ACABA NİYE?
Eylül ayının ilk günü sayın velilerimiz okula ilk kez başlayacak olan evlatlarının ellerinden tutarak biraz korkarak, biraz da heyecanlanarak mahcup bir ifadeyle;
-Hocam emanetinizi buyurun, der.
Onlar da haklıdır. Evinden ilk kez ayrılan bir çocuğunuz olsa zannediyorum siz de aynısını düşünürsünüz...
O evlatlar artık bizim çocuğumuz olmuştur.
Bilmedikleri, öğrenmedikleri, o an için öğrenemeyecekleri o kadar çok şeyleri vardır ki
Anlatmak istesen saatler biter gün olur, ozanın diliyle Dile sığmaz, gönüle sığmaz!
İşin o eziyet kısmını yazmıyorum.
Kimilerine göre haklı oldukları aksi bir düşünce de söylenebilir:
-Kardeşim madem maaş alıyorsunuz, tabi ki de yapacaksınız!
Elbette, ona amenna
Ama işin bir de gönül hukuku var.
Günler ayları aylar yılları kovalar ve bir gün bakarsınız ki
Varınızı yoğunuzu verdiğiniz o evlat farkına bile varmadan büyümüş ve okulunu bitirmiştir.
Vedalar, ayrılıklar, gözyaşı ve sizde bıraktıkları bir sürü hatıra.
O artık gitmiştir, önceden gidenler gibi ve bir daha dönemeyecekler gibi.
Sonrasında onların yerine yeni öğrenciler gelmeye başlar.
Gelenler gider, gidenler de sonrasında hiç gelmez.
Öğretmenin özellikle sınıf öğretmenlerinin kaderidir belki de bu.
Acizane diyorum ki;
Ey evlat!
Devletin bana verdiği paranın karşılığında sana öğrettiklerimin hepsi helali hoş olsun!
Hatırlıyor musun bak sana diyorum?
Yerlere düşüp ellerinin kanadığında ilk koştuğun bendim!
Üşüdüğünde ellerini tutup ısıtan, sırtındaki montunu sana saran bendim!
Öz babasının bile zaman zaman tiksindiği ama benim haz olarak yaptığım o küçücük kırmızı burnunu silen de bendim!
Sınıfta uyuya kaldığın zamanları hatırla, sen uyuduğun için koskocaman sınıfa sadece sen uyanmayasın diye kendini sıkanda bendim!
Cebime koyduğum bir şekeri bile kendi çocuğuma vermeyip sadece sana saklayan da bendim!
Ders bitti evine gideceksin, ama gelen giden yok; seninle beraber yağmur-kar altında Aman korkmayasın bak ben yanındayım! diye sana gölge olanda bendim.
Ayakkabınızın eski olduğu günleri hatırladın değil mi? Sınıftaki o kocaman karavana kılıklı sobayı sırf senin ayaklarını üşümesin diye yakan o ıslak ve yırtık çoraplarını ip yerine oturaklara asan da benim!
Akan okul çatısının içine girip sınıfım akmasın, çocuklarım rahat okusunlar diye elleriyle karları temizleyen de bendim
Çok söylemek Kurana yakışır evlat.
Allah bile kitabında ben dememiş Biz! demiş.
Biz desem anlayamazsın, sırf sen anla diye hep Ben, Ben! diyorum.
Şimdi anladın değil mi?
Büyüdün, bak sen de çoluk çocuk sahibi oldun.
Baba oldun, anne oldun!
Hayatı tanıdın, divane oldun.
Ben yine buradayım;
Sokakta beni görünce başka yöne bakmak niye?
Yolunu çevirip başka yöne gitmek niye?
Yanındaki arkadaşına göz ucuyla işaret edip Bizim öğretmendi ama İsmi neydi ya! Hatırlayamadım, of ya! demek niye!
Niye evlat niye?
Artık konuşmuyorum.
Sadece dualarımda olduğunu hatırla.
Acaba niye?
S.ORAK-CİH66
13 Mayıs 2013/Sarıkaya