Değerli Turgut Kuzan bey,
Emin olun gözümden kaçmadı. Bir nevi gözlükle sanki sanki karşılaştırma gibi geldi.
Diyelim olaylara felsefi gözlüğümüzle bakıp, iman gözlüğünü bir tarafa bıraksak o zaman da daha başka bilgiler karşımıza çıkacak. O zaman devamlı olarak İman gözlüğü üzerimizde olması gerekiyor.
Aslında İman gözlüğü, beynimizde...kalbimizdedir bana göre.
Yazdıklarınızı izliyorum.
Sizi ara sıra rahatsız edeceğiz. Hakkınızı helal ediniz.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Bu dünyaya rahat etmeye gelmedik.
Sorular sormanız, düşüncelerinizi ifade etmeniz beni memnun eder.
Eğer geçmiş bir hakkım varsa helal olsun.
Hucurat suresi 14. ayeti hatırlatmak istiyorum :
Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki:
"Siz iman etmediniz; ancak "İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."
Ne yazık ki, iman gözlüğü herkeste bulunmuyor.
Başta batı kültürünü benimsemiş olanlar olmak üzere bir çok kişi SADECE felsefe gözlüğünü kullanıyor.Yaptığım alıntı felsefe (akıl / bilim vs.) gözlüğünden başka gözlük olmadığı inancının yanlışlığının vurgulanmasıdır.
Felsefe ve akıl için gözlük olmak noktasında bir birliktelik olsa da KAYNAK (çıkış / hareket noktası) noktasında hiç bir benzerlik yoktur.
Felsefe (düşünme / akıl yürütme) ancak iman içinde bir cüz (parça) olabilir. [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]