Bir yorum yazdım, pir yazdım sanki. Bazı arkadaşlarım beni yanlış anlamış, bazıları da sanki öğretmenleri itham etmişim gibi, üzerine alınmış ve karşı ithama geçmiş. Demek ki kendimi eksik ifâde etmişim.
Bu bakımdan, ne demek istediğimle ilgili –açıkyüreklilikle- kendimi tekrar ifâde etmem elzem olmuştur:
Evvela şunu ifâde edeyim ki, asıl branşım sınıf öğretmenliği değil. Nicedir geçmek istediğim branşımla ilgili geçiş sınavlarını da, Türkiye’de olmadığım dönemde açıldığından kaçırmıştım. Önümüzdeki aylarda tekrar sınav açılacak inşaallah.
Ancak sınıf öğretmeni olarak kalsam da, branşıma geçsem de, ben bu sistemle öteden beri barışık değilim. Çünkü (BANA GÖRE) bu sistem, eğitim –öğretim sisteminden başka her şeye benziyor.
Kimse yanlış anlamasın ve hamaset yapmaya kalkışmasın. Sapla samanı da birbirine karıştırmasın! Bu fakir, silahların gölgesinde hayat bulan bir Güneydoğu mezrasında, Türkçe bilmeyen 90 Kürt çocuğunu, sınıf öğretmenliği eğitimi almamasına rağmen, okutmaktan yüksünmemiş, kimseye gücenmemiş, gönül koymamıştır. Ne zaman ki, müfettiş beyler mezraya gelmişler ve bu fakirin oradaki varlığı bile başlı başına takdir edilmesi gereken bir hadise iken; sınıftaki panolara, lanet olası planlara ıvıra zıvıra kafayı takmışlar…
İşte o gün bugündür benim aram yoktur, bu ruhsuz, pörsümüş, insan yetiştirmekten uzak, içi boş teneke gibi slogancı olan bu sistemle.
Bir öğretmen “fotokopici” lafına alınmış. Ben ne isem, o ondan değilmiş
Olma kardeşim olma! Şimdi desem ki, öğretmenlik senin olsun, ben de naçizane MUALLİM olmaya çalışıyorum, bu sefer de diğer arkadaşlarımı gücendireceğim.
Dedim ya, bunlar şahsî fikirlerim, kimse kendisini başkası gibi görmek zorunda değil. Ama bana sorarsanız, ısrarla diyorum ki, bu ruhsuz sistem beni fotokopici yaptı.
Öğrencilerden birer top A4 kâğıdı topla, fotokopi makinası için para topla, vermeyenleri yalandan yere tehdit et, teneffüslerini hantal fotokopi makinasının başında geçir, eve gel internette işlediğin konularla ilgili etkinlik ara vs vs vs… BEN FOTOKOPİCİYİM ARKADAŞ, O KADAR !!!
Hâ, bir de çözüm önerileri beklemişsin benden. Var git işine be kardeş, aklını peynir ekmekle mi yedin ki, koskoca bir öğretmen olarak bir fotokopicinin önerilerine mi kulak kabartacaksın?
Arkadaşlar,
Elbette ben de paylaşımlarınızdan istifade ediyorum ve bundan dolayı diğergam olan tüm arkadaşlarıma candan teşekkür ediyorum. Ben keşmekeş derken şunu kastetmiştim: Paylaşıma sunulan etkinlikler birbirine karışıyor.
“Sakiş” arkadaş da hatırlattı, matematik konuları farklı başlıyormuş. Bu neden böyle, o da ayrı bir soru işareti tabii. Madem iki farklı program düzeni, yani sıralaması var, e o zaman bunların bir adı olmalı değil mi? Ve adları varsa eğer, 3. SINIF DOKÜMANLARI başlığı altında, iki alt başlık açılsa, daha düzenli olmaz ve herkes aradığını daha kolay bulmuş olmaz mı?
Sakiş Hocam,
Elbette paylaşılmayan, insanlara faydası dokunmayan ilim, fuzuli yükten başka bir şey değildir. Ben paylaşılmasın mı dedim?
Sabahleyin pc başına oturdum, dedim internetten ne kadar etkinlik örneği bulabilirsem kopyalayım, sonra hepsini teker teker gözden geçireyim, işime yaramayanları sileyim, yarayanları bir düzene koyup ders kitaplarının konularına göre sıraya koyayım, ardından okuldaki fotokopi makinasında çekeyim ve öğrencilerime kitapçık hâlinde vereyim. Böylelikle işlediğimiz her konudan sonra fotokopi stresiyle uğraşmaz, kitapçıktaki ilgili etkinliği evde doldurmalarını söylerdim…
Ama bir düşündüm, olacak iş değil. Buna ne kâğıt dayanır, ne toner, ne zaman, hepsinden önce de ne sinir sistemi. Evet, bu meslek benim vesile-i nimetim ve öğrencilerime karşı mes’uliyetim var. Ancak benim bundan başka da çok önemli mes’uliyetlerim var.
Papatya rumuzlu hocama katılmamak mümkün değil ve Hülya Hoca Hanım,
Öğrencilerin faydası söz konusu ise, elbette israf sayılmaz. Ama bakın, biz Almanya’dan daha mı zenginiz ki, oradaki okullarda 2. hamur kâğıt kullanılır. Ve şu her yıl bedava kitap meselesi. Aman Allah’ım bu ne büyük bir israf. Almanya’da bir kitap en az 3 yıl kullanılır. Kitaplar sene başında çocuklara zimmetlenir. Sene sonunda yıpranmamış bir şekilde iade etmezse, kitabın parası veliden tahsil edilir. Bizde ise her yıl milyarlar çöpe gider ve okulun ihtiyaçları söz konusu olunca da, okul idaresi ve öğretmenler adeta birer dilenci olurlar.
Hoca Hanım,
Durup dururken yurtdışı deneyimlerimi paylaşmaya kalkışırsam, bu olmaz, insanların tahammül derecesini malûmunuz. Bu sefer de “yurtdışında çalışmış da gelmiş buraya onun havasını atıyor” derler.
İşte aşağıdaki sözler de Hayat58 rumuzlu meslektaşıma ait:
“Sayın Beylerbeyim öğretmenim,evet çok güzel söylüyorsunuz.Ama bizim her kurul toplantımızda kayıtlara geçen hiç bir şekilde yardımcı kaynak kitap kullanılmayacak.Ayrıca bir yazı geliyor oku imzala ,aynen şunlar yazıyor okullarda tanıtım amaçlı öğretmenlere verilen örnek kaynak kitaplardan fotokopi ile çoğaltıp kullanmak yasaktır diye.Ne yapalım?ödevleri tahtaya yazsam öğrenci 1 ders ödev yazacak.Çalışma kitaplarından ödev veriyorum veli nin yorumu 'A bizim öğretmen çok çalışmıyor.'eve ödev az veriyor.Zaten milli eğitim elimizi kolumuzu bağlamış.”
Kaynak kitap kullanmak yasakmış… Bu mantığı anlayan varsa beri gelsin.
HEPİNİZE ÇOK YÜCE OLAN İNSAN YETİŞTİRME DAVANIZDA ÜSTÜN
BAŞARILAR DİLERİM…
SELÂM VE SAYGILARIMLA,
SÜRÇ-Ü LİSAN ETTİK İSE AF OLA !