Bizim büyük bir başarı krizimiz var’ diyor.Yusuf Gezer
Ve Ardından ekliyor:
Kriz, şundan kaynaklanıyor;
İsteklerimiz İsviçre standardında,
Ama yeteneklerimiz Pakistan standardında…
Tüketirken
Amerikalı gibi her şeyin en iyisini istiyoruz.
Ama üretirken,
Meksikalı gibi kaytaracak yer arıyoruz.
Beklentilerimiz maksimalist,
Ama becerilerimiz ortalamada.
Dolayısıyla,
Beklentilerimizle becerilimiz,
Hayallerimizle gerçeklerimiz arasındaki bu boşlukta,
Bir gerilim üretiyoruz.
Ondan dolayı gerginiz.
Şikayetlerimiz maalesef ondan.
Hayallerimiz New York,
Hayatlar Nevşehir.
Bu boşluğu kapatabilmenin iki yolu var:
Ya becerilerimizi artıracağız,
Beklentilerimizin seviyesine çıkaracağız.
Ya da beklentilerimizi aşağı çekeceğiz,
Becerilerimizin seviyesine çıkaracağız.
Ötesi, berisi yok.
Boşlukta yaşamak istemiyorsak,
Beklentilerimiz yüksek ise,
Becerilerimiz de yüksek olmalı.
Bu hayatı,
Hayallerimize göre yaşayamayız.
Üretim yapmadan,
Çalışmadan,
Emek sarfetmeden,
Birden,
Üst seviyelere erişebilmek mümkün değil.
Kısa yoldan zengin olmak,
Kısa yoldan köşeyi dönmek isteyenler,
Emeksiz,
O hayallerin hiç biri olmaz.
Hayat bir milli piyango mu?
Allah aşkına,
Değil elbet.
Ama biz hayatımızı milli piyango gibi yaşıyoruz.
Hep zengin olmak,
Zenginler gibi yaşamak,
Bir elimiz yağda,
Diğeri balda olsun istiyoruz.
İyi de aileden gelen bir zenginlik yok ise,
Bu nasıl olacak?
Elbette
Çalışmakla,
Üretmekle.
Yoksa,
Her gün yeni hayallere yelken açarak,
Önümüzden dere gibi akan hayatımızın akışını izleriz.
Günler çabuk geçiyor.
Yaşlılıkta,
Rahat ve konforlu yaşamak için,
Gençlikte çok çalışmak,
Çok üretmek zorundayız.