NASREDDİN HOCA OYUNU
(Nasreddin Hoca gece eli arkasında gezinir, bir taraftanda söylenir.)
Onu gören su başı Hoca’ya sorar: Selamünaleyküm Hocam
Hoca : Aleykümselam
Adam: Gece gece ne gezersin sokakta Hocam
Hoca: Ne gezeceğim, uykumu kaybettimde onu arıyorum.
(Hoca söylene söylene eve gelir. Ev yerde kilim ve minderler vardır)
Kapıyı çalar hanımı açar ;
Hanımı: Efendi bu saatte ne gezersin?
Hoca: Ne gezmesi be hanım, uykumu arıyorum, yoksa gördün mü onu?
Hanımı: Allah Allah ne diyorsun Efendi. Uyku sokaktamı aranır?
(Hoca mindere oturur, hanımı de ev süpürmektedir.)
Hoca: Hanım, şu bizim komşu çarıkçı Mehmet Ağa’nın adı neydi?
Hanımı: İlahi efendi Mehmet Ağa diyorsun ya.
Hoca: Yok canım yanlış söyledim, ne iş yapıyordu diyecektim.
Hanımı: Allah Allah çarıkçı dedinya efendi.
Hoca: Yok be hanım, nerede oturuyor diyecektim.
Hanımı: Ne oldu sana efendi, komşu dedin ya.
Hoca: Aman be hanım, seninle de doğru dürüst konuşulmaz ki.
(Kapı çalar komşusu gelir.)
Komşu: Hocam, eşeğini bana biraz ödünç verir misin? Tarlaya kadar gidip geleceğim.
Hoca: Hele sen burada dur; ben gidip eşeğe danışayım
(İçeri gidip biraz bekler ve sonra gelir)
Hoca: Kusura kalma komşu , bizim karakaçana sordum, razı olmuyor.
(Komşu bozulmuş)
Komşu: O nedenmiş?
Hoca : (Gülümseyerek sakalını sıvazlar) Benim eşek diyor ki, beni ellere verdiğinde hem dövüylorlar hem de senin sülalene sövüyorlar. diyor.
(Komşu geri döner söylene söylene)
(Hoca evden çıkarak camiye gider, hanımına :
Hanım ben camiye gidiyorum, der ve çıkar.)
(Kilimin üzerine rahle getirilerek ve minderler çıkarılarak cami şekline sokulur, Hoca rahlenin önünde oturur. Cemaat karşısında oturur.)
Hoca: Ey cemaat! Allah’a bin kere şükredelim ki, deveye kanat vermemiş!
Cemaatten bir kaçı: Niye ki? Anlamadık?
Hoca: ( Sesini yükselterek) Bre gafiller! Develerin kanadı olsaydı damlarımıza konup evlerimizi başımıza göçürürlerdi!
(Cemaat dağılırken, birkaç kişi hocanın çevresine toplanıp hocaya sorarlar.)
- Hoca Efendi, tıp dedikleri şey nedir?
Hoca: (Biraz düşünür) Kısaca söylemek gerekirse arkadaşlar, tıp şudur:
Ayağını sıcak tut, başını serin; eline bir iş al düşünme derin.)
(Hocanın çevresindekiler dağılırken biri hocanın yanında kalır ve:
_Hocam bizim eve gidelim de hem sohbetinden faydalanalım hem de soğuk soğuk hoşaf içelim.
Hoca ile adam birlikte eve giderler, hanımı hocayı buyur eder, adam hanımına: Hanım hoşaf getirde hocamla serin serin içelim.
(Bakır bir tepsi ve bir kaşık bir kepçe hanımı getirir, hoşafı içerken adam bir taraftan :
- Of! Amanın, öldüm! der
Hocam anlat daha daha nasılsın diye arada sorar . Bir taraftan da
- - Of! Amanın, öldüm!der.
Hoca: (İçerlemiş, birazda kızmış) Yahu komşu, ver şu kepçeyi de biraz da biz ölelim.
(Hoca evden komşu ve hanımı ile vedalaşarak çıkar ve çıkar çıkmaz heybesini aramaya başlar.)
Hoca: Heybem yok komşular, heybemi bulun (diye bağırır)
Hoca: (Kızgın bir şekilde dolanır elinde tesbihini çeker)Heybemi bulun! Aksi halde ben yapacağımı biliyorum!
(Herkes telaşla aranır, ya bulunmazsa ne yaparız diye söylene söylene aramaya devam ederler)
Biri sorar: Hocam heyben nasıldı?
Hoca: Heybe de nakışlı kilimden, güzel mi güzel bir heybeydi.
(Heybe bulunup hocaya teslim edilir.)Çevreden biri sorar:
-Hocam, heybe bulunmasaydı ne yapacaktın?
Hoca: Hiiiç…Evde eski bir kilim vardı. Onu bozup heybe yapacaktım.
Müjgan Kasap
Yazlık İlköğretim Okulu