Ailenize, Puan Yetersizliğinden Dolayı Kavuşamadınız…
Yazar aes
2009 yılı Yaz Dönemi Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Talebinde bulunan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu beklenildiği gibi ailelerine kavuşamadı. Şubat döneminde yer değiştirme talebinde bulunarak “il emri” seçeneğinin kaldırıldığı gerçeğini öğrenen ve bu yüzden atanamayan eğitimcilerin gerek memur sitelerinde ki forum bölümlerinde gerekse medya önünde bu haksızlığı açıklamaya yönelik çabaları birçok eğitimcinin bu acı gerçeği önceden öğrenmesine yetmedi. Çünkü her geçen gün yeni bir şey ortaya atılıyordu. Hani, delinin biri kuyuya taş atar ve bin akıllı onu o kuyudan çıkaramaz ya, işte tamda bu hikâyeye benzer durumların önü arkası kesilmiyordu. Yok “il emri geri geldi”, yok “Bakan, Personel Genel Müdürünü fırçaladı”, yok işte bilmem ne, bilmem ne…
Eylem denildiğinde aklıma rahmetli Kemal Sunal gelir. Hani kafasına bir bidon benzini döker de tam ateşlediği sırada benzin tutuşmaz ya... Benzine su karışmıştır çünkü… Ve Kemal Sunal, hepimizin bildiği o en kötü sözünü sıralar. “Eşolu Eşek! Benzine su karıştırmış.”
Şimdilerde eğitime de su karıştı. İçin için yanıyor ama tutuşup alev alamıyor. Sözleşmelisi, Kadrolusu, Ücretlisi, Vekili ve daha nicesi… Atananı, atanamayanı… Sözleşmeli Öğretmenler kadroya geçmek için çırpınsa da hepinize garip gelecek bir düşüncem var. Bana göre tüm kadrolu öğretmenlerin, sözleşmeli yapılması gerekiyor. Bu adam da neler yazıyor böyle, demeyin. Sözleşmeli Öğretmenlerin çırpınışı, eylemleri ve karşı koyuşları olmasa, öğretmenlerin ne sorunları konuşulacak nede soruları… Performans mükemmel ve eminim çok daha etkili eylemler de yapacaklar. Kadrolu Öğretmenler ise büyük çoğunluğu işlerinden ve kadrosundan olmak korkusuna eylemleri sadece izlemekle yetiniyor. Bir ataletsizliktir, almış başını gidiyor. Ataletsizlik yani eylemsizlik hali bir gün son bulacak. O gün artık, eyleme katılıp hakkını arasaydı en fazla yiyecek olduğu 3-5 cop darbesinin bugün eylemsizliği yüzünden yaşadığı sıkıntının çok çok altında kalacak olduğu gerçeği ile yüz yüze olacak. Eylem zamanı gelecek, tepki zamanı gelecek ve bir karşı duruş başlayacak. Neye karşı? Haksızlığa ve çektirilen zulme karşı… Söyleyin Allah aşkına hangi acı vardır ki yavrusunun kokusuna hasret bir annenin acısının üstünde olsun. Nitekim eş durumu için Şubat ayından bu yana iki eylem yapıldı. Kimse dayak yemediği gibi kimse hakkında da soruşturma açılmadı.
