. Kendi iç dünyasına dalmıştı. Öğrencileriyle çömezleri bu durumdan da hoşnut olmadılar. Bu kuvvetli hoşnutsuzluk karşısında Şems, 1247 yılında ansızın ortadan kayboldu. Bu esrarengiz gidiş, hiçbir zaman aydınlanamadı.

Mevlana Nerede ve Ne Zaman Öldü?

Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde 66 yaşındayken Konya’da öldü. Hastalığı, yüksek ateş yapan bir karaciğer rahatsızlığıydı. Cenazesinde, bütün Konyalılarla birlikte Hıristiyanlar ve Yahudiler de vardı. Türbesini Selçuklu veziri Alemettin Kaysar yaptırdı. Mevlana’nın ölüm anına, Şeb-i arus (Düğün gecesi) denir. Bu gece, aşığın maşuğa (Allah’a) kavuştuğu gecedir.

Mevlana Nasıl Bir Kişiliğe Sahipti?

Mevlana, islam ve gayri islam bütün insanlıkça beğenilmiş bir sanat adamıdır. Fikir ve kişi özgürlüğüne olağanüstü değer vermiş, insanı adeta kutsal bir varlık derecesine yükseltmiştir. Sonsuz derecede hoşgörülüdür. Büyük bir Türk şairi ve mutasavvıfı, bilgin ve fikir adamıdır. En kötü insanı bile, bağışlanmaya, sevilmeye laik görür. Pakistan’ın dev şairi Muhammed İkbal’e ilham kaynağı olmuştur. Alman şairi Goethe’yi ve ünlü ressam Rembrant’ı derinden etkilemiştir.

Mevlana Şiirlerini Niçin Farsça Yazmıştır?

Mevlana’da Türklük sevgisi çok güçlüdür. O yüzyılda Türkçe, Anadolu’da ileri bir şiir dili olarak daha gelişmemiş bulunuyodu. Mevlana da bu yüzden şiirlerini Farsça yazıyordu. Hatta buna üzülerek söylediği şu mısra pek ünlüdür: "Aslem Türk-est egerci hinduguyem" (Her ne kadar Farsça söylüyorsam da, aslım Türk’tür.)

Mevlevi Tarikatı Nedir?

Mevlana Celaleddin Rumi tarafından kurulan, oğlu Sultan Velet tarafından tanzim edilen bir tarikattır. Şems-i Tebrizi Mevlana’nın hayatında bir dönüm noktasıdır. Şems, Mevlana’yı kitapların dışında ki sırlara ermek yolunda, ileri bir iman ve heyecan alemine götürür, Ona sema zevkini tattırır, onu Ney’in büyülü dünyasına sokar.

Çelebi: Tarikatın başına denir. Mevlana’nın torunlarından seçilir. Konya’da Mevlana’nın türbesi olan dergahta otururdu.

Şeyh: Mevlevi hanenin başına şeyh denirdi. Şeyh, dedeler arasından seçilirdi; yalnız şeyhliği Çelebinin tastik etmesi gerekirdi.

Dede: 1001 günlük çileyi tamamlayan dervişe denirdi.

Sema: Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye gibi çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp, sağ avucunu gökyüzüne, sol avucunu yeryüzüne döndürerek Hakk’tan alıp halka dağıtarak yaptıkları ayin.

Ayin: Mevlevi dervişlerinin katıldığı müzikli raks töreni. Aynı zamanda tören esnasında okunan şiirlerede ayin denirdi. Ayinde, "Mutrip" denilen saz heyetiyle "Ayinhan" denilen okuyucular bir "Ayin-i Şerif" çalıp okurlar. Dervişler de bu nağmeye uyarak, "Sema" raksı yaparlar, kendilerinden geçercesine dönerler.

Ney: Türk müziğinde ve özellikle tasavvuf müziğinde yer alan kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan bir üfleme çalgısıdır.

Nısfiye: Bir çeşit kısa ney.

Eserleri Nelerdir?

1. Mesnevi: 6 cilt, 25618 beyittir. Mesnevi tarzında fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Varlıkta birlik anlayışını hayali ve gerçek hikayelerle anlatır. Dili çoğunlukla Farsça’dır.

2. Divan-ı Kebir: Farsça yazılmış, 40380 beyitten oluşmuştur. Eser Farsça yazılmasına rağmen içinde Türkçe, Arapça ve hatta Rumça parçalara da yer verilmiştir.

3. Fihi Mafih
4. Mektubat
5. Mecalis-i Seb’a


* Mevlana’nın 7 Öğüdü

1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6. Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
7. YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.

 
Yazarı : Ramazan Çakıcı
Kaynak : [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 26 Ağu 2007 21:59:14
Mevlana ve Mevlevilik
Mevlevilik; tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessesedir. Hazreti Mevlâna, yaradana gönül veren, bütün dünyadaki yaratıkları yaradandan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir.

Denizi bir testiye dökersen ne kadar alır? Bir günün kısmetini

İşte deniz nasıl testiye kabın genişliği kadar sığarsa Mevlâna da kelime kalıplarına ve bizim idrakimize, istidadımız nisbetinde sığar. Zaten Mevlâna en kuvvetli, en üstün idrakin de ötesindedir.

Aşık ol aşık, aşkı seç ki sen de seçilmiş bir insan olasındiye seslenir.

Kendi varlığından geçerek Allah’ta fani olmak; yani Allah’a tam bir gönül bağlamak Allah’a giden en kısa yoldur. Gönlünü Hakk’a vermiş bir insanın artık kendi benliği kalmamıştır. Onun her zerresinden işleyen Allah’tır. Böylece o kişi nefsine uyup başkasına zarar verecek kötü işlerde bulunmaz. Allah ahlakına bürünmüştür. Hz. Muhammed ve Hz. Mevlâna bize bu vasıflarıyla örnek olmuşlardır.

Mevlâna cihana sığmayan hudutsuz bir varlıktır. Güzeli, doğruyu, iyiyi, aşkı, hakikati arayanlara müjdeler veren lâhudî sestir. Zulmette kalanlara teselli sunan Rahmani sedadır. Ayrılıktan inleyenlere şifa bahşeden devalı nefestir. İnsana insanı öğretendir. Her şeyin insanda olduğunu ve tüm evrenin insanın emrine verildiğini öğretendir.

Mevlâna büyük bir Hak aşığıdır. Aşkın efendisidir. Aşkta yok olmuştur. Bizzat aşktır. Aşkın ne olduğunu soranlara;

"Benim gibi ol da bil, ister nur olsun, ister karanlık, o olmadıkça, onu tamamiyle bilemezsin." buyurur.

İnsan düşüncesine yepyeni bir mesaj veren ve İslam düşünürlerinin fikir ve sistemlerini, inanç akidelerini ruh, akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan, insanlığa ahlak, din, ilim ve akıl yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, müstesna yüce bir varlık, ilahi bir ışık, manevi bir güneştir. Onun insan düşüncesine verdiği en büyük mesaj Aşk, Sevgi ve Birliktir.

O, bir veli hüviyetiyle gönüller coşturmuş, bir pir, bir mürşid olan insan aklını nur ile yıkamış, akıl ve gönülleri kirden ve ikilikten kurtarmış ve temizlemiştir.

O, hiçbir şeyi inkar etmez, ama her şeyi birleştirir, bütünleştirir ve sevdirir. O kimseyi ayrı görmez; Çünkü O, herşeyin Allah’ın zuhur ve tecellisi olduğunu bilir ve bunu gönlüne ve insan aklına hâl olarak yansıtır.

Mevlâna, aziz ve yüce bir üstattır. Tek başına bir sistemdir, bir hayat ve düzendir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi, aklı, tavrı, idraki, davranışları ve herşeyi ile yüceliği öğreten bir HAL ABİDESİ’dir. Peygamber’in gerçek temsilcisi, aşkın ve aklın en yüksek öğesi ve gerçeğidir.

İnsan yaratılmışların en şereflisidir düsturuyla; her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan Hz. Mevlâna sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün sembolüdür.


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK