kendimi duygusal-bu hususta sınırları zorlayacak kıvamda üstelik-,kalemi kuvvetli bilirdim fakat az önce okuduklarımdan&gördüklerimden sonra devede kulak kaldığımı hissettim...boğazımda bir yumru oluştu şu anda yutkunamıyorum.bu nasıl bir his dünyasıdır sayın hocam?sağlam yüreğinizin zekatı zannediyorum bu hazırladıklarınız.maşallah!
Sayın Hocam,
Yıllarını gurbette, dağ başlarında yapayalnız
geçirip bacağında şalvarla okul badanası yapan, kilmetrelerce yolu yaya yürüyüp okuluma, öğrencilerime bir şeyler yapabilir miyim diyen nice öğretmenleri gördüm, yaşadım ve tanıdım.
Haftalarca kuru yufkalara talim ettiğimiz ama kimseye söyleyemediğimiz zamanlar oldu.
Bütün camları kırılmış bir okulda koskaca bir dönemi naylon çakarak idare ettiğimiz zamanlar oldu.
Ama hiç kimseye minnet etmeden hep Allah'a şükrettik.
Bizi bilmeyenler bizlere hep dışardan baktı, bizleri hep parayla, arabayla, daire ile değerlendirdi.
Malum hikaye:
Fukara Annesi çorba pişirirken o çorbanın nasıl bulunduğunu, nasıl sofraya getirildiğini bilmeyen oğlu annesine ne pişirdiğini sorar.
Annesi sadece ona "Karıştıma oğlum!" der.
Karıştırmadan kasıt çorbanın nasıl kazanıldığı ve sofraya nasıl getirldiği...
Bizimkisi de o hesap.
Belki yüzlerce anı içerisinden sadece bir kaç tanesini anlattığımız bu hatıralar bazılarına göre hikaye olabilir.
Herkes nasıl anlarsa anlasın önemli olan bizleriz.
Sayın hocam,
Belki inanmayacaksınız ama zaman zaman yazmaya çalıştığımız bu hatıraları kaleme dökerken çoğu zaman bizimde gözlerimiz doluyor.
Selametle hocam.Saygı ve selamlar.
Bekir hocam getirdiğiniz güzel yorum içinde sizlere ayrıca teşekkür ediyorum.Sağolun.