Anneler Günü Hazırlıkları

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 08 May 2007 19:37:30
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Microsoft  pover  point'te  mi  hazırladınız?



Evet.Çok yorucu ve zevkli..

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 08 May 2007 19:41:06
 Resimleri  nasıl  yerleştiriyorsunuz?

Çevrimdışı konakyanlı

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 354
  • 891
  • 354
# 08 May 2007 20:08:29
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Resimleri  nasıl  yerleştiriyorsunuz?

Hocam,
Basit slayt gösterisi için yarıdmınız başlığına bakarsanız , bir şeyler bulabilirsiniz.
Saygılar.

Çevrimdışı urfada

  • Uzman Üye
  • *****
  • 308
  • 31
  • 308
  • 31
# 08 May 2007 20:13:49
Ellerinize sağlık hocam. teşekkür ederiz.

Çevrimdışı geronimo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 467
  • 402
  • 467
  • 402
# 08 May 2007 20:32:49
öğretmenim çok güzel olmuş emeğinize sağlık

Çevrimdışı habitat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.007
  • 1.986
  • 2.007
  • 1.986
# 08 May 2007 20:54:23
Tekbaba hocam ve bedirdekihamza hocam. İkinize de ayrı ayrı teşekkürler. Elleriniz dert görmesin.

Çevrimdışı nagihansare

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.211
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.211
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 May 2007 22:35:36
arkadaşlar paylaşımlarınız için hepinize çok teşekkürler..

Çevrimdışı demer

  • Aktif Üye
  • **
  • 60
  • 16
  • 60
  • 16
# 08 May 2007 22:46:12
Bir Anne,Bir Çocuk,Bir Öğretmen
Murat öğretmen o sabah derse girerken çok
 neşeliydi. Gönlünün keyfi yerinde olduğu böyle zamanlarda, ağzından bal damlar, dersinin tadına doyulmazdı. Neredeyse iki aydır ailesiyle haberleşememiş, onlara bir cümlecik olsun “merak etmeyin ben iyiyim” diyememişti. Nihayet, her gece belki daha çabuk bağlanır umuduyla “yıldırım olsun” kaydıyla yazdırdığı telefon, nasılsa bağlanmış, annesi, babası ve kardeşleriyle hasbihal etmişti.
İyi haberler almıştı... Annesinin hastalığı şifa bulmuştu. Babasının işleri fena sayılmazdı. Kardeşlerinin dersleri “aferinlik”ti. Mahallede, akraba çevresinde kötü sayılabilecek herhangi bir durum yoktu. Eh bundan iyisi can sağlığıydı artık.
Murat öğretmenin adı aile içinde “anacı”ya çıkmış, anasına olan düşkünlüğüyle dillere düşmüştü. O gece, anasının ahizede çın çın şakıyan sesini duyunca adeta zembereği boşalmış, kendini tutamayıp dakikalarca ağlamıştı. Murat öğretmen kaç zamandır ilk defa o gece, güzel rüyaların beşiğinde, huzurlu bir uykunun koynuna girmişti.
Annesi o gece düşünde bir şiirdi Murat öğretmenin...
Beyaz başörtüsüyle savrulur gider sanki
Yakalar büyük sırrı her ezan sesinde
Kehribar tesbihinde sabır boynunu büker
Şükür çiçek açar seccadesinde...
Annesi o gece düşünde bir duaydı Murat öğretmenin;
Anamın duaları üzerimde olmasa
Yıkılır sırtımı verdiğim duvar
Kopar, elime gelir uzandığım dal
Kapımı çalmaz bahar...
Annesi o gece düşünde çocukluğuydu Murat öğretmenin;
Anneciğim ninni söyle, Sar da beni kollarına
Uyut beni dizlerinde, Kurban olam yollarına...
İşte Murat öğretmenin o sabah bütün neşesinin sebebi bu telefondu...
Gönlündeki huzur, gözbebeklerine ışıltı, dudaklarına tebessüm olarak akmış, sınıfa bu halet-i ruhiye ile girmişti.
Sınıf başkanı Azamat’a takılarak yoklamayı yaptı. Sınıf defterini imzaladı. “Evet çocuklar” deyip ayağa kalktı ve ekledi:
– Bugün size canlılarda beslenme konusunu anlatacağım...
O sırada bakışları, sınıfın en arka sırasının bir önünde oturan Nikola’ya takıldı. Nikola yetim bir çocuktu. Murat öğretmen bunu biliyordu. O babasız çocuk, Anadolu türküleri gibi bir tarafı hep ezik dolaşırdı arkadaşlarının arasında. Onun bu hali Murat öğretmene çok dokunurdu.
Nikola’nın yanına yaklaştı. Çocuğun içinin ısıtan bir sesle sordu:
– Neyin var Nikola?
– Annem dedi Nikola, Annem çok hasta öğretmenim.
– Nesi var?
– Bilmiyorum öğretmenim. Doktorlara göre çok kötüymüş durumu.
Nikola’nın çocuk yüreği daha fazla dayanamadı. Başını önündeki sıraya kapadı ve “anneciğim” diyerek ağlamaya başladı.
Sınıf üzgün bir sessizliğe gömülmüştü. Murat öğretmen kendini zor tutuyor, ne diyeceğini kestiremiyordu. Nikola’nın yumuşacık sarı saçlarını okşadı.
– Üzülme diye fısıldadı. Bunun hiçbir işe yaramayacağının farkındaydı. Nikola’nın yanına ilişti, küçük ellerini avuçlarının arasına aldı. Olanca şefkatiyle seslendi:
– Nikola, hastalıkların çaresi var. Dersten sonra beraberce hastaneye gider, doktorlarla konuşuruz. Yapmamız gereken ne varsa yaparız. Ne olursun, ağlama artık.
Hala içini çeke çeke ağlamaya devam eden Nikola’nın konuşmaya mecali yoktu. Öğretmenine tamam manasında başını sallayarak cevap verdi.
Bütün neşesi kaçmıştı Murat öğretmenin. Bir yetim çocuğun yaşadığı keder, iliklerine kadar ele geçirmişti kendisini. Nikola’nın yerine kendisini koyuyor, koydukça yüreğinden kan gidiyordu.
Ne kadar zorladıysa da ders anlatamadı.
Öyle-böyle tüketti zamanı. Dersin sona erdiğini haber veren zil sesinden bu defa sahiden memnun oldu.
Sınıftan çıkar çıkmaz, Nikola’yla beraber soluğu hastanede aldılar. Annenin yattığı odanın kapısından içeriye adımladıklarında, Nikola’nın annesine koşuşu, annenin çok istemesine rağmen yerinden doğrulamayışı, yavrusunu sadece dokunarak sevebilmesi “öldürdü” Murat öğretmeni.
Annenin durumu ciddiydi. Vücudu iğne-ipliğe dönmüş, yüzünün rengi kireç kesilmişti. Zor nefes alıp veriyordu. Konuşmaya dermanı yoktu.
Murat öğretmen, “ne olursa olsun, direncimi yitirmemeliyim” diye geçirdi içinden. Annenin yatağının baş ucundaki sandalyeye oturdu.
– Geçmiş olsun Elena Hanım dedi.
Nikola’nın annesi Murat öğretmeni gördüğüne sevinmişti. Tanıyordu onu. Oğlunun en sevdiği öğretmeniydi. Bir defa evlerinde ağırlamışlar, çok güzel vakit geçirmişlerdi. Elena Hanım, gözleriyle teşekkür etti genç adama...
Murat öğretmen anneye moral vermeye çalışıyordu.
– İyileşeceksiniz inşallah Elena Hanım. Ben de yine gelip sizin o güzel pastalarınızdan yiyeceğim.
Fersiz gözlerini Murat Bey’e çevirerek, belli belirsiz gülümsedi kadın. Derin bir nefes aldı. Bir şeyler söylemek istiyordu. Güçlükle konuştu. Sesi zor duyuluyordu.
Dudaklarından dökülenler, cennetin niçin annelerin ayakları altına serildiğinin belgesiydi. Aldığı her nefeste ölüme yaklaşan annenin tek tasası yavrusuydu.
– Oğlum size emanet. Onun artık sizden başka hiç kimsesi yok...
Ciğeri parçalandı Murat öğretmenin. Bir şey diyemedi. Sükut tam bir çığlıktı şimdi hastane odasında.
Murat öğretmen duramadı, oturamadı orada. Nikola’ya beklemesini söyleyerek, kaçarcasına çıktı odadan. Doktorla görüşecekti. Üzülmek hiçbir şeyi halletmiyordu. Yapabilecek bir şey varsa eğer, ona bakılmalıydı. Bir-iki görevliye danıştıktan sonra doktoru buldu. Doktor çok net konuşuyordu.
– Ortada çaresiz bir durum yok aslında. Bu hastaya iki şey lazım. Dört ünite B rh (-) kan ve ameliyat için bin dolar para... Bunlar bulunamadığı için kadın iyileşemiyor ve her geçen gün durumu daha da kötüleşiyor.
Doktor sözlerini hayıflanarak noktaladı. “Oğlundan başka kimsesi olmayan zavallı kadın bunları nereden bulacak ki?”
Murat öğretmen ferahlamıştı. Hastalığın korktuğu kadar ciddi olmadığını, çarenin tükenmediğini, yapılabilecek bir şeyler olduğunu öğrenmek sevindirmiş, umutlandırmış, heyecanlandırmıştı onu. O heyecanla Nikolaya’yı da hastanede unutarak hemen bir taksiye atlayıp okula döndü. Konuyu okul müdürü Kadir Bey’le paylaştı. Müdür Bey vakit geçirmeksizin öğretmenleri topladı. Biraz sonra meşveret meclisi kurulmuştu.
Üç saat sonra Murat öğretmen yine doktorun karşısındaydı.
– Doktor bey dedi. Kanı da, parayı da bulduk. Şimdi ne yapmamız lazım.
Doktor afallamıştı. Kadınla hiçbir akrabalığı olmayan bu yedi kat yabancının böylesine canhıraş gayretinin sebebi ne olabilirdi? Bir beklentisi mi vardı acaba? Anlayamamıştı. O şaşkınlık içinde “gelin benimle” dedi.
...
Konuyu müdür beyin riyasetinde istişare eden onüç delikanlı önce aralarında parayı denkleştirmişler, sonra da dört ünite (B rh-) kanın peşine düşmüşlerdi. İçlerinden üçünün bu kan grubundan olması Allah’ın bir lütfuydü onlara... Okul içinde yaptıkları kısa bir araştırmadan sonra müzik öğretmeni Dinara Hanım ve okulun bekçisi Daniyar’ın da aynı kan grubuna sahip olduğunu öğrenmişlerdi. İkisine de kısaca durumu anlatıp hiç zaman kaybetmeden hep beraber, umutla hastaneye koşturmuşlardı. Kendilerine düşen de zaten buraya kadardı.
...
Ameliyat çok başarılı geçmiş, anne kurtulmuştu. Nikola hayatında hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Doktorun, burnuna fiske vurarak, “artık sevinebilirsin” sözünü işittiğinde doğruca Murat öğretmene koşmuş, kucağına atlamış, yanaklarından defalarca öpmüştü. Mutluluk ne güzeldi.
Nikola’nın annesini üç gün sonra yoğun bakımdan eski odasına aldılar. Üç hasta daha vardı bu odada. Durumları iyiydi. Biraz daha doktor kontrolünde bulunmaları gerektiği için kalıyorlardı.
O gün ikindi sonrası, Murat öğretmen ve arkadaşları, Nikola’yla birlikte, ellerinde kocaman bir çiçek sepeti ile ziyarete geldiler.
Kadın onları minnet dolu gözlerle seyrediyordu. Bir şeyler söylemek istiyor, ama ah söyleyemiyordu. İçinden geçenleri ah bir dillendirebilseydi? Hissettiklerini kelimelerle anlatabilmek ah bir mümkün olsaydı? Aslında anlatmak istediği her şeye, yüzünde açan gülücükler o kadar güzel tercüman oluyordu ki. Ötesi zaten gereksizdi.
Aynı günün akşamında, Elena Hanımla günlerce aynı odayı paylaşan hastalardan biri taburcu oldu. Kırk yaşlarında bir bayandı bu. Adı İrina’ydı. Bir televizyon kanalında program yapımcısıydı. Başından beri tanık olduğu olayı hayretler içinde kalarak izlemişti... Ertesi gün kadının ilk işi bir kameramanla hastaneye, Elena Hanımın yanına gelmek oldu. Mikrofonu ona uzattı.
Üç gün sonra, binlerce insan Astrahan’ın ORT kanalında Elena Hanım’ın, gözlerinden süzülen yaşlara aldırmaksızın anlattığı hikayesine ortak oluyordu.
“Koca hastanenin bir odasında, elim-kolum bağlı ölmeyi bekliyordum. Babasını hiç hatırlamayan oğlum şimdi de annesiz kalacaktı. Onun üzüntüsüyle kahroluyordum. Ümidimi yitirdiğim bir anda imdadıma yavrumun okulunun öğretmenleri yetişti. Bana kanlarından kan, canlarından can verdiler. Yeniden hayata dönmemi sağladılar. Bir ömür düşünsem böyle bir şey aklıma gelmezdi. Bu öğretmenler bize Allah’ın bir armağanıdır.”
Elena Hanımı izleyenlerden birisi de Murat öğretmendi. Onun, oğlu Nikola’yla sarmaş-dolaş görüntülerini seyrederken gözlerinin yandığını hissetti. Zihni annesine kaydı. Dudaklarına ilkokul çağlarında, annesinin kendisini öpüp koklarken mırıldandığı o çok sevdiği mısralar takıldı...
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum!
Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin...
Dilin damağın
Ben oldum!
Belki kıskanır diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
“Onun annesi” diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 08 May 2007 22:58:13
Demer Öğretmenim, anne sevgisini derinden hissettiren ve hala cümlelerini bile hatırladıkça içimi sızlatan paylaşımınız için çok teşekkür ederim...

Çevrimdışı demer

  • Aktif Üye
  • **
  • 60
  • 16
  • 60
  • 16
# 08 May 2007 23:06:37
Değerli kardeşim,
Anne olmak başlı başına bir emek,bir zahmet,bir merhamet ve bir rahmet yoğunluğudur.Allah'ın bizlere bahşettiği en büyük lütuftur.Teşekkürler  bizden, sevgilerimle...

Çevrimdışı MİRKELAM

  • Uzman Üye
  • *****
  • 202
  • 152
  • 202
  • 152
# 08 May 2007 23:39:13
Annelerin hakkı nasıl ödenir bilmiyorum ki?
Bu memlekette bu taraftan gördüğüm kadarıyla, kadın olmak zor ama ANNE olmak çok daha zor. Allah yardımını esirgemesin onların üzerinden.

Çevrimdışı demer

  • Aktif Üye
  • **
  • 60
  • 16
  • 60
  • 16
# 08 May 2007 23:40:54
BİR ANNE'NiN HASRETİ...


Biliyorsunuz gençlik yıllarında biraz deli dolu oluruz yaptığımız veya yapacağımız şakaların sonuçlarını pek düşünmeyiz...
neyse arkadaşın anlattığına göre bir gün bir sohbet ortamında hınzırlık damarları kabarmış hadi birilerine telefonla şaka yapalım demişler...rastgele bir numara çevirmişler...
telefona yaşlı bir teyze cevap vermiş tabii şakayı yapacak arkadaş sesten karşısındakinin yaşlı bir teyze olduğunu anlamış anacım nasılsın ben yusuf demiş...
beklemiş beklemiş karşıdan ses yok birdaha tekrarlamış anacım ben yusuf diye gene karşıdan ses yok herhalde biz bu teyzeyi işletemiycez diye düşünerek tam telefonu kapatacağı sırada karşıdaki teyze oğlum Yusuf'um yavrum ciğerparem diyerek bir annenin yavrusuna söylebileceği tüm kelimeleri tekrarlamaya başlamış bizimki tabii şaşkınlıkla teyzeyi dinliyormuş.
teyze devam etmiş bitanem canım benim senin öldüğünü söylemişlerdi ama ben inanmamıştım biliyordum yaşadığını oğlum beni bırakıp gitmez demiştim ben oğlum ölmedi yaşıyor demiştim teyze ağlamaya başlamış bunları söyledikten sonra bizimkiler neye uğradıklarını şaşırmışlar böyle bir şey beklemedikleri için hem üzülmüşler hemde yaptıklarından utanmışlar. Neyse bizim şakacılardan biri dayanamamış telefonu diğer arkadaştan almış teyzecim biz yanlış aradık herhalde kusura bakma diyerek telefonu kapatmanın derdindeymiş teyze ne yanlışı oğlum hem sen kimsin bakıyım çabuk benim oğlumu ver telefona terbiyesiz bir dahada araya girme demiş...
diğer delikanlı alelacele telefonu arkadaşının elinden almış annecim neredesin senin yanına geleyim demiş..Diğer arkadaşları şaşkınlaıkla onu izliyorlarmış ne yapmaya çalıştığını anlayamamışlar.teyze cevap vermiş ah evladım tabii uzun zamandır görüşemedik evi değiştirdik yavrum biz demiş sana yeni evimizin adresini vereyim demiş ve adresi vermiş Yusuf sandığı delikanlıya hadi yavrum bir an önce gel seni çok özledim diyerek telefonu kapatmış...
Telefonu kapattıktan sonra gencin arkadaşları sen delimisin ne yaptığını sanıyorsun .Elin yaşlı başlı kadınıyla ne işin varki geliyorum dedin sanane bırak kapat olayı öylece kalsın başını belaya sokacaksın diye epey bir kızmışlar..
Ama delikanlı yapmak istediğinde kararlıymış evden çıkmak için hazırlanırken arkadaşlarına dönerek karşımızdaki sizlerden birinin anneside olabilirdi demiş tabiii bu lafa kimse cevap verememiş...Delikanlı evden çıkmış ve verilen adrese gitmiş gittiği adresteki ev neredeyse harabe şeklinde küçük bir gecekonduymuş kapıyı çalmış kapıyı genç bir bayan açmış delikanlı kapıyı açan bayana ne diyeceğini veya neden geldiğini nasıl anlatacağını düşünürken bayan bizde sizi bekliyorduk buyurun demiş delikanlı şaşkın halde neler olduğunu anlamaya çalışıyor bir yandanda bayanın peşinden gidiyomuş...
bayan onu salona almış hoşgeldiniz diyerek buyurun şu odaya geçin annem sizi bekliyor demiş...Delikanlı nutku tutulmuş halde odanın kapısını tıklatmış ve içeri girmiş canımın önünde yaşlıca bir teyze hoşgeldin yavrum demiş delikanlı sadece hoooşşşbuulldum diyebilmiş kekeleyerek...
Teyze gel karşıma otur demiş.delikanlı teyzenin elini öpmüş ve karşısına oturmuş merakla neler olacağını bekliyormuş.Teyze konuşmaya başlamış oğlum nerelerdeydin bunca zamandır neden arayıp sormadın ben seni çok merak ettim insan anacığını bir kerecik bile arayıp sormazmı..? Bana herkes askerde senin öldüğünü söyledi ama ben onlara inanmadım ,ben senin ölmediğini biliyordum ,eninde sonunda anacığına geri döneceğini biliyordum yavrum.Delikanlı bu duyduklarından sonra resmen şoka girmiş ne diyeceğini bilememiş bir türlü bişey diyemiyormuş teyzeye bir konuşabilse teyzeye ben senin oğlun değilim diyecek ama resmen dili tutulmuş vaziyette sadece teyzeyi dinleyebiliyormuş.Teyze sözüne devam etmiş lütfen birdaha bırakıp gitme beni olurmu sen ve ablan benim yaşama sevincim yaşama kaynağımsınız sizleri kaybedersem yaşayamam diyerek ağlamaya başlamış..Delikanlı duyduklarından sonra ve teyzenin ağlayışına şahit olduktan sonra nasıl söyleyebilirdiki oğlu olmadığını eğilip teyzenin ellerinden öpmüş annecim sen merak etme senin bundan sonra asla yalnız bırakmıycam sürekli seni ziyarete geleceğim demiş.Teyze nedenki benim yanıma kalmaya gelmedinmi sen tekrarmı gideceksindiye sormuş.. Delikanlı annecim ben fazla izin alamadım komutanım bu kadar verdi arada izin aldıkça senin yanına geleceğim sen hiç merak etme demiş teyze ehh bunada şükür seni arada sıradada olsa görmeye razıyım demiş.Teyze delikanlıya komidini işaret etmiş orada benim ilaçlarım var getirirmsin demiş delikanlı komidinin üzerindeki ilaçları tek tek teyzeye içirmiş ve kendi elleriyle teyzeyi uyuması ve dinlenmesi için yatağına yatırmış..yanağına sıcak ve içten bir öpücük kondurmuş ve odadan çıkmış çıktığında kadının kızını ağlarken bulmuş ona yaklaşmış ve lütfen bana burada neler olduğunu anlatırmısınız ben bu olanlardan hiç bişey anlamadım.. Kadının kızı hıçkırıklar içinde olan biteni anlatmaya başlamış abisinin bundan 15 sene önce tuncelide pusuya düşürülerek şehit edildiğini ozamandan beri annesinin abisinin ölümünü kabullenemediğini ve sesini duyduğu veya gördüğü her delikanlıyı abisinin yerine koyduğunu ve bugünkü olayları 15 yıldır çoğu kez yaşadığını her bu olayı yaşayan kişilerin bir daha kapılarını çalmadığını hıçkırıklar içinde anlatmış.Delikanlı ben onlardan olamayacağım fırsatını her bulduğunda teyzeyi ziyarete geleceğine söz vermiş..ve çıkıp gitmiş aradan bir hafta kadar süre geçmiş delikanlı teyzenin yanına gitmek için hazırlanmış giderken eli boş gitmek olmaz diyerek teyzeye bir tane baş örtüsü kızına da bir seccade almıştı eve geldiğinde evin kapısının önünde bir kalabalık görmüş ne olduğunu anlamak maksatıyla kalabalığı yararak eve girmiş evin içeriside dışı gibi kalabalıkmış herkes ağlıyor. Bir köşede ağlayan kadının kızına yaklaşmış ne olduğunu soramıyor sadece kadının kızına meraklı gözlerle bakıyordu.Kadının kızı delikanlıyı ve ellerindekini görünce hızla kalkıp delikanlıya sarılmış ve annesinin dün gece öldüğünü ölürken bile sürekli oğlum Yusuf'um beni bırakmamış ölmemiş yaşıyormuş o geldi diye sürekli seni sayıkladı ve senin sayende mutlu ve huzurlu bu hayata veda etti.ALLAH SENDEN RAZI OLSUN…
__________________

Çevrimdışı geronimo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 467
  • 402
  • 467
  • 402
# 09 May 2007 00:55:18
Tüm paylaşımlarınız için teşekkürler öğretmenlerim.

Çevrimdışı ceturka

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 418
  • 324
  • 418
  • 324
# 09 May 2007 00:56:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Anneler gününe özel olarak hazırladığım sunu-slayt karışımı bir dosya.Bu dosyada "bedirdekihamza" arkadaşımın "ANNEM" adlı denemesinden cümleler vardır.Kendisinede teşekkür ederim....
Sayın tekbaba hocam bu güzel slaytınıza bir fon müziği ekledim.Bu şekliyle gönderiyorum.İnşallah kusuruma bakmassınız.

Çevrimdışı muhtare

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 92
  • 56
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 92
  • 56
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 May 2007 10:31:11
güzel olmuş tekbaba hocam elinize ve yüreğinize sağlık... 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK