dün bir arkadaş göndermişti bu yazıyı çok hoşuma gitti.SGülse
Birsel (Sabah)
EMO: Ergeni
Mıncırsak Olmaz mı?!
Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz
bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip
"Yatınca geçer,"di, başın ağrıyorsa
"Çocukların başı ağrımaz," denirdi, uykun
kaçıyorsa
"Oyuncaklarını
düşün, güzel rüyalar görürsün,"
şeklinde konu halledilirdi! Okuma
yazmayı öğrenemiyorsan ya "Tembel,"din ya
"Yavaştan, sağlam sağlam öğreniyor,"dun!
Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde,"
derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa
saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup
otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o
yıllar. Çünkü sonra sonra,
koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk
'astım başlangıcı', okuma
yazmayı zor söküyorsa 'disleksik',
hüzünlüyse 'depresif', aşırı hareketliyse
'hiperaktif' diye nitelendirilmeye
başlandı
ve
o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi
büyüd! üler! O kadar ilgi alaka
sonrası ola ola ne oldular? Emo! Emo ne? Hani
beşaltı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin
tekini
kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin
görünüşlü, asık suratlı, beti benzi
atmış, sıska, dar pantolonlu, converse'li, siyah
ojeli ergenler var ya... Taksim'de
kaldırımlarda filan oturuyorlar. Aha onlar Emo! Emo
kelimesinin emotional'dan (hissi)
geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek
güvensiz
ve duygusal olduğu, topluma uyum
sağlayamadıkları için böyle
takıldıkları söyleniyor. Bizim
zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir
akım, ama bir halta yaramayanı!
HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM
Ay
kıyamaam! Zamanında, kendi ergen
yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün
emo
takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu
hatırlamıyorum ama o 10 gün,
üstelik de yaz tatilinde,
evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya
nemli
gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım, denize
gitmedim,sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim.
Akşamları
karaba san gibi yemek masasına çöküp herkesin
keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda
otururken annem
"Ne bu surat her gün, senin derdin ne
kızım aaa," şeklinde pedagojik bir
açılım yaptı. "Sıkılıyorum...
Hayat çok anlamsız," cevabımın üzerinden
sanırım birkaç saniye geçmişti ki
acı ve can havliyle bir metre havaya
sıçradım. Annem, her Türk annesinin
uzmanı
olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert
ve uyarısız gerçekleştirmişti. Mıncırma,
malumunuz evlat
artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar
büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve
hakkı kötekse kullanılan, konu komşu,
bitişik ev duyar ihtimaline
karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir
terbiye
şeklidir. Tercihen bel veya bacak bölgesinden
bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece
çevrilir! Hemen ardından, daha acım ve
şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık
sesle, yüzünü
yüzüme yaklaştırarak
"Alırım ayağımın altına," diye başladı ve"Karnın tok
sırtın pek! Aklını başına topla!
Sıkılıyorsan da git bakkala
evin alışverişini yap, sonra da gel yemek
kitabından bir kurabiye pişir,
akşam misafir var, hadi yallah,"
şeklinde bitirdi!
NE
DERDİM KALDI NE DE
TASAM
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde
fazla kalamaz, mıncırandan tırstığı için
kendisine yalakalık yapar, arzu
ettiği aktiviteleri
gerçekleştirir. Mıncıran mutlu, mıncırılansa
artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu.
Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam!
Emo'luğum o gün bitti, bu yaşa kadar da hep mutlu
mesut, uyumlu, üretken biri olarak yaşadım.
Şimdinin sokakta bira
içen, gelen geçenden ihtiyacı var diye
değil, hayat tarzı sandığı için para dilenen,
dünyanın bütün derdi
sırtındaymış gibi davranıp, bunalım
takılıp bir işin ucundan tutmayan
emo'larının başında, bizim zamanımızın anne
babaları olacaktı ki. Ohoo.
Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce!
bütün o
yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir
eşek tıraşı na götürürlerdi, kesin!
Ülkenin gençlerine bak. Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar,
polise atsın diye eline taş verilenler, bir de
emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum!izlerle paylaşmak istedim..
---