Bu eylemlerden ilki, “mizah şakanın ardına gizlenmiş ciddiyettir” mantığından yola çıkarak gerçekleştirilen “Kız İsteme Eylemi” oldu. Yüzlerce mağdur öğretmen eşin ısrarı üzerine Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Cansel Güven’in önderliğinde yapılan ilk eyleme Bağımsız Eğitimciler Sendikası Başkanı Gürkan Avcı, Eğitim - İş ve Hak - Sen temsilcileri destek verirken, sorumluluk sahibi ve acısına sahip çıkan 3-4 eğitimcinin dışında eyleme katılım olmadı. Peki, kabahat kimde? Sendikada mı? Acısına sahip çıkmayan öğretmenlerde mi? Tabii ki öğretmenlerde… Sendikalar eyleme tarla amelesi götürecek değiller ya, öyle değil mi? İkinci eylem, yaptıkları eylemlerin her biri takdire şayan olan sözleşmeli öğretmenlerin eylemi… Oradaki minik bir yavrunun bebek arabasına iliştirilen pankart “Nimet Anne, beni anneme kavuştur”… Şimdilerde ise Sn. Abbas Güçlü’ nün önderi olduğu bir imza kampanyası gündemde… Ama ortalık öyle bir hal almış ki; eş durumu sıkıntısını iliklerine kadar yaşamış, manevi sıkıntısına ek, ayrı yaşamaktan kaynaklı olarak meydana çıkan maddi sorunların üstesinden gelmek için çırpınan eğitimciler asıl darbeyi yine kendi meslektaşlarından görüyorlar. Eş durumu acısının tartışıldığı forum bölümlerinde “il emri” torpildir diyen ve hiç gelmemesini isteyenler de var. Eğitim Fakültesini bitirip eğitemediklerimiz; torpil yaptıracak güce sahip kimselerin bu haliyle bile torpil yapılabileceği gerçeğini niye görmezden gelirler? Bilmem… Ve bu iş torpilse de eğer; birlerinin yavrusunun kokusuna, eşinin sıcaklığına ve evine gitmek için torpil istemesi sizce ne kadar ayıp. Sürekli öğretmenlerin doğudan batıya gitmek istediği ancak batıdan doğuya gitmek istemedikleri söylenip, yazılıyor. Bu ülkede askeri, polisi, savcısı, hakimi var. Özel sektör çalışanı, esnafı ve çiftçisi var. Bugüne kadar yapılan eş durumundaki il emri uygulaması ne oldu da kaldırıldı? Cevap, suistmaller ve yığılmalar önlensin. Suistmal varsa neden tespit edilemiyor. Devlet kendisine dolap çevireni tespit etmekten aciz mi? Yığılma var deniyor da ücretli neden çalıştırılıyor?
Bu işin esası “Puan Esası” değildir. Bu iş, iş değildir. Yükümlülüktür. Devletin yükümlülüğü ve devletin sorumluluğudur. Aileler parçalanmasın, çocuklar ağlamasın, boşanmalar olmasın, psikolojisi bozuk çocuklar ortaya çıkmasın ve eğer eğitimin kalitesini arttıralım istiyorsak her şeyden önce öğrencilerine aileyi anlatacak, sevgiyi, şefkati öğretecek öğretmenlerin “aile bütünlüğü” sağlanmalıdır. “Tercihlerinize Puan Esasından Atanamadınız” açıklaması bu hüznü tarif etmekte bana göre çok hafif kalmaktadır. Tercih edilen şey ailedir, ocaktır, yavrudur, eştir. Tercih eden annedir, babadır. Yazıktır ve de günahtır.
Son olarak siz değerli eğitimciler hak verilmez alınır savından yola çıkarak inandığınız davanıza sahip çıkmalısınız. Aslı astarı olmayan duyumların sizi durdurmasına asla izin vermemelisiniz. En yetkili ağız olan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ nun ağzından il emrinin geri verildiği ya da eşinizin bulunduğu yere atamanızın sorunsuz olarak gerçekleştirileceği duyurusu yapılmadan mücadelenizden kesinlikle vazgeçmeyiniz. Birde il emrinin aslında torpil olduğunu yazarak sizi meşgul edenlerle tartışıp enerjinizi boşa harcamayınız. Tek bir işe yoğunlaşınız ki istediğinizi alasınız. Eylemlere katkı yapın ki eylemlerde size katkı yapsın. Sizin için mücadele eden sendikacı, gazeteci, televizyoncu gibi kimselerin bu emeklerini takdir etmenizde yarar olduğunu da aklınızdan çıkarmayınız.
Ailesine Puan yetersizliğinden dolayı kavuşamayan değerli eğitimciler adına, başta her eylemde ön saflarda yer alarak bıkmadan, usanmadan mücadele eden Rafet ve Osman Öğretmenler olmak üzere eylemlere katkı koyan tüm öğretmenlere, eğitim sendikaları yetkililerine, Sn. Abbas Güçlü’ye, Memurlar.Net, Memuruz.Net, Memurlar.Biz, Kamudan.Com, Kamudanhaber.Com ve ismini yazamadığım tüm eğitim ve memur sitelerinin yönetici ve yazar kadrosuna bugüne kadar gösterdikleri çaba ve emeklerinden dolayı teşekkür eder, aileleri kavuşturuncaya değin mücadeleden vazgeçmemelerini rica ederim.
Son olarak herkes bilsin isterim ki eğitimciler eşlerinin yanına puan yetersizliğinden değil merhamet yetersizliğinden atanamamıştır. Cennet ülkemizin cinnet ülke olmasının önüne geçmek adına herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Sevgi, Saygı ve Selamlarımla…
Mustafa Ali Fırtına
Gazeteci / Yazar
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]