Atatürk Diyor Ki;

Çevrimdışı melih_6361

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.212
  • 2.211
  • 1.212
  • 2.211
# 30 Oca 2013 12:32:06
* Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 30 Oca 2013 13:05:29
 …Dış politika, iç teşkilât ve iç politikaya, dayandırılmak mecburiyetindedir, yani iç teşkilâtın tahammül edemeyeceği genişlikte olmamalıdır. Yoksa hayâlî dış politikalar peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kaybederler… »

17.02.1923,

Çevrimdışı faldov

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 31 Oca 2013 01:21:13
Atatürk’ün Samsun’da PTT Memuru ile İlgili Anısı

Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Bir süre çalıştıktan sonra kentin postanesine gitti. Görevli bulunan PTT memuru o günü söyle anlatıyor: Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor. O sırada, Mustafa Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa kalktım.
— Buyurun Paşam.
— Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor dedi.
— Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem!
— Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim, ya ölürüz, ya vatan kurtulur, dedi.
Ceketin cebinden ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı.
— Sen ölürsen ben de ölürüm dedi.
Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı, elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kâğıda çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi. Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı, sonra;
«Oh çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.» dedi ve maiyetiyle gitti. Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyan bir kişiydi. Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte…

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 31 Oca 2013 08:08:32
« Efendiler, medeniyet yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadi hayatta ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek olgunlaşma ve ilerleme yolu budur… »

30.08.1924

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 31 Oca 2013 08:12:35
  Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.
              M. KEMAL ATATÜRK

Çevrimdışı faldov

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 31 Oca 2013 12:03:31
ATATÜRK'ÜN YAVERİ MUZAFFER KILIÇ ANLATIYOR;

Bir gün Atatürk'le beraber Abidinpaşa'dan gelip Samanpazarı yoluyla Ulus'a
geçiyorduk.

O zamanlar Samanpazarı'nda bulunan üç beş dükkandan birisi Ali Efendi isimli
kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış
duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankara'da böyle
güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk'ün de
dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik.

Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı, Ata'yı görünce, buyurun Paşam diyerek
heyecanla bir emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı çok güzel
bulduklarını ifade ettiler. Kitapçı;

- "*Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için
bana** **bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok*" dedi.

Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin
nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler. Kitapçı ezile büzüle;

- "*Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler,
müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim*" dedi.

Bu sefer Atatürk daha çok merak edip;

- "*Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek
isteriz*" dediler.

Kitapçı;

- "*Paşam 40 lira istemişlerdi " *deyip yine halı sahibinin ismini vermedi.
Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek
ve sıkılarak;

- "*Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam* " dedi.

Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak
Mecliste görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel
konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü
doğru bir kişiydi.

Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira
bırakmamı emretti.

Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu.

Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek;

- "*Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama,
kapısını kimseye kapamıyor*" diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;

- "*Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine
yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek
için geleceğimizi söyleyiniz.*" dediler. Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize
bakarken, arabaya binip uzaklaştık.

Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında
karşıladı.

Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı
evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.

Abdülhalim Efendi;

- "*Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz,
arabanıza koyduralım.*" dedi.

Atatürk de;

- "*Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve
içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz.*" diyerek halıyı açtırdılar
ve odaya serdirdiler.

Kahveler içildi ve sohbet edildi. Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi
kapıya kadar uğurlayarak;

- "*Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı...*" derken Atatürk sözünü keserek
mütebessim;

- "*Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu
burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz.*" diyerek veda edip ayrıldılar.

Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye
çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı.

Bu ibret verici anı; O büyük *asker*, *devlet adamı* ve *devrimci liderin*,
en az bu nitelikleri kadar büyük olan *insanlığını* anlatmasının yanı sıra,
onun, gerçek dindar ve üstelik bir tarikat mensubu olan Çelebiye saygısını
göstermesi bakımından da ayrı bir önem taşıyor.

Abdülhalim Efendi, o halıyı Konya Mevlânâ Müzesi kurulunca oraya armağan
etmiştir. Görülüyor ki, Abdülhalim Efendi de bu asil davranışı kötüye
kullanmamış ve halıyı sahiplenmeyip, layık olduğu yere armağan etmiştir.
(1922).Ayrıca; Herkese açık sofrasını sürdürebilmek için halısını satan bir
tarikat ehlinin, dini siyasete alet ederek para, mevki ve güce ulaşan, yurt
içinde ve dışında saf ve eğitimsiz vatandaşları sömürerek trilyonluk mal
varlıklarının sahibi olup sefa süren, günümüz *din ve tarikat* *
bezirganlarından* farklılığını da ortaya koyuyor.

Çevrimdışı faldov

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 31 Oca 2013 19:14:23
Bir gün müslüman memleketlerden birinde (Mısır’da) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, Mustafa Kemal’i görmeye gelmişti. Kendisine:

- Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz? diye sordu.

Olabilecek bir şey değildi, ama, insan yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal:

- Yarım milyonun bu uğurda ölür mü? diye sordu.

Adamcağız yüzüme baka kaldı:

- Fakat Paşa Hazretleri yarım milyonun ölmesine ne lüzum var? Başımızda siz olacaksınız ya... dedi.

- Benimle olmaz, beyefendi hazretleri yalnız benimle olmaz. Ne zaman halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse o vakit gelip beni ararsınız.

Falih Rıfkı ATAY, Çankaya

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Şub 2013 07:42:28
« ...Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insanlardan oluşmaktadır. Olabilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim. Diğerini gözardı edelim de, kitlenin tamamı ilerlemiş olabilsin ? Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin ? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikle birlikte mesafe almak gereklidir.... »

30.08.1925,

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 01 Şub 2013 08:50:16
''Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir.''

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 01 Şub 2013 14:02:58
''Halkını,cehalet ve sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya,cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur''

M.K.Atatürk

Çevrimdışı faldov

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Şub 2013 15:33:05
Kurtuluş savaşından bir anı ;

İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk,Ankara'ya trenle hareket edilecek.
Ertesi gün yaveri kompartmanın kapısını çalar, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk.
Yaveri "Ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der.
"Ya çocuk, kompartmanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz. Kolumu yastık
yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üşü...d...üm bende uyumadım kalktım" der.
Yaveri; "Aman paşam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der.
Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevapla der ki "Geç farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.
Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması".

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.794
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2013 07:26:39
« Okullar öğretim ve eğitim kadar, okul dışındaki neslin sürekli bir aydınlık demeti altında tutulması gereklidir. »

Çevrimdışı faldov

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.346
  • 46.551
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2013 10:41:24
Atatürk'ün Yanına Aldığı Ilk Er
O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
- Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
- Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu..

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2013 14:30:09
  Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.
                      M.KEMAL ATATÜRK

Çevrimdışı melih_6361

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.212
  • 2.211
  • 1.212
  • 2.211
# 02 Şub 2013 19:57:35
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK