“ Özgüven” Güvensizlik Yapmaya Başladı…!

Çevrimdışı muallimbeyy

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 116
  • 12
  • 116
  • 12
08 Tem 2008 10:09:38
Bir “özgüven” kavramıdır aldı başını gidiyor…! Gidiyor ama ardında ciddi bir “güvensizlik” oluşturarak uzaklaşıyor.
Gençler, ergenler, orta yaştaki insanlar, okumuşlar/okumamışlar, üniversite mezunu veya değil hiç fark etmiyor… herkes özgüven sorunu yaşadığını söylüyor.
“…kendime güvenim yok…”
“…yaptığım hiçbir şeyden emin değilim…”
“…herkes yaptıklarıma bir bahane uyduracak sanıyorum…”
“…kendimi ifade edemiyorum…”
“…yapmak istediğim hiçbir şeyi beceremiyorum…”
“…yanlış şeyler yaptığımı düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum…”…vs. şeklinde birçok söylem.…
Aslına bakarsanız özgüven herkes için gereklidir.
Yaşamak için…
yemek için…
çalışmak için…
koşmak için…
başımızı göğe kaldırıp, gökyüzünde uçuşan kuşlara bakmak için…
sevdiğimize, ona olan duygularımızı açmak için…
patronumuzdan hafta sonu izin istemek için…
öğretmenimize, yapamadığımız ödevin gerekçelerini açıklamak için…
annemize, dağıttığımız odayı, en kısa zamanda toplayabileceğimizi söylemek için…
akşam eve yorgun argın gelen babamıza, onu ne kadar çok sevdiğimizi söylemek için…
alışveriş yapmaya gittiğimiz markette, uğradığımız haksızlığı dile getirmek için…
üzerimize atılan bir iftirada, kendimizi temize çıkarmak gibi bir sorumluluğumuzun olmadığını bilip, iftirayı atanların bu iftirayı belgelemelerini talep edebilmek için…
başörtümüzden dolayı bizimle alay edenlere, aslında alay edilecek kişilerin kendileri gibi düşünen kişiler olduklarını hatırlatabilmek için… vs.
Yazılanları okuyup da “Ee iyi de bunlar bende zaten var… ama ben yine de kendime güvenemiyorum. Bende özgüven sorunu var…” diyorsanız lütfen okumaya devam edin.…
Dikkatimi çekiyor, kendisinde özgüven olmadığını dile getiren kişiler, aslında aynı şeyleri söylemiyorlar. Yani kimi okula gitmekten rahatsız, kimi eve gelen misafirlerine ikram yapamamaktan… kimi kayınvalidesinin haksızlıklarına göğüs gerememekten rahatsız kimi kocasının hakaretlerine cevap verememekten…
…herkes bir şeylerden şikayet ediyor ama temelde yapabildikleri farklı başarıları görmüyor.
Eşinden yana ezilen bayan, komşularla ilişkide iyi olduğunu göremiyor çoğu zaman…
…kız kardeşiyle çatışmaları olan bayan, okulda öğrencileriyle kurduğu olumlu diyalogdan habersiz…
…patronunun aşırı isteklerinden rahatsız olup bir türlü dile getiremeyen beyefendi, vakıf toplantılarında inanılmaz başarılı işler yapıyor…
…tıp fakültesinde veya mühendislik fakültesinde okuduğu halde, özgüven sorunu yaşadığını söyleyen genç, arkadaşlarıyla kurduğu iyi ilişkilerin farkında değil…
…sorun ne…??
Bana göre sorun şu… etrafta bir “özgüven sorunum var…!” furyasıdır almış başını gidiyor. Önüme çıkan herkeste özgüven sorunu var…! Sanki tüm yurtta kendine güvenen bir Allah’ın kulu kalmamış gibi…
Oysa… sevgili okurlar… herhangi bir alanda kendinize güvenememeniz, falanca konuda ne yapacağınız konusunda şaşkınlık yaşamanız, belirlenen bir tarihte yetiştirilecek işler için koştururken bocalama yaşamanız, sizde özgüven sorunu olduğu anlamına gelmez.
Hayat içinde kendinize olan güveninizi sarsacak engeller vardır. Ama bu engeller aşıldığında, üstesinden geldiğinizde hayatın bir de bakarsınız ki işler yoluna girmiş. O nedenle altını çizerek tekrar söyleyeyim ki, sürekli özgüven sorununuzun olduğunu söyleyip durmanız, bu konuya vurgu yapmanız sizi yıpratır. Belirli bir alanda varolan sorun, farklı alanlara da kayar.
Örneğin; diyelim ki araba kullanma konusunda kendinize yeterince güvenemiyorsanız, “Bende özgüven sorunu var… bir arabayı bile kullanamıyorum… millet ne güzel kullanıyor… kahretsin! Ben ne zaman özgüvenimi kazanıp da bu işi halledeceğim…” diye kendinizi kahretmenize gerek yok ki… ne olmuş yani bir arabayı kullanamıyorsanız. Eminim ki sizin de yaptığınız işleri yapamayan başka kişiler vardır. Hem “yeryüzüne gönderilen kişiler mutlaka araba kullanmayı da öğrenecekler” diye bir kural yok ki… kimileri kullanır, kimileri kullanamaz… burada geliştirmeniz gereken düşünce aynen şu olmalı… “Denedim, araba kullanmayı bir türlü öğrenemedim. Demek ki benim bu konudaki yeteneklerim tam olarak gelişmemiş. Belki tekrar denerim… olmazsa? Aman ne yapayım canım… olmazsa olmaz…”
