2016-17 5. Hafta Konusu: Öğretmen, Öğrenci, İdareci, Veli Anlaşmazlıkları Ve Çöz

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
24 Eki 2016 17:45:51
2016-17 5. Hafta konusu: Öğretmen, öğrenci, idareci, veli anlaşmazlıkları ve çözüm yöntemleri nelerdir?

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Konumuzun şu başlıklar altında tartışılması mümkündür:
  • Anlaşmazlıkların kaynağı nedir?
  • Öğretmen - öğrenci anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?
  • Öğretmen - idareci anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?
  • Öğretmen - veli anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?
  • Öğrenciler arasındaki anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?
  • Veli - idareci anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?
  • Öğrenci - idareci anlaşmazlıklarının kaynağı nedir / çözüm  yöntemleri nelerdir?

Konu ile ilgili görüşler Milli Eğitim Bakanlığının 2016 yaz semineri için öğretmenlere tavsiye ettiği
Duygusal Zekâ (Daniel Goleman)
kitabında mevcuttur.

Önceki haftalar konu ve linkleri :

Eğitim, Öğretim, Eğitimhane Organik Mi Olmalıdır?
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Öğretimde fen ve teknik konularımı yoksa ahlak mı ön planda olmalıdır?
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

İnsanları tembelliğe / ataletsizliğe yönelten etkenler nelerdir?
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Metodlu (bir sistem çerçevesinde) düşünmenin önündeki engeller nelerdir?
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Eki 2016 17:48:11
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Anlaşmazlık : İki veya daha çok tarafın DÜŞÜNCE ve AMAÇLARI arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf, ikilik, maraza, sürtüşme.

Öncelikle birçok kişinin dikkat etmediği bir hususu vurgulamak istiyorum.

Anlaşmazlık, sadece denk kişiler ya da denk olduklarını düşünen kişiler arasında söz konusudur.
Tek tarafın açık ara üstün olduğu durumlarda anlaşmazlık söz konusu olmaz.
Üstünlüğü kabul edilen kişiye TESLİMİYET söz konusudur.

Örnek :
Eskiden, köyde yaşayanlar, öğretmenin üstünlüğünü kabul ettikleri için teslimiyet söz konusu olur, anlaşmazlık çıkmazdı.

İkinci bir husus, günümüzdeki anlaşmazlıklarda temel sebep çözüm veya çözümsüzlük değildir.
"Eşeğini dövemeyen, semerini döver" deyişinde anlatılmak istendiği gibi, asıl anlaşmazlık olan durumda yapılması gerekenin yapılamadığı durumlarda öfke duygusunun kontrol edilememesi sonucu ortaya çıkarılan YAPAY anlaşmazlıklardır.

Bu tür durumlarda anlaşmazlığa çözüm üretmeye çalışmak anlamsızdır.
Bu tür durumlarda uygulanması gereken hususlar şunlar olabilir:
- Anlaşmazlığı geçiştirmeye çalışmak.
- Öfkeli tarafın öfkesini kontrol altında tutmaya yönelik çalışmalar yapılabilir.
- Anlaşmazlığın çözümünü erteleme talebi gündeme getirilebilir. (Bu konuyu yarın etraflıca tartışalım gibi. Kişinin öfkesi geçtiğinde anlaşmazlık ortadan kalkar.)

Not: Bu öğretim yılında açık öğretime kayıt yaptırdım. Zamanımın büyük çoğunluğunu Arapça öğrenme çalışmalarına ayırıyorum.
Bu nedenle konulara arzu ettiğim kalitede mesajlar yazamıyorum. Geçici olduğuna inandığım bu durum için forumdaşlarımdan hoşgörü bekliyorum.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 25 Eki 2016 17:02:30
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Eskiden ticarette "müşteri her zaman haklıdır" kuralı geçerliydi.
(Günümüzde büyük işletmelerden bu kuralı uygulayanlar var.)

Anlaşmazlıklar için de benzer bir durum geçerlidir.
Muhatabınız her zaman haklıdır.
Bir çok kişi bir tartışmada haklı olmanın / haklı çıkmanın birinci öncelik olduğu YANILGISINDADIR.

Anlaşmazlıklardan haklı olan değil, anlaşmazlığı yönete(bile)n (kontrol eden / yönlendiren) kazançlı çıkar.

Bu nedenle asıl dikkate edilmesi gereken anlaşmazlığın kim tarafından / nasıl yönetildiğidir.
Kişiler bilinçli veya bilinçsiz olarak tartışmalarda bazı yöntemler kullanırlar.
Kişilerin kullandığı yöntemin FARKINDA OLMAK tartışmayı kontrol edebilmek / yönlendirebilmek noktasında çok önemlidir.
Örnek:
Boksörlerin kapanma olarak isimlendirilen bir hareketi vardır.
Boksörlerden biri ellerini ve dirseklerin birleştirerek yüz, göğüs ve karın bölgesini kollarıyla kapatır.
Rakip boksör duygularını kontrol etmeyip, yumruk atmaya devam ederse, yumruklar çoğunlukla pek fazla zarar verilemeyen el ve kollara  isabet eder.
GÖRÜNÜŞTE boksör rakibini dövüyordur. Bununla birlikte attığı yumruklar puan kazandırmaz.
Boksörlerin kapanma hareketindeki amaçları rakiplerini yormaktır.
Yorulan boksörün dikkati dağılır ve çoğu zaman uygun şekilde atılan tek yumrukla nakavt olur.


Tartışmalarda en fazla dikkat edilmesi gereken husus budur.
Taraflardan biri sürekli saldırı pozisyonunda ve muhatabı savunma pozisyonundaysa, savunma poziyonundaki kişinin nakavt etmek için fırsat kolladığının FARKINDA OLUNMALIDIR.

Tartışmalarda kullanılan diğer yöntemler hakkında
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
linkinde bilgi paylaşımında bulunmuştum.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 26 Eki 2016 17:27:36
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Anlaşmazlıklarda / tartışmalarda sık yapılan hatalardan biri de muhatabı veya savunduklarını küçümsemektir.
Çoğunlukla idrak yoksunluğu / idrak körlüğü olarak tanımlanan bir özellikten kaynaklanan bir durumdur.

Basit - bariz olarak, hemen herkes tarafından bilinen bir şeye uygun düşmeyen bir şey söylendiğinde / yapıldığında, söylenenin / yapılanın bir gerekçesi olabileceğinin dikkate alınmaması durumudur.
Örnek -1:
- İnsanlar ÇİKOLATA SEVMEZ, bırakın yemeyi, ellerine almaya bile tiksinirler.
Yukarıdaki ifade size çok mu saçma geliyor?
Ben çikolatayı çok severim, sık sık yerim mi diyorsunuz?
TRTOKUL kanalında yayınlanan "Kendimi tanıyorum" programının bir bölümünde katılımcılara çikolata ikram edildi.
Katılımcıların bir kısmı ısrarlara dayanamayarak iğrenerek çikolataları aldılar ama hiç biri çikolatayı yiyemedi.
Çünkü çikolatalar karafatma / hamam böceği vs. adlarla bilinen bir böcek şeklinde yapılmıştı. :)

"İnsanlar çikolata sevmez, bırakın yemeyi ellerine almaya bile tiksinirler." sözünü söylerken böyle bir örnek verebileceğimi düşünemeyenler idrak yoksunluğu / idrak körlüğü yaşamaktadırlar.

Örnek -2:
Çocuğun annesi, ana okulu öğretmenine :
- Çocuğum mandalina / portakal sevmez.
İki gün sonra :
Çocuğun annesi, ana okulu öğretmenine :
- Çocuğum mandalina / portakal yiyor.

İki günde değişen nedir?
Öğretmen mandalinanın / portakalın beyaz liflerini temizleyip, dilimlere balık şekli vererek tabağa koymuştur. Bu şekilde çocuğun yemesini sağlamıştır.
Çocuk mandalinanın / portakalın beyaz liflerinden rahatsızlık duyduğu için mandalina / portakal yememektedir.
Anne çocuğun meyvelerin liflerinden rahatsız olabileceğini idrak edemediği için çocuğunun mandalina / portakal sevmediğini söylemektedir.

Örnek -3:
- Çocuklar, ıspanak sevmez.
- Yanlış. Çocuklar yeşil renkli olan yiyeceklerden rahatsız olurlar. (Örneğin renkli şekerler içinden yeşil olanı seçmezler.)
Ispanağı hamurun içine koyup börek yaparsanız yerler.

