Âciz ve korkak insanlar, herhangi bir felâket karşısında milletin de hareketsiz kalmasına, çekingen bir hale gelmesine yol açarlar. Beceriksizlik ve tereddütte, o kadar ileri giderler ki, âdeta kendi kendilerini küçük görürler. Derler ki, biz adam değiliz ve olamayız! Kendi kendimize adam olmamıza imkân yoktur. Biz kayıtsız ve şartsız, mevcudiyetimizi bir yabancıya bırakalım. Balkan muharebesinden sonra milletin, bilhassa ordunun başında bulunanlar da, başka tarzda ve fakat aynı zihniyeti takip etmişlerdir. Türkiye’yi, böyle yanlış yollarda batma ve yok olma vâdisine sevk edenlerin elinden kurtarmak lâzımdır. Bunun için, bulunmuş bir hakikat vardır, ona uyacağız. O hakikat şudur: Türkiye’nin düşünen kafalarını, büsbütün yeni bir imanla donatmak... Bütün millete taze bir manevî güç vermek!
1922 (Nutuