-''Osman, Atatürk'ün kafasına çıktıııııı örtmeniiiiiiiiiiiim'' diye
bağırıyordu tüm öğrenciler öğretmen 4.derse girdiğinde. Arka
sıralardan ; ayıp, terbiyesizlik, saygısızlık gibi kelimeler
yükseliyor ve sınıf halkı adeta linç istiyordu. Artan çığlıklar
öğretmene seslerini duyarmak ve Osman'ın hakettiği cezayı almasını
sağlamak içindi. Öğretmen Osman'ı derhal ve sert bir şekilde yanıma
çağırdı, Osman başına neler geleceğini az çok tahmin etmenin verdiği
üzüntü ve arkadaşlarının yoğun bi şekilde infaz edilsin çağrısının
utancı ile ürke ürke ağlamaklı öğretmeninin yanına gelirken, öğretmen
de hırslı kalabalığa sakin olmalarını infazın gerçekleşeceğini
söyleyerek artan hırsı,gerilen ortamı hafifletiyordu. Osman ayakta
bekleyen öğretmeninin yanına geldi, önüne bakıyor ve gözyaşları eski
ayakkabılarının ucuna damlıyordu, belki de Osman o an sadece
gözyaşlarının ayakkabısına damlamasını izleyerek,birazdan başına
gelecekleri düşünmekten kaçıyordu. Gayet sert bi şekilde yüksek ses
tonuyla iddiaların doğru olup olmadığı sordu öğretmen, ağlaması
hıçkırığa dönüşen Osman suçunu itiraf ediyordu bin pişman bir şekilde.
Olaya tanıklık eden, müdür ve nöbetçi öğretmen arkadaş ta olduğunu
öğreniyor öğretmen, arka sıralardan gelen sinirli seslerden....Bu onun
sinirini kat ve kat arttırmaya yetiyordu. Suçunu da itiraf eden Osman,
hırslı kalabalığın önünde infazını bekliyordu adeta..Öğretmen ise sert
mizacının ardında ikilemleri yaşıyordu, öfkesi çoktu, dayak kapıdaydı,
ama daha dayağı atmadan içi sızlamaya başlamıştı, hiç bir öğretmen
attığı dayağı severek atmaz, öğretmenin üzüntüsü henüz mesleki
yeterliliğe kavuşamadığı düşüncesi ve bu olayın cezasını dayak ile
verecek olmasıydı. Öğretmeninin yüreği kıyamıyordu Osman'a, Osman'da
garip bişey vardı, sınıfta ölüm sessizliği, infaz bekleniyordu...ama
beklenen infaz bir türlü gerçekleşmiyordu çünkü öğretmen vazgeçmek
istiyor,ve affetmek istiyordu Osman'ın bin pişman ve perişan halini
düşünerek.. Ama bir yandan da sınıfı düşünüyordu;affederse hatayı
kabul etmiş olacaktı ve üzerindeki 'dayak atmıyor' lafını pekiştirmiş
olacak ve yeni haylazlıklara kapıyı aralayacaktı. Düşündü, ve dayağı
atmaya karar verdi içinde. Ama bir şeyi merak ediyordu; Neden? Osman
neden Atatürk büstüne çıkmıştı, sebep neydi? Bunun cevabını aldıktan
sonra infaz gerçekleşecek, beklentiler karşılanacaktı. Oğlum dedi
öğretmen, dayak cepte, garanti. Sen bana neden yaptığını söyle sadece,
bir kere soruyorum, bi daha sormayacağım, neden?? Öğretmenin suçu
sabit olan, ve itiraf eden Osman'a bu soruyu sormasının sebebi belki
de hala onu affetmesi için bir neden arıyor olmasıydı,ama umudu yoktu,
üzülerek te olsa dayağı atacağına %99 inanıyordu,ama içini sıkıntı
kaplamıştı, neden dayağa mecbur olduğunu düşünüyordu, acaba başka
çözümü yok muydu? Neden? diye sorduktan sonra cevap gelene kadar 1 sn
lik zaman diliminde zihninde dolaştı bunlar öğretmenin. Ve Osman'dan
cevap geldi, ağlamaktan bitap düşmüş şaşı gözlü, kepçe kulaklı Osman
şu cevabı verdi sesi hıçkırıklara boğularak ve gözlerini elleriyi
ovuşturarak; ''Öğretmenim ben Atatürk'ü çok seviyorum,ondan
çıktım''...
Öğretmenin, kızgın volkan gibi olan suratı yemyeşil bir vadi gibi
sırıtyordu adeta... Sınıfın hırsı gitmiş, yüzler gülüyor ve 'Affet
örtmeniiim!' nidaları yankılanıyordu sınıfta. Öğretmen Osman'a onu
affettiğini, böyle bi davranışın çok ayıp olduğunu söylerken şu soruyu
da sorarak Osman'ın stresini ve gerinliğini tüm sınıfın olduğu gibi
azaltmak istiyordu;' Oğlum beni seviyon mu? Evet örtmenim. Peki benim
niye tepeme çıkmıyon?? Osman gülümsüyor, sınıf kahkaha atıyordu,
herkes rahatlamıştı. En çok ta bir öğrencisine suçu büyük te olsa
vurmaktan kurtulan öğretmen seviniyordu...
bir cuma günü böyle geçti sınıfımda....