29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Etkinlikleri

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:22:05
Memurlar nette rastladığım etkinlikleri ekleyeyim; belki işinize yarayabilir:


TİYATRO

(sokağın başından 90 yaşlarında bir adam görünür.elinde bastonu ile iki büklüm olmuş bir vaziyette sahnenin ortasındaki bankın oraya kadar ilerler...zorlanarak oturduktan sonra kendi kendine başlar konuşmaya..

__ kaç aydır dışarı çıkamıyordum. Ne kadar güzelmiş hava. Ne güzel herkes barış içinde. Ne kavga, ne gürültü ne de silah sesleri var. Ah gençliğim. Şimdi yanımda olsaydın ne güzel olurdu. Hep istediğin hayat bu değil miydi ki?

Eeeee normal tabii. Biz barışa , rahatlığa hasrettik. Şimdi ki gençlere bakıyorum da gözlerime inanamıyorum kimi zaman. Onlar silahlanmaya, kavga etmeye her zaman hazırlar. Üstelik bunlar için de ellerinden ne gelirse yapıyorlar ya ben bunu anlayamıyorum......ne zaman dışarı çıksam ya bir kavga görüyorum ya da zorluk içinde geçen hayatlar. Gazeteleri açıp okumaya gücüm yetmiyor artık. Bütün sayfalarda kan , vahşet. Yahu bu ne rezalet?..... ama şimdilik sokak sakin görünüyor... ne güzel...

(sokaktan geçen iki üç kişi konuşması sırasında O’na bakar, gülerek gelip geçerler yanından. Bir müddet sonra yaşlı adam yine konuşmaya başlar. Ama sanki bu sefer birisi vardır yanında..)

___ aleyküm selam evladım.( ayağa kalkar, şapkasını çıkararak selamlar)

...........

___ tabi, tabi. Oturabilirsin. İsmin ne senin bakalım

...........

___ Abdullah’mı. Güzel isim. Nerelisin sen bakalım?

...........

___haklısın haklısın. Hepimiz Türk’üz. Nereli olduğunun ne önemi var. Bağışla beni, yaşlılık işte. Kaç yaşındasın?

...........

___Sen artık kocaman delikanlı olmuşsun evlat. Ben senin yaşlarındayken cephede savaşıyordum. Geriye bakınca ne iyi etmişim diyorum kendi kendime. Eskiden böyle rahat yaşayabilmek imkansızdı bizler için? Sokakta yürürken bile rahat edemezdik biz...

( bir anda sinirlenir yaşlı adam. Sesi şimdi yüksek ve kızgın bir tondadır)

____ dört bir yandan sarılmıştık düşmanlarla. Artık yaralı bir insandan farkı yoktu ülkenin. Ölüm döşeğinde, kan kaybeden bir yaralı her nasılsa öyleydi işte. Ta ki Samsun’dan doğan o iki güneşe kadar. Birisi normal bildiğimiz güneşti tabii. Diğeri ise Mustafa Kemal’di. Hayal etsene evlat, Allah’ın bize sunduğu güneş gibi parladı Mustafa Kemal. Düşmanların karanlık düşüncelerine ateş, bizlerin karanlık günlerine ışık oldu. Türklüğün şanını göklere çıkarttı. Aslında üçüncü bir güneş de vardı. Biliyor musun o neydi?

..............

____TÜRK HALKI. Zaferden zafere koştuk, canımızı hiçe sayarak....

(hüzünlenir bir anda. Cebinden mendilini çıkarır gözyaşlarını siler.)

____ Annem 50 yaşında bir köylüsüyken başlamıştı savaş. Ben cephedeyken aldım haberini. Cephane taşırken kurşunlar karnına isabet etmiş. Ama o durmamış. Yaralı da olsa taşımış cepheye onları. Son nefesinde ne demiş biliyor musun?

____ bu vatan için keşke bir canım daha olsaydı. Hiç düşünmeden onu da verirdim.....

____Şimdi en çok neye seviniyorum biliyor musun evlat? Çektiğimiz çileler boşa değilmiş. Biz özgürlüğümüzü kazandık. Biz bağımsızlığımızı kazandık. Eğer ki yürekten inanmasaydık bunlar da olmazdı. Özgürce düşünebiliyoruz. haklarımız var. Kendi kurduğumuz ülkede, kendi inançlarımızla, kendi bayrağımız altında yaşıyoruz. Bunlar hep Cumhuriyet’in armağanı bizlere. Cumhuriyet ise bizim kendimize olan güvenimizin, inancımızın armağanı.

Bak sana ne anlatıcam. Sıkılmadın umarım?

..............

_____ Savaş bitti. Bütün herkes bize büyük bir özentiyle bakıyorlar. Dört bir yandan, bütün ülkelerin kralları, cumhurbaşkanları ülkemizi, Atatürk’ü ziyaret ediyorlar. Bunlardan birisi olan Yugoslav kralı Alexander bir ziyaret sırasında Atatürk’e;

Size bir sırrımı söyleyeceğim diyor ve ekliyor. Bazı Avrupa devletlerinin vaadlerine kanmış olsa idik Yunanlıların yerine, Anadolu’ya biz çıkacaktık.

Atatürk gülerek kralın elini sıktıntan sonra yanıtlıyor...

____O halde geçmiş olsun Majeste.....

____Atatürk kendine ve Türk milletine büyük güven duyardı. Hep en iyi olmayı isterdi. En çok kızdığı da bir şey vardı. Fes takmayı gericiliğin işareti olarak görürdü. Bilirsin tebdili kıyafette değişiklik kanunu çıkartmıştır. O zamanlar feslerimizin yerine farklı bir şapka takmak beni çok heyecanlandırmıştı. İnanır mısın, yeni kıyafetlere ısınana kadar dışarı çıkmaya utandım.. Mısır elçisini bir toplantıda Atatürk kırmızı, uzun püsküllü bir fesle görmüş. O bunlara çok karşıydı ve bunu herkes de bilirdi. Adamın üstüne sinirli bir şekilde yürüyünce Mısır’lı çok korkmuş ama yine de fesini çıkartmamış. Çünkü iş kralının emrinde..

___ o başındaki de ne diye bağırmış Atatürk.

Korkuyla karşılık vermiş elçi;

___Fes...

Herkes Atatürk’ün elçiye vuracağını hesap ederken O herkesin şaşıracağı bir şey yapmış.

___ “iyi öyleyse. Çıkartmayın başınızdan” demiş...

Anlayacağın Atatürk öyle sertliği pek seven bir insan değildi. Sadece prensiplerinden, kurallardan ödün vermeyi sevmezdi. Zaten kaba kuvvet güçsüzlerin silahıdır. Atatürk gereksiz sözleri, konuşmaları sevmezdi. Sanat’a çok büyük bir düşkünlüğü vardı. Bütün hareketlerinde bir incelik, zekice bir tavır vardı. Bak sana bir şey daha anlatıcam. Sıkılmadın umarım. Anlatmamı ister misin?

..................

___iyi öyleyse... senin gibi meraklı, öğrenmeye niyetli gençleri görmek ne hoş. Boğaziçinde bir bahçeye kendiliğinden uzak, etiketsiz bir ortama girmek istemiş. Tabi mümkün mü. O girince herkes gözünün Boğaz’ın eşsiz maviliğinden alıp O’nun mavi gözlerine bakmaya başlamışlar. Bakmış ki bir yurttaş özgürlüğünü istediği gibi yaşayamayacak bir gence yönelmiş.

___Siz delikanlı ne işle uğraşıyorsunuz?

___Resim yaparım Paşam...

Gülümsemiş Atatürk;

___ Güzel, demek sanatçısınız. Bize sanatın ne olduğunu anlatır mısınız diye bir sohbet açmış. Sonra konu uzadıkça uzamış ve hukuk konusuna kadar gelmiş. Herkes Atatürk’ün bu konudaki düşüncelerini büyük bir sessizlik ve merakla beklemeye başlamış. Büyük sessizliği bir şangırtı bölmüş. Dönüp baktıklarında arka masalardan birisinde, bir bardak düşürüldüğünü görmüşler. Herkesin kinci bakışları bu adama yönelmiş. Adam utançtan ölecek. Yerin dibine giriyor derken ikinci bir şangırtı duyulmuş. Sesin geldiği yöne baktıklarında gördükleri herkesi büyük bir şaşkınlığa itmiş. Ata’nın eli düşürdüğü bardaktan sonra hala o şekilde havada duruyor. Bu büyük davranışı insanlar alkışlarıyla ödüllendirmişlerdir....

____Şimdi bakıyorum da, böyle halkını seven devlet adamları kaldı mı?

............

____ Haklısın. Böyle bir insanla tanışmak kadar onur verici bir şey yok. Savaş dönüşü kendime bir tekne aldım ve balıkçılığa başladım. Denize küçüklüğümden beri büyük bir aşkım vardır. O yüzden bu işi seçtim. Bir gece sabahçı kahvesinde otururken kapıdan Gazi Mustafa Kemal Atatürk girdi. Hiç birimiz gözlerimize inanamıyorduk. Üstelik o anda hiç de bir cumhurbaşkanı gibi değildi. Üstünde gelişigüzel bir elbise, bir de kasket vardı. Daha sonra hep birlikte sahildeki gazinoya indik. Sabaha kadar danslar edildi, tartışmalar yapıldı, oyunlar oynandı. Sabaha karşı omuz omuza vermiş kasabiko oynuyorduk ki Vali Muhittin Üstündağ geldi.. mecburen o da katıldı bize. Ne yapıp edip Ata’yı götürmeliydi.

Keyfi bozuldu diye bir güzel payladı Vali’yi Atatürk.

___Yahu dedi. Felekten bir gece çalıp eğlenmeye, alelade bir vatandaş gibi eğlenmeye kalktık. Buna sen engel oldun.

Meğer Atatürk özgürlük isteğine dayanamayıp saraydaki kafesinden geceyarısı fırlayıvermiş. Sonra da bize katılmıştı.

Ben bu büyük insanla tanışma onurunu tattım evlat. Bu yüzden de çok mutluyum. Vatan uğruna canımızı vermek isterdim en başlarda. Daha sonra O’nu tanıyınca ölmediğim için çok şükrettim. Ama bizim yaptığımız bu vatan için sadece küçük bir hizmetti. Şimdi sıra senin gibi gençlerde evlat. Birlik olmak, faydalı işler yapmak zamanı. Unutma delikanlı; hayat barış içinde geçince gerçek değerini kazanır. Kinle, nefretle geçen ömür kaybedilmiş yaşamdır. Ara sıra çok üzülüyorum. Tek başıma ağladığım bile oluyor. Ama hiç kimse beni anlamıyor evladım. Herkes yalnızlığıma ağladığımı sanıyor ama ben yalnız değilim. Bunu anlatamıyorum hiç kimseye. Benim yanımda bu cennet vatan için ölen arkadaşlarımın sevgileri, inançları, hayalleri var. Ama bu vatan hiç de hak ettiği değeri görmüyor. Ben işte buna ağlıyorum.

Şu olayı da dinleyince eminim bana daha iyi hak vereceksin;

___Atatürk 1929’un o müthiş kışında memleket ne halde sualine cevap için kar buz içinde zorla Kırşehir’e varıyor. Şehrin kapısında vali üzerinde frak, başında silindir şapka ile karşılıyor Ata’yı. Atatürk soruyor bunun üstüne;

____Vali beyefendi. Bu kıyafet nerden icab etti..

vali efendimiz yol, erkan diye başlayınca sözünü kesiyor Ata..

bu memleketin beklediği yol,şu karda kışta üzerinden emniyetle geçilebilecek yoldur...

Ve bu olay üzerine orada kalmıyor Ata ve Yozgat’a geliyor. Yozgaz sınırında vali Boran kamyonlarla yolu açmaya uğraşırken karşısında buluyor Mustafa Kemal’i..Bunun üzerine yanındaki içişleri bakanı Şükrü Kaya’ya dönüyor...

___Her ile böyle yol, erkan bilen valin yok mu? Ve ekliyor ardından. Dilediğin zaman gidemediğin yere nasıl Vatanım diyebilirsin ki?

(bu sözün ardından bir müddet dalar yaşlı adam. sonra konuşmasına devam eder)

___İşte, o büyük insan 10 Kasım sabahı saat 9’u 5 geçe son nefesini verir. Bunu duyan herkes çok üzülür. Herkes şaşkındır. İstanbul Üniversitesinde de bu haber duyulmuştur. Hukuk fakültesinde olan Alman Prof. de şaşkındır. Derse girsin mi girmesin mi? Bir türlü karar veremez ve en sonunda rektöre sormaya karar verir.. kalkıp gider yanına;

___Efendim. Müteerridim. Acaba ne yapsam?

___Sizde bir büyük adam ölünce ne yaparsanız Onu yapın...

Prof. şaşkın, şaşkın kolunu iki yana açıp;

___ Biz de hiç böyle büyük bir adam ölmedi ki..

O zamanlar herkes çok üzülmüştü. Bizler bu vatanı bize bırakan insanın gözlerinin arkasında kaygılı kalmasına razı olamazdık. Ama öyle sanıyorum ki şimdi kaygılı gözlerle bizi izliyor.

(sahne arkasından sesler işitilir)

__ Burada deli var, deli. Saatlerdir kendi kendine konuşuyor. Gelin de gülelim.

(Yaşlı adam bunu duyunca büyük bir üzüntü duyar. Sahnenin ortasına gelir ve seyircilere)

___ Yaptıklarımın delilik olduğunu söylüyor herkes. Ama ben deli değilim ki. İnsanlar beni gerçekten bilmiyorlar. Ne diyebilirim ki? İsteyen inansın isteyen inanmasın. Ama asıl beni dinlemek istemeyenler, benimle dalga geçenler deli.. ben deli değilim.........

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:25:07

ANADOLU VE CUMHURİYETE SESLENİŞ

Ey Anadolu'm, güzel yurdum, Türkiye'm!Sen bin yıldır milletimize Halil İbrahim sofrası oldun. Biz çoğaldıkça sen bereketlendin. Senin suyunu içtik, senin hür havanı soluduk. Senin ekmeğini yedik, senin sofranda beslendik. "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı" varsa Türkiye'min bu bereketli sofrasının "sonsuza kadar" hatırı vardır. Öyleyse bu sofraya "bıçak sokan" ya nankördür ya da gafildir. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakın. Ne Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Yukarıda gök çökmüş üstümüze, aşağıda yer yarılmış yutmuş bizi. İngiliz'i, Fransız'ı, Yunan'ı kıskıvrak yakalayıp tutmuş bizi. Sonunda:Bir "Seyit Çavuş"un, bir "Zeybek"in, bir "Dadaş"ın, bir "Adsız Kahraman"ın attığı mermi bu savaşta dengeyi bozmuş. İşte bu dengenin önderi ATATÜRK, bayramı CUMHURİYET'tir.

Bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selâm olsun!...Ey Anadolu'm, güzel yurdum! Sen, kederi kederimize, sevinci sevincimize, kaderi kaderimize benzeyen ölümsüz vatanımız...Ağrı'da dik başlı, Güneyde Fırat akışlı, Toroslar’da sümbül kokuşlu, Antalya'da dört mevsim yazlı, Erzurum'da "on bir ay yirmi dokuz gün kışlı" güzel Türkiye'm... Yozgat'ta kömür gözlü, Isparta'da gül yüzlü Anadolu'm...Sen bin yıldır doğanımıza beşik, ölenimize mezar oldun. Bizler de beşikten mezara kadar sana sahip çıkacağız. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakın Ne Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Bütün düşmanlarımız kıskıvrak yakalamış bizi. Sonra: Biri Dicle, biri Fırat, biri Sakarya... Anadolu’nun bağrında ayağa kalkmış üç kardeş ırmak. Aynı vatan, aynı bayrak. Bu savaşta üç nehrin bir düşmana akması dengeyi bozmuş. İşte bu akışın önderi ATATÜRK, meyvesi CUMHURİYET'tir. Bu akışı bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selâm olsun!...

Ey Anadolu'm, Güzel Türkiye'm!Bir gün bir Ferhat, sendeki bir güzele sevdalandı. Bu sevda uğruna dağları deldi...Ey güzel yurdum!Biz sendeki bir değil, bin bir güzelliğe sevdalıyız... Senin için dağları değil, çağları bile deleriz. Uğrunda bir değil bin kere ölürüz. Ey Cumhuriyetim!"Günlerden bir gün... Uzak değil, dün gibi yakın Ne Fatih'le İstanbul, Ne Süleyman'la Viyana önlerindeyiz...İstiklâl Savaşı'nın zor günlerindeyiz." Düşman her yanı sarmış, elimiz kolumuz bağlanmış. Sonra: Biri Yunus, biri Hacıbektaş-ı Veli...Anadolu'nun aynı yöne bakan iki mânâlı gözü. Bu savaşta iki gözün bir hedefe bakması dengeyi bozmuş. İşte bu bakışın önderi ATATÜRK, hedefi CUMHURİYET'tir.

Önümüzdeki yollar belli. Ya ışıklı yolların sonundaki aydınlık gelecek, ya da karanlıkların içindeki geri kalmışlık... Seçim Bizim!

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:26:25
Program içinde bir öğrencinizi Atamız olarak görevlendirerek, Atamızın konuşmalarından örnekleri sunabilirsiniz:


CUMHURİYET YÖNETİMİ

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Saygıdeğer Üyeleri!

Büyük Millet Meclisinin hayırlı ve bereketli elinin, Türk milletinin geleceğini yönetmeye başladığının beşinci senesini kutluyoruz. Bu vesileyle yüksek heyetinizi saygıyla selâmlarım.

Geçen sene Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin gerçek arzularına uygun olarak devlet şeklini Cumhuriyet olarak kararlaştırdı. Cumhuriyet yönetimi, ülkemizin en uzak köşesine kadar büyük bir heyecanla ulaştı, kabul gördü. Millet; cumhuriyetin,Türk vatanını asırların kötü yönetiminden kurtaracak ve ülkeyi lâyık olduğu gelişme seviyesine ulaştıracak yegâne yönetim şekli olduğunu anladı. Millet, cumhuriyetin şu anda ve gelecekte her türlü tehlikeden korunmasını talep etmektedir. Milletin talebi, cumhuriyetin denenmiş, sınanmış ve olumlu sonuçları alınmış bütün esaslara bir an evvel ve tam anlamıyla geçilmesi şeklinde ifade edilebilir. Yüksek Meclisin büyük bir önem vererek uğraştığı teşkilâtı esasiyede (Anayasa'da), milletin talebini karşılamak hepimizin görevidir. Diger taraftan, hükûmetin görevi, gelişmiş ve medenî yönetimin bütün gereklerini anlaşılır ve çok hızlı bir şekilde ülkemizin tamamında uygulamak, aksaklıkları gidererek geliştirmektir.

Görevimizi, milletin arzularına uygun olarak yapabilmeyi bütün gönlümle temenni ederim.

Mustafa Kemal ATATÜRK

1 Mart 1924

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:30:11

CUMHURİYET

Ey bizlere bu günü kazandıran şehitler,

Ey hürriyet yolunda can veren koç yiğitler.

Ey kahraman Atatürk, sizlere minnettarız,

Rahat rahat uyuyun nöbette bizler varız.

Canımızdan azizdir bıraktığın emanet,

Cumhuriyet şereftir, namustur cumhuriyet.

Ateş içinde doğduk, uyku bize yaramaz,

Ölüm bile arasa, bizi evde bulamaz.

Tarlada, fabrikada, kışlada, okuldayız,

Fakat hep bir emelde, bir yönde, bir yoldayız.

Bugün hürriyet için Kore'yi vatan bildik,

Edirne, Çanakkale, Îzmir-Ardahan bildik.

İnandığımız yola çiğneriz dağı, düzü,

Hak edenin bağrına saplarız süngümüzü.

Harikalar yaratır, bir damlacık Türk kanı,

Dünyalar alkışlıyor, bir avuç kahramanı.

O bir avuç kahraman biliyor tarihini,

Onu muzaffer eden şanı, kanı ve dini.

Seve seve bırakıp köydeki ocağım,

Göz kırpmadan veriyor, kolunu bacağını.

O böyle haşroldukça hürriyetle, imanla,

Türk yurdu yükselecek hergün şeref ve şanla.

İmanlı göğüslere karşı dağlar duramaz,

Coşarsak selimize dünyalar bent vuramaz.

Türküz, düşman üstüne işte böyle akarız,

Yirmi milyon ateşiz, yirmi dünya yakarız.

Ey, ölümsüz Atatürk, şerefisin milletin,

Bekçisiyiz tek kalsak, inan CUMHURİYETİN!

Behçet Kemal ÇAĞLAR

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:31:57

ATATÜRK DİYOR Kİ:

Cumhuriyet; fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.

***

Benim nâçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

***

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.

***

Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı, Türk topluluğudur.

***

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftandır. Samimî ve meşru olmak şartıyla, her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir.

***

Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.

***

Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.

***

Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.

***

Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:33:40

AÇILIŞ KONUŞMASI:

Bugün burada Cumhuriyetin ilanının 83. yıldönümünü kutlamak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bugünkü yönetim biçimimiz olan Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te kabul edildi ve yürürlüğe kondu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım 1922'de aldığı tarihi kararında, saltanata son vermiştir. Bu tarihi kararın da açık bir belirtisi olarak, 1921 Anayasası ile yeni siyasal rejime geçilmiştir. Ancak, Cumhuriyet resmen ilan edilmemiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Nisan 1923'te seçimlerin yenilenmesine karar vermiş ve yeni kurulan Meclis, Lozan'da elde edilen antlaşmayı onaylamıştır. Lozan Barış Antlaşması'nın kabulü ve 6 Ekim 1923'te Türk Ordusunun İstanbul'a girmesi ile Türk vatanının bütünlüğü gerçekleşmiş ve böylece bir devir kapanmış ve yeni bir devir açılmıştır. Siyasal rejimin 23 Nisan 1920'den itibaren kaydettiği gelişmelere uygun devlet şeklini bulmak da bir zorunluluk haline gelmiştir.

Cumhuriyet'in Kabulü 25 Ekim 1923 günü gelişen bir kabine bunalımı, Büyük Millet Meclisi'nde çalışma güçlüğünü ortaya çıkardı. 28 Ekim 1923 günü akşamına kadar kabine kurulamaması üzerine, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Çankaya köşkünde yemek sırasında arkadaşlarına; "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" diyerek görüşünü açıklamıştır. 29 Ekim günü Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince, Gazi Mustafa Kemal Paşa'dan düşüncelerini açıklaması istendi. Mustafa Kemal Paşa, bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine sundu.

Grupta cereyan eden uzun müzakereler sonunda, Cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Parti Grubu'ndan sonra, Meclis toplanarak hazırlanan kanun tasarısını aynen kabul etti. "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında gece saat 20.30'da Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanı 1921 tarihli Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesine dair 364 no.'lu Kanunun kabulü ile olmuştur. Bu kanunla, Anayasanın bazı maddeleri önemli ölçüde değiştirilmiştir. Bu önemli değişiklikler, 29 Ekim günü yapılmış ve aynı gün, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa oybirliğiyle yeni Türk Devletinin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Nice zorluklarla kurulan bu cumhuriyetimizin değerini iyi anlamalı ve onu korumayı kendimize bir görev bilmeliyiz. Bu duygularla milli mücadelede emeği geçen bu topraklara kanını döken, bu topraklar için canını veren şehitlerimizi rahmet ve gıpta ile anıyoruz.

İbrahim balcı

Türkçe öğretmeni

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:35:05

AÇILIŞ KONUŞMASI-2:


Sunucu: Sayın müdürüm,Değerli öğretmen arkadaşlar,sevgili öğrenciler;

Her yıl 29 Ekim günü Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere hediye ettiği en büyük armağan olan Cumhuriyetin kuruluşunu ,vatanımızın kurtuluşunu büyük coşku ve heyecanla kutlarız. Bugün de burada Cumhuriyetimizin kuruluşunun 83.yılını kutlamak için toplanmış bulunuyoruz.

Şimdi sizleri Ulu Önder Atatürk ve aziz şehitlerimiz anısına saygı duruşuna akabinde İstiklal Marşı’nı söylemeye davet ediyorum.


Bu girişin ardından "Cumhuriyet" ile ilgili bir yazı okuyabilirsiniz.


CUMHURİYET BAYRAMI

(29 Ekim)

CUMHURİYETE NASIL KAVUŞTUK?

Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara´da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adıyla yeni bir yönetim kurulmuştu. Fakat bu yeni yönetimin rejimi henüz belirtilmemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti özünde ulusal egemenliğe dayalı bir hükümetti. Fakat Yeni Türkiye´yi devlet şekillerinden, yönetim biçimlerinden birine uygun olarak resmen ilân etmek gerekiyordu. Yani sıra devletin-adının konmasına gelmişti.

Atatürk, yeni devletin şeklini cumhuriyet olarak kabul etmeyi düşündü. Kurtuluş Savaşı yıllarında bu fikrini açıkla-mayıp, uygun bir zamanı beklemişti. Büyük Zafer´den sonra artık bu an gelmiş bulunuyordu. Aslında, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin kararlarıyla, Büyük Millet Meclisi´nin programları tamamen demokrasiye dayanmaktaydı. Saltanatın artık hiç bir etkinliği kalmamıştı. Son padişah da yurttan ayrılmış, saltanat kaldırılmıştı. Şimdi sıra Atatürk´ün kafasındaki Cumhuriyet Yönetimini resmen ilân etmeye gelmişti.

CUMHURİYETİN İLÂNI

Atatürk, 28 Ekim 1923 akşamı birkaç arkadaşını Çankaya´deki köşküne davet ederek, yemek sırasında arkadaşlarına :

— Yarın, cumhuriyeti ilân edeceğiz, dedi.

Misafirler hiç şaşırmadılar. Zaten böyle bir haberi bekliyorlardı.

Atatürk, Teşkilat-ı Esasiye´ye (Anayasa´ya) konmak üzere "ju öneriyi hazırladı:

"Türkiye Devletinin şekli cumhuriyettir. Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur."

Böylelikle yeni devlet şeklinin cumhuriyet olacağına kesin olarak karar verildi.

29 Ekim 1923 akşam saat: 18.45´te TBMM oturumu açıldı. Atatürk´ün önceden hazırlattığı Anayasa maddesinin görüşülmesine geçildi. Görüşmeler sonunda öneri kabul edildi. Milletvekilleri ayağa kalkarak üç kez "Yaşasın Cumhuriyet!" diye bağırdılar.

29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat: 20.30´da Cumhuriyet ilân edildi.

Cumhuriyetin ilânından sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Ulusal Kurtuluş Savaşı´mn büyük kahramanı Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşa, ilk cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı seçiminden sonra sonuç, 101 parça top atılarak halka duyuruldu.

Cumhurbaşkanlığına seçilen Atatürk kürsüye gelerek bir konuşma yaptı. Heyecanlı ve kararlı konuşmasını şu sözlerle noktaladı:

— Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Türkiye Cumhuriyeti,, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi o akşam geç vakit dağıldı. Aynı gece Ankara´da büyük bir fener alayı düzenlendi. Cumhuriyetin ilânını milletimiz sevinçle karşıladı.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:36:53

ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETLE İLGİLİ SÖZLERİ


• “Türkiye devletinin şekl-i hükûmeti cumhuriyettir.”

• Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)

• Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)

• Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (1925)

• Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)

• Türk Milletinin tabiatına ve geleneklerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir

• Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. 1936 (Atatürk'ün S.D. I, S. 372)

• Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923 (Nutuk II, S. 814-15)

• Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)

• Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir. 1927 (Nutuk II, S. 831)

• Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. 1925 (Atatürk'ün S.D. II, S. 230)

• Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

• Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926 (Atatürk'ün S.D. III, S. 80)

• Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.

• Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933 (Afetinan, Atatürk Hakkında B. H., S. 251)

• Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır. 1923 (Atatürk'ün S.D. III, S. 71)

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 22 Eki 2007 01:38:39
CUMHURİYET NEDİR?

Cumhuriyet bir yönetim biçimidir. Bu sistemde esas olan ilk öğe devlet başkanının belirli bir süre için seçilerek iş başına gelmesidir. Bu özelliği ile cumhuriyet, başta bir hükümdarın bulunduğu devlet yönetimi biçimlerinden ayrılır. Monarşik yönetimlerde devletin başı belirli bir aile içinden çıkan normal şartlarda ölünceye kadar iş başında kalır. Yerine yine aynı aileden bir başkası gelir.

Cumhuriyette devlet başkanı belli bir süre için seçimle iş başına gelince, ileri gelen diğer kişilerin de seçimle belirlenmesi gerekir. Bunlar genellikle o toplumda yasa koyacak kimselerdir.

Gerek devlet başkanının, gerek yasa koyma yetkisine sahip olanların seçimle iş basma gelmeleri şartının kabulü ile cumhuriyet tam anlamıyla belirmiş sayılmaz. Şimdi sorun seçim üzerinde düğümlenecektir. Seçime kimler katılacaktır? Çağdaş bir cumhuriyet anlayışında elbet, belirli bir yaşa gelmiş her yurttaşın seçime katılma hakkının olması gerekir.

Seçme ve seçilme hakkının tüm vatandaşlara tanınması ve uygulamaya geçilmesiyle gerçek cumhuriyet kurulmuş ve işlemeye başlamıştır. Ancak, bu devlet biçimini daha iyi ve köklü olarak yaşatmak, seçimin demokrasi şartları içinde yapılmasıyla sağlanabilir. îşte, gerçek cumhuriyet demokratik hayatla gerçekleşir.

Türkiye Devleti, demokratik bir cumhuriyettir. Demokrasi kurallarıyla birlikte, kurumlaşarak devlet yönetiminin esasını oluşturmaktadır.

Öğrenci:

Aşkımız Cumhuriyet

Bir gün kaplamıştı kara bulutlar

Aydınlık göklerini yurdumun.

Soldurmuştu tüm çiçeklerini Anadolu’mun.

Umutsuzluk, Salkım saçak yayarken köklerini içimize…

Bir önder yükseltti sesini,

Duyurdu düşmana öfkesini,

Güç kattı gücümüze.

Bu sesle irkildi ulusumuz,

Yeşerdi umudumuz;

Silkindi umutsuzluğun karanlığından

Türk ulusu denen yaralı arslan!

Padişah; Karanlık düşlerinin kör kuyularında

Saklanırken,

Yurdum,

Dört bir yandan haraç-mezat paylaşılırken,

Atatürk’ün ardında ayağa kalktı vatan,

Kovuldu düşman!

Atatürk’ün sesinde

Kendisini yeniden yarattı ulusumuz.

Kendisine yeniden güvenince,

Gerçekleşti kurtuluşumuz! ...

Kendi güçleriyle kurtaranlar vatanı,

Devredemezlerdi başkalarına

Egemenlik haklarını…

Varmak için aydınlığa,

Ulaşmak için uygarlığa

Tek yol, Tek hedef vardı elbet:

İlân edildi CUMHURİYET!

Bir 29 Ekim sabahı sardı tüm ufukları,

Tutuşturdu şafakları Cumhuriyet sevdası.

İşte bu bayram, bu şölen,

Yüreklerde cumhuriyet sevincinin sel olup aktığı,

Özgürlük şimşeğinin

Bütün yurda çaktığı gündür!

Elbette bu büyük gün,

Her Türk için düğündür!

Neyse sevdası Kerem’in Aslı’ya,

Ferhat’ın Şirin’e aşkı neyse,

Bizim ki de öyledir:

Atatürk’e, özgürlüğe,

Cumhuriyet’e …

Aksın artık dünyaya bir sel gibi coşkumuz,

Yaşasın yüreklerde,

Yeşersin umutlarda Cumhuriyet aşkımız! ...

SAİDE DENİZ

Öğrenci:

CUMHURİYETE NASIL KAVUŞTUK

Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara´da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adıyla yeni bir yönetim kurulmuştu. Fakat bu yeni yönetimin rejimi henüz belirtilmemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti özünde ulusal egemenliğe dayalı bir hükümetti. Fakat Yeni Türkiye´yi devlet şekillerinden, yönetim biçimlerinden birine uygun olarak resmen ilân etmek gerekiyordu. Yani sıra devletin-adının konmasına gelmişti.

Atatürk, yeni devletin şeklini cumhuriyet olarak kabul etmeyi düşündü. Kurtuluş Savaşı yıllarında bu fikrini açıkla-mayıp, uygun bir zamanı beklemişti. Büyük Zafer´den sonra artık bu an gelmiş bulunuyordu. Aslında, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin kararlarıyla, Büyük Millet Meclisi´nin programları tamamen demokrasiye dayanmaktaydı. Saltanatın artık hiç bir etkinliği kalmamıştı. Son padişah da yurttan ayrılmış, saltanat kaldırılmıştı. Şimdi sıra Atatürk´ün kafasındaki Cumhuriyet Yönetimini resmen ilân etmeye gelmişti.

Çevrimdışı buyuktoraman

  • Yeni Üye
  • 2
  • 0
  • 2
  • 0
# 22 Eki 2007 12:01:10
sayın arkadaşlar elinizde bir proğram var mı?tşk

Çevrimdışı buyuktoraman

  • Yeni Üye
  • 2
  • 0
  • 2
  • 0
# 22 Eki 2007 12:02:32
teşekürler arkadaşlar

tamuy

# 22 Eki 2007 12:59:06
 selam ben yeni üyenizim anaokulu öğretmeniyim kendime göre değişiklik yaparak  paylaştığınız bilgileri kullanacağım. teşekkür ederim.
bir öneri de çocuklara kırmızı kıyafet giydirilmesi istenir,
beyaz kartondan ay ve yıldız kesilerek ay ın iki ucu zımbalanarak yaka olarak takılır.
yıldız da göğüslerine koli bandı ile bantlanır,
onuncu yıl marşı eşliğinde hareketler eklenerek gösteri grubuna hareketler eklenir istenilirse en sonunda bayrak açılarak gösteri tamamlanır.
geçen sene anaokulunda uygulamıştık çok güzel oluyor. :)

Çevrimdışı sevincken

  • Uzman Üye
  • *****
  • 406
  • 89
  • 406
  • 89
# 22 Eki 2007 17:27:10
arkadaşlar peki kutlama programı yok mu yaaaaa:(

Çevrimdışı yasemmin

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 78
  • 100
  • 78
  • 100
# 22 Eki 2007 18:25:42
arkadaşlar elinde sunu  olan var mı?

yunuserdir

# 22 Eki 2007 21:58:06
etkinlikleri hazırlayan arkadasların ellerine sağlık teşekkürler..

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK