Bir de televizyon var değil mi
Televizyon yayınlarının milli ve ahlaki değerleri tahrip etmesi sonucunda güçlünün güçsüzü ezdiği, merhamet ve sevginin azaldığı, insanca yaşamanın kınandığı, tüketici ve doyumsuz bir neslin yetiştiği bir toplum halini aldık.
Gazeteci yazar Can Dündar bu konuyu inceleyen bir yazısında şu yorumu yapmaktadır:
Son 20 yılın televizyon yöneticileri bu tabloya bakıp Biz ne yaptık? diye dövünüyor mudur, yoksa eseriyle övünüyor mudur acaba? Evlerine sokmayacakları adamları star yaparken
kaliteli yapımlara inatla kapıyı kaparken Yaydığımız şiddet ileride bizi de vurur, cehaleti övmek çocuklarımızın geleceğine mal olur, bunca saçmalığı izleyen bir toplum hepten aptal olur diye düşünmüşler midir? Yoksa Bizim işimiz sinekleri cama yapıştırmaktı; onlar da bu kadar hevesle yapışmasaydı mı diyorlardır. Onlar ne derse desin; kesin olan bir şey var ki, onarımı kuşaklar sürecek bir tahribat yaşadık son 20 yılda
Müsebbiplerinden (sebep olanlardan) insaf beklemek saflık olur. Yapılacak şey, durumdan rahatsız olan yayıncıların, izleyicilerin örgütlenmesi ve yeni bir yayıncılık anlayışını zorlamasıdır. Son TV seyircisi de körleşmeden.