BUGÜNKÜ EYLEMDE OKUNAN BASIN AÇIKLAMASI
Bugün ülkemizde birikmiş olan sorunların arasında, hatta toplu görüşme masalarında unutulan sorunlardan biri de eğitim çalışanlarının yaşadıkları il emri mağduriyetidir.
İL EMRİ yerine, şüpheli sayısal puanlama sistemiyle, sınırlı sayıda okulu açık gösterip, gerçek öğretmen ihtiyacını saklayan-yok sayan MEB, ailesinden ayrı kalan öğretmenleri, eşinden çocuğundan uzakta tutmaktadır.
Eşleri kamu çalışanı olan eğitimcilerin yanında, özel sektörde çalışan eşe sahip eğitimcilerin bu ekonomik kriz ortamında yaşadıkları sıkıntı da katmerleşmiştir. Eşlerinden ayrı yaşamakta zorunda bırakılan, çocuk sahibi olmaya cesaret edemeyen, aile kuramayan eğitimcilerin seslerini duyurmak için buradayız. Onun için susmayacağız!
İnsanları eşlerinden, ailelerinden, çocuklarından uzakta tutarak, maddi ve manevi yönden mağdur ederek, onlardan fedakarlık beklemek mümkün değildir. Aklı uzaktaki ailesinde, eşinde, çocuğunda olan anneler, babaların sınıflarında verimli olmasını beklemek hayalciliktir. Böyle bir ruh hali içindeki öğretmen, öğrencilerine de aynen bu mutsuzluğu-bu umutsuzluğu ister istemez yansıtacaktır.
Özür durumu atamalarında "İL EMRİ" mağduru öğretmen ve ailelerinin sayısı binlerle ifade edilmektedir. Kadrolu ya da sözleşmeli olsun; bir öğretmenin eşine ve çocuklarına kavuşabilmesi için belki de, 3 ile 10 yıl ayrı yaşaması ve çalışması istenmektedir. Bizler akla ve mantığa aykırı bu dayatmaya karşı sessiz kalmayacağız.
Eski görevi Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı olan Sayın Nimet ÇUBUKÇUnun bizi anlamasını bekliyoruz. Şu ana kadar sessiz kalmasını yalnızca Milli Eğitim Bakanlığına yeni atanmış olması ve sorunlara yabancı olmasıyla açıklayabiliriz. Diğer türlüsünü vicdansızlık olarak kabul ederiz.
2009 Özür Grubu Yer Değiştirme Kılavuzu yayımlandıktan sonra Anayasada belirtilen Aile Bütünlüğümüzün yaklaşık 10 yıl sonunda sağlanacağı gerçeğiyle yüz yüze kaldık. İnsan hayatı 10 yıl ertelenir mi? 10 yıl içinde Aile Bütünlüğü bozulmaz mı? İnsanların evlat sahibi olabilmek, sahip olduğu evladını koklayabilmek için 10 yıl ayrı yaşadığı dünya üzerinde başka bir ülke biliyor musunuz?
Anayasamızın aile bütünlüğünü güvence altına alan maddeleri ve uluslar arası sözleşmelere rağmen dayatılan bu hukuksuzluğa karşı yine hukuka güveniyoruz. Aile bütünlüğümüzü ve aile kurmamızı engelleyen koşullar düzetilmez ise yurt çapında bölge idari mahkemelerine başvurup binlerce dava açacağız. Nitekim il emri mağduru bir öğretmenimizin açtığı davada; Elazığ 2. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Mahkeme, yürütmeyi durdurma kararında; Aile bütünlüğünün Anayasa'nın 41. maddesinde güvence altına alındığını belirterek, aile birimi ve birliğinin muhafazası hususunda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ifade etmiştir. Kararın gerekçesinde ise; "Dava konusu işlemin yürütülmesine devam edilmesi halinde telafisi güç ya da imkansız sonuçların doğabileceği de açıktır" denilerek, bu akıldışı işlemin hukuksuzluğu da ortaya konulmuştur.
Bu karar; Anayasanın 41. Maddesiyle birlikte, haklılığımızın en somut göstergelerinden biridir.
Siyasi irade yaptığı yanlışın farkına varıp bu mağduriyeti gidermek zorundadır. Yanlışta direnmenin mantığı olamaz!
Bu gerçeğin ışığında, haklı mücadelemize devam edeceğimizin inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyoruz