Hep bir şikayet, hep bir yakınma, insanlar hep bir ağlama modunda.
“Kırılmasın diye susuyorum”
“Üzülmesin diye katlanıyorum”
“O mutlu olsun diye….”
Herkes iyi insan, herkes fedakar insan, herkes verici insan.
Hep kırılan o, hep kıymeti bilinmeyen o, hep değersizlik gören o, hep seven o ama sevilmeyen o, her şeyi veren ama hiç bir şey alamayan o ve bunların karşısında fedakar olduğu, iyi olduğu, vicdanlı olduğu için, İNSAN olduğu için susan hep o.
Dur bir dakika, bir saçmalık yok mu bu işte? Var!
SAĞLIKLI BİR RUH HALİ DEĞİL!
Kırılmaya, üzülmeye meydan veripte kırıldığı için üzülmek,
O mutlu olsun diye susupta kırıldığında şikayet etmek bana sağlıklı bir ruh – bilinç hali olarak gelmiyor.
Bazılarını kırmanız gerekiyor. Karşınızdakinin kendi iyiliği için…
Bir takım şeyler canınızı yakıyor, sizi mutsuz ediyorsa ve karşınızdaki anlatım dilinden anlamıyorsa kırmalısınız ki sorumluluk almayı bilsin. Eğer toplum denilen şeyin bir parçasıysak, eğer arkadaş, sevgili, eş adı altında ilişkiler kuruyorsak sorumluluk alıyoruz demektir – almak zorundayız.
Sustuklarımız hem kendimize hem de karşımızdakine yaptığımız kötülüktür.
O yapamaz deyip sırtlandıklarımız, o mutlu olsun diye sustuklarımız karşımızdakinin üzerinden sorumluluk almaktır, farkındalık ve gelişim yolunu baltalamaktır, onu sorumsuzluğa alıştırmaktır.
Sorumluluk almayı bilen insan hayatta var olabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan sevgi verebilir.
Sorumluluk almayı bilen insan sağlıklı iletişim kurabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan vicdanlı olabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan ikili ilişkilerinde “biz” olabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan başarılı olabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan tamamlayıcı olabilir.
Sorumluluk almayı bilen insan sorunun değil çözümün parçası olabilir.
Kırılmasın, üzülmesin diye sustuklarınıza uydurduğunuz “fedakar insan” rolü sizi iyi insan yapmadığı gibi başkalarına da zararlar veriyor. Tabii bunu farkında değiliz, çünkü biz sustuğumuz için fedakar – iyi insan kılıfımızdan, karşımızdakilerde üzerinden sorumluluk alınarak sorumsuz olmanın hafifliğinden memnun. O zaman neden tüm bu yakınmalar?
Ayça Akın