Bana göre sizi rahatlatacak en güzel stil böyle bir şey olmalı. Çünkü herkesin her şeyi aynı anda ve aynı düzeyde yapabilmesi mümkün değil. Birileri ekrana çıkar program yapar, birileri aynı cesareti kendisinde bulup da yapamaz… ama ekrana çıkan kişinin yapamadığı ve cesaret bile edemediği bir faaliyeti de, ekran fobisi olan kişi kolaylıkla yapabilir.
Yakın bir arkadaşımdan biliyorum… benim her sabah ekranda canlı yayında hiç heyecanlanmadan nasıl da yayın yaptığıma şaşırıp duruyor..! Ve onu ekrana çıkaramıyorum canlı yayın konuğu olarak… ama gelin görün ki benim rüyamda bile görmeye cesaret edemediğim bir faaliyeti korkusuzca yapıyor. Uçaktan paraşütle atlıyor… şimdi bu durumda hangimizde özgüven sorunu var sizce? Ekrana çıkamayan arkadaşımda mı…? yoksa paraşütle atlayamayan bende mi…?…
Engelleri kaldırdığınızda, kendisine güvenen kişiler olduğunuz göreceksiniz. Nedir bu engeller…? Hemen sıralayayım:
Öncelikle utanma duygusu sizlere geri adım attırır. Tedirgin olan ve çekinen kişiler, zaten heyecanlandıkları bir işi yaparken, herkesin kendilerini izlediğini ve sürekli kendilerine eleştirel gözlerle bakıldığını zannederler. Tam da bu nedenle izlendiğiniz duygusundan kurtulmaya çalışın.
Kendisini beğenen, kibirli insanlarla kendinizi karıştırmayın. Çünkü birçok kereler etrafınızda gördüğünüz ve “Vayy be adamdaki kendine güvene bak… kimseye laf bile söyletmiyor…” diye imrendiğiniz insanların, aslında gizli kibirliler olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Çünkü özgüven dışardan bakınca löp diye anlaşılmaz. Kişi bağırıp çağırıyorsa, bir restoranda ortalığı karıştırarak hakkını aradığını iddia ediyorsa, biz bunun adına “kendine güven” değil, “görgüsüzlük” ya da “edepsizlik” diyoruz. Kendine güveni olan insanlar genelde sakindir. Bağırıp çağırmaya ihtiyaçları yoktur. Bir işi güzellikle düzeltebileceklerse düzeleceğine inanırlar. Yok olmuyorsa, karşılarındaki insanların durumuna düşmemek için “kötülüğü, iyilikle savıyorlar”…
Kendine güvenin en tipik düşmanı, başaramama korkusudur. Her şeyi başarmak zorunda olmadığınızı düşünmeye başlayın bence. Çünkü her el attığımız durumda illaki başaracağız, aksi halde olmaz gibi bir mantık geliştirirsek, korkak insanlar olur çıkarız. Sonuca kendinizi kilitlerseniz, arada “emek harcadığınız sürecin güzellikleri”ni kaçırırsınız. Ve o kadar uğraştıktan sonra “0 elde var 0” dersiniz. Başka bir oluşumda daha baştan, “sonunda kaybedeceksem ne gerek!” var dersiniz. Alın size güvensizlik… söylediğim gibi her şeyi başarmak zorunda değiliz. Ama uğraşmak zorundayız…
En sosyal engellerden birisi de alay edilme korkusu. Alay ederlerse diye başlarsak bir işe, daha adım atmadan da vaz geçeriz. Alay edicilerin alayından, kınayıcıların kınamalarından korkmamalıyız. Onlar zaten bilseler, ilerde başlarına ne işler alıyorlar, öyle kınamalar da yapmazlar ama… bizler müslümanız ve biliyoruz ki, alay edicilerin alayları, onların kendi ayaklarına dolanacak… o halde? Devam…
Güven sorunu yaşayan kişilerin ortak bir özellikleri de “incitilmeye karşı” aşırı duyarlılık. Hemen her şeye inciniyorlar. Birisi bir laf söylese geri adım atıyorlar. Günlerce üzülüyorlar… yeniden farklı bir duruma el atamıyorlar… birilerinin söylediği sözleri aşırı derecede ciddiye alıyorlar. Oysa istekleriniz ve hedefleriniz doğrultusunda sizin engeliniz olmamalı. Birilerinin sözü, sazı, lafı…vs. sizi yıldırmamalı. Herkesin ağzından çıkacak tek bir kelimeyle yıkılıyor olmanız bence çok kötü. Kaldı ki Allah(cc) insanı gerçekten son derece donanımlı ve mükemmel yaratmış. Her türlü sıkıntı ve zorlukla baş edebilecek düzeyde var etmiş. Neden yaratılıştaki özümüze uygun hareket etmeyelim ki…?
Yaptığınız her işi herkese beğendirmek zorunda değilsiniz. Üstelik istediğiniz kadar uğraşın, ne yaparsanız yapın birileri beğeniyor, birileri beğenmiyor. O nedenle ana hedef herkesin onaylayıp beğenmesi olmamalı. Ana amaç toplumsal ve ailesel ilişkiler bağlamında sakıncaları olmadıktan sonra, sizin kendiniz için uygun olduğuna inandığınız, içinize sinen şeyler yapmanız olmalı. Hayat sizin hayatınız… onu başkalarının keyfine göre yaşamak… zor olsa gerek… ve üzücü…