Bariz olana göre hareket edip, arkasındaki FARKLI olanı göremeyenler muhataplarını küçümserler.
Muhatabı küçümsemek, tartışmada  / anlaşmazlıkta ZAYIFLIK belirtisidir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 27 Eki 2016 17:24:31
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Amerika'da Başkanlık seçimlerine 2 ay kala adayların 3 kez televizyonda tartışma programına katılmaları bir gelenektir.
Bu yıl adaylar Hillary Clinton ve Donald Trump tartışma programına katıldılar.
İlk tartışma programı öncesinde anket sonuçlarına göre adaylar başabaş yarışmaktaydı.
Hatta bazı araştırma sonuçları Donald Trump'ın 2 puan farkla önde olduğunu göstermekteydi.
3. tartışmanın sonunda anket sonuçları 10 puan farkla Hillary Clinton'ı işaret etmekteydi.


8 Kasım'da yapılacak seçim bir formalite olarak görülmektedir.
Hillary Clinton çok yüksek ihtimalle ABD'nin yeni başkanıdır.

Hillary Clinton'ın yadece 3 televizyon programı ile rakibini eleme aşamasına gelmesi tartışma yönteminin önemi hakkında fikir vermektedir.
Şu hususun özellikle altını çizmemiz gerekiyor adaylar televizyon programlarında meydanlarda söylediklerinden farklı bir şey söylemediler.

Daha net söylemek gerekirse bir tartışmada söylenen sözlerin pek fazla önemi yoktur.
Tartışmalarda etkili olan hususlar farklıdır.

1. Amerika başkan adaylarının tartışmasında en etkili unsur Hillary Clinton'ın tartışmalarda giydiği kıyafetler olmuştur.
Hillary Clinton'ın tartışmalarda giydiği kıyafetler ekte görülmektedir.

Üç kıyafetin ortak özelliği tek renk ve desensiz olması, iman tahtası olarak bilinen göğüs kafesinin önde birleştiği bölgenin tamamen kapalı olmasıdır.
Kıyafetlerdeki bu özellikler kişilere saygınlık / ciddiyet kazandırmakta, muhatapları duygusal olarak etkilemektedir.
Bu nedenle kişilerin / öğretmenlerin / idarecilerin kişiliklerinin FARKINI ortaya koyan bir giyim tarzları olmalıdır.
Giyim tarzının tek renk, desensiz, vücudu azami  derecede örten ve vücut hatlarını belli etmeyen özelliklerde olması avantaj teşkil eden hususlardır.
Bu özellikler cinsiyet farkı olmaksızın herkes için geçerlidir.

2. Amerika başkan adaylarının tartışmasında en etkili ikinci unsur ses tonu olmuştur.

Donald Trump, meydanlarda olduğu gibi yüksek sesle ve SUÇLAMALAR yaparak konuştu.
Hillary Clinton ses tonunu nadiren yükseltti ve SUÇLAMA yapmamaya özen gösterdi.

Farklı bir şekilde söyleyecek olursak Hillary Clinton sesini değil SÖZÜNÜ YÜKSELTTİ.
Tartışmalarda yüksek sesle konuşmak zayıflık belirtisidir.
Tartışmalarda sözlerin nezaket, atasözleri, deyimler, alıntılar içermesi ALTIN DEĞERİNDEDİR ve kullananın sözünü yükseltir.

Bir sonraki mesajımda Turgut ÖZAL'dan örnekler vererek, tartışmalarda önemli noktalara işaret etmeye devam edeceğim.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Eki 2016 16:58:59
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

1) Bir elektrik mühendisi düşünelim. Bir ekonomik program paketi hazırlasın.
Bu pakette yer alan her madde, ülkede on yıllardır uygulanmakta ekonomi kurallarına tamamen zıt olsun.
Ülkedeki istisnasız tüm ekonomistler bu pakete karşı olsun.
Ve bu paket ekonomiden hemen hemen hiç bir şey anlamayan kişiler tarafından kabul edilip, uygulanmaya başlansın.
Böyle bir şey mümkün mü?
Bu olay ülkemizde yaşanmıştır. 24 Ocak 1980 ekonomi kararları bu şekilde uygulamaya konulmuştur.

Turgut Özal elektrik mühendisi olmasına rağmen, Amerika'da ekonomi öğrenimi gördü.
Devlet Planlama teşkilatında görev yaparken 24 Ocak kararları olarak bilinen ekonomik kararları hazırladı.
Bu kararlar yıllardır uygulanmakta ekonomik sistemde köklü değişiklikler içeriyordu.
Ekonomistler bu kararları doğru bulmakla birlikte uygulamanın zamana yayılması gerektiği görüşündeydiler.
24 Ocak'ta yürürlüğe girecek olan kararların çok sert olduğunu, uygulanması durumunda ülkenin kaosa sürükleneceğini, ekonominin iflas edeceğini söylüyorlardı.
Kendisini destekleyen hiç bir ekonomist olmamasına rağmen Özal kararları çıkartmayı başardı.

Bunu nasıl yaptı?
Cevap : Turgut Özal ekonomik ve siyasi konuşmalar yaparken TÜRKÇE KONUŞMAZDI.
Daha doğrusu, ekonomik ve siyasi konuşmalar yaparken avamın kullandığı dili kullanmaz, İngilizce bilim ve teknik kelimeleri kullanırdı.
Zaten o yıllarda ekonomi terimlerinden sadece enflasyon ve devalüasyon kelimeleri bilinirdi.
Günümüzde devalüasyonun ne olduğunu bilen kaldı mı acaba? :)

Özal'ın ekonomi konusunda yaptığı açıklamaları kimse anlamazdı.
Gazeteler ekonomistlerle görüşerek, Turgut Özal'ın ne söylediğini halkın anlayacağı şekilde söylemeye / söyletmeye çalışırlardı.
Ekonomistler Özal'ın söylediklerini ve söylediklerine neden karşı çıktıklarını halkın anlayacağı şekilde basit şekilde anlatmaya çalışınca İNANDIRICILIKLARINI kaybederlerdi.

Bazı gazeteciler bu durumun farkına varınca ne dediğini açıklaması için Özal'a sormaya başladılar.
Özal ekonomik görüşlerini açıklarken 10 cümlede 1 kelime yabancı terim kullanıyorsa, bu yabancı terimi açıklamak için kullandığı her cümlede en az bir yabancı terim kullanırdı. :)

Özal, bu davranışıyla bunlar basit konular değil, yapılacak olan KARMAŞIK bir işlemdir ALGISI oluşturuyordu.
Hepimizin bildiği gibi karmaşık olan İYİDİR.
Örneğin bir elektronik cihaz ne kadar çok fonksiyonu varsa o kadar iyidir.
Bir programın ne kadar çok özelliği varsa o kadar iyidir.
Elektronik cihazın, programın çoğu özelliğine ihtiyacınızın olmaması, kullanmayacağınız olması İYİ olmadığı anlamına gelmez.
Benzer şekilde ekonomide ne kadar karmaşık olursa o kadar İYİDİR.

Özal karmaşık olanın İYİ olarak algılandığı gerçeğinden hareket ederek 24 Ocak kararlarını uygulamaya koymayı başarabilmiştir.

Öğretmenler / idareciler vs. avamın kullandığı dili kullanmamalıdırlar, mesleklerine özgü bir dil kullanmalıdırlar, konuşmalarından öğretmen / idareci olduğu anlaşılabilmelidir.

2) Özal dönemini hatırlayanlar, Özal'ın kalem kullanmaktaki ustalığını hatırlayacaklardır.
Kalemden kastımız yazı yazmak değildir. Kalemin bir nesne olarak kullanılmasıdır.
Özal tartışma programlarında veya televizyon konuşmalarında sürekli elinde kalem bulundururdu. Bazen kalemle yetinmez, oturduğu yerin önünde / çevresinde dosyalar, evraklar bulundururdu.
Bu davranış "ben hesap / kitap adamıyım" imajı oluştururdu. Söylediğim / yaptığım HER ŞEYİN hesabı - kitabı yapılmıştır mesajı verirdi.

Öğretmenler, kalem, kitap gibi nesneleri bir uzuv gibi kullanmalıdırlar. (Uzuv herhangi bir yerde bırakılamadığı gibi, kalem, kitap gibi nesneler öğretmenin elinden eksik olmamalıdır.)
Bu şekilde avamdan FARKLI (öğretmen) oldukları mesajını vermelidirler.


Öğretmen, avamın konuştuğu gibi konuşamaz, avamın davrandığı gibi davranamaz. Eğer avam gibi konuşur, davranırsa, avam muamelesi görür.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK