Öğretmen arkadaşlarım, eski zümrem bir ay sonra tekrar size merhaba diyorum. Sizi fırsat buldukça izlemeye çalışıyorum. Öncelikle aysenoznacar öğretmenimizin başından geçen üzücü vakadan dolayı kendisine geçmiş olsun diyorum. Problemli öğrenci ve velilerden dertli öğretmenlerimizin mesajlarını dikkatle okudum. humeyra7, ertugdogan, ağcan, alüminyum, ogrtmn35, pattaban, Nıyazı-A, 1. sınıf, şevket 57, y35, hanife 3 öğretmenlerimiz önemli tespitlerde bulunmuş. Emekli olan öğretmenlerimizden tutun, deneyimli uzun yıllardan beri çalışan eli öpülesi öğretmenlerimize varıncaya kadar herkes gidişattan rahatsız gördüğüm kadarıyla. Öğretmenlerimizin yaşayarak anlattığı bir hal var, neden kulak tıkanır bu söylenenlere. Birileri ücretsiz kitap dağıtmakla her şeyin tamam olduğunu düşünüyor galiba. Siyasetle yürüyen işlerin zaten sallantıda olacağı kesin. Bütün öğretmen arkadaşlarımızın ortak bir sorunu var, bunu orta yere bir koyalım önce. Bütün okulları ve eğitim sistemini ben bir organizmaya benzetiyorum. Vücut hastalıklı ve hastalık teşhis edilse de hastalıkla mücadele eden sadece öğretmen ne yazık ki. Bu öğretmenin hiç özel hayatı olamayacak mı? Hem okulları kim, nasıl ayakta tutuyor sorulmalı değil mi? Her iş zavallı vatandaşın cebine bakıyor. Vatandaş şu kara kışta ayakta durmakta zorlanıyor. Geçim için bin bir çareye başvurmakta. İşin bu yanı neyse de alüminyum öğretmenimin dediği gibi kesinlikle hiperaktif, sorunlu ve zihinsel problemi olan öğrencilerde büyük bir artış var. Pattaban öğretmenimin ifade ettiği gibi ailelerde biraz fazla şımartılan, her dedikleri olduğu için doyumsuz yetişen çocuklar var. Ertugdogan öğretmenimiz güzel tarif etmiş. Veliliği çanta taşıyarak yerine getirdiklerini sanan, sorumluluğu öğretmeyen veliler var ve bu yüzden hayat mücadelesinde her zaman yaya kalacak bir nesil var. Ağcan öğretmenimiz anlatmış. Kendi çocuğum üzülmesin ama öğretmenin tansiyonu yükselsin umurumda değil diyen bir veli bakışı var ve son söz televizyon dizilerini gerçek hayatmış gibi izleyen, gerçek hayatı da artık dizi gibi algılamaya başlamış bir güruh var anlayacağınız. Daha gidecek çok yolumuz var, tekrar bir kendimize gelmek için acaba ne bekleniyor. Tehlike çanları, sirenleri çalıyor, yanardağlar harekete geçiyor, 2012’de yanından geçeceğimiz kara delikten sesler, homurtular geliyor ama kimse duymuyor biz vicdanlı yürekleri.