Öğretmenlere kim sahip çıkacak?
Abbas Güçlü
En çok mağdur olan ya da mağdur edilen kesimlerin başında öğretmenler geliyor.
Gelen vuruyor, giden vuruyor.
Öğrencisi, velisi, müsteşarı, bakanı, medyası, akla kim geliyorsa, vurun abalıya misali hıncını öğretmenden çıkartıyor.
Kötü giden her şeyin sorumlusu eğitim, eğitimin bu noktaya gelmesinin nedeni de öğretmenler!
O zaman vurun abalıya.
Oysa en fedakâr olan onlar.
Teröre, depreme şehit veren de onlar, en zor koşullarda çalışanlar da onlar.
Hak ettiklerinde, hatta çoğu zaman hiç hak etmedikleri halde, en ağır eleştiriyi alan yine onlar.
Peki ya övgü? Teşekkür? Ya da mini minnacık da olsa takdir?
Ara ki bulasın.
Ne olur artık birileri onlara sahip çıksın. Atatürk boşuna Başöğretmen olmadı. Boşuna hayata bir kez daha gelsem öğretmen olurdum demedi.
Onları hep baş tacı etti.
Peki ya ondan sonrakiler?..
Bir ülke, öğretmenine verdiği önem kadar çağdaştır.
Gerisi hikâye!..
Protesto edilecek
Eğitim sendikaları, yarından itibaren, öğretmenlere uygulanan şiddeti, çeşitli etkinliklerle gündeme getirecek ve MEB’in bu konudaki sessizliğini protesto edecek. İşte gerekçeleri:
“Servis şoförlerinin öğretmeni dövmesi, öğrencinin kendisini derse almayan öğretmeni kalbinden bıçaklaması, baba ve oğlunun öğretmenin kolunu kırması, liseli öğrencilerin öğretmeni darp etmesi gibi şiddet olaylarından sonra, son olarak İstanbul Esenyurt’ta Edebiyat Öğretmeni Narife Çekcen’in öğrencisi tarafından bıçaklı saldırıya uğraması öğretmene şiddetin geldiği noktayı gözler önüne serdi...”
Peki Milli Eğitim Bakanlığı da bu konuda yalnız değil mi? Son 30 yıldır hangi bakanla oturup uzun uzadıya sohbet ettiysek, onlar da hep, tıpkı öğretmenler gibi yalnızlıklarından şikâyet ettiler. Üzerlerinde devasa bir yük var. İhtiyaçları bitmek bilmiyor. Ve hep isteyen ya da ağlayan durumundalar: Bu yüzden de, turist gibi gezen bakanların yanında, sorun yaratan, sorun çözemeyen ya da hep sızlanan durumuna düşüyorlar. Ne yapsalar gözükmüyor, çünkü rakamlar çok büyük!..
İşte böylesi bir ortamda eğitime inanan herkesin kenetlenmesi gerekiyor.
Bu zor günlerinde velisiyle, öğrencisiyle, siyasetçileri ve kamuoyuyla herkesin öğretmenlerin arkasında olması gerekiyor. Tabii en başta da MEB ve eğitim sendikalarının. Onlar öğretmenin arkasında dursunlar ki, öğretmenler de yeri geldiğinde bakanlığının, bakanlarının arkasında kale gibi set çeksinler.
Öğretmen ne kadar güçlü olursa, bakan da o kadar güçlü olur. Milli Eğitim ne kadar güçlü olursa da ülkenin refahı o kadar artar, başbakanların eli güçlenir. Yani her şey, öğretmene göstereceğimiz saygıdan geçiyor...
Neden ille de eğitim?
Gazetelerde dün bir haber vardı. 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat hayal değil diye. Ama bunu öngörenlerin tek şartı var: Gençler iyi eğitilirse...
500 milyar büyük bir rakam. 7, 8 yıl önceydi. ODTÜ’de Genç Bakış’ta dönemin Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, öğrencilerle iddiaya girmişti. Konu da ihracatta 50 milyar dolara çıkıp, çıkamayacağıydı. 48, 49 milyarda kaldı. Ama bakın şimdi 10 katı bir rakamdan söz ediyoruz ve hayal değil.
Tabii eğer, öğretmene hak ettiği değeri verirsek. Öğretmen memnuniyeti olmadan 500 milyar dolarlık ihracat, yani ülkemizin refaha kavuşması mümkün değil. Bunu da eğitimciler değil, ekonomistler söylüyor.
Ve işte böylesi bir ortamda, öğretmenlerimiz yapa yalnızlar ve hemen her açıdan mağdur durumdalar.
Öğretmen derken sadece derse giren öğretmeni kastetmiyoruz, atama bekleyeninden bakanına kadar tüm eğitim camiası bu kapsama giriyor. Birinin mutluluğu ya da mutsuzluğu hepsi için geçerli. Tek bir icraatı olmayan diğer bakanlara bakın, orası senin, burası benim diye salına salına gezerlerken, proje üzerine proje üreten Ömer Dinçer, her defasında kaynar kazanın içerisine atılıyor. Hak etmiyor mu? Elbette hak ettikleri de oluyor. Ama siz hiç takdir edeni gördünüz mü?..
Özetin özeti: Eğitime, bilime, öğretmene, bilim insanına sahip çıkmadan bilim toplumu olunmaz, bilim toplumu olmadan da refaha ulaşılmaz. Bunun yolu da önce öğretmene saygıdan geçiyor. Ne olur artık bunu anlayalım!...
Biz birbirimize sahip çıkarsak her sorun çözulur.