Son olarak bir şey daha vurgulansın sizler için sevgili okurlar… önemli olan adım atmanız… harekete geçmeniz… sonucun ne olduğunu kimse bilemez… her adımın sonunda bir “risk” vardır… illaki beklediğiniz sonuçlara ulaşamayabilirsiniz. Ama ulaştığınız her sonuç, sizin tecrübe hanenize yazılacaktır. Bence bu da sonuçların en güzelidir zaten…

Çevrimdışı BİRGÜL

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 470
  • 172
  • 470
  • 172
# 08 Tem 2008 11:22:31
Kendine güvenin en tipik düşmanı, başaramama korkusudur.
En sosyal engellerden birisi de alay edilme korkusu.
Güven sorunu yaşayan kişilerin ortak bir özellikleri de “incitilmeye karşı” aşırı duyarlılık.

Bu üç konuda da çok haklısınız öğretmenim. Baştan sona kadar yazdıklarınızda da çok haklısınız. çok güzel yazı, çok güzel bir paylaşım teşekkürler.

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 08 Tem 2008 15:08:01
Disleksinin tanınmadığı aile ve okul ortamlarında yetişen çocuklarda, okuyamama nedeniyle özgüven kaybı olabiliyor ve bu temel güvensizlik duygusu yaşamın her alanına yansıyor. Ancak okuma ve öğrenme kusurları nedeniyle desteklenen disleksililerin özgüven sahibi oldukları, benlik algılarının olumlu olduğu, kim olduklarının ve nasıl düşündüklerinin farkında oldukları görülmektedir. Kendini yetersiz görmek yerine yaratıcılıklarını kullanmaya başladıklarında çok farklı çözümler üretebilirler. Bu nedenle küçük yaşlarda üzerinde durulması gereken bir konudur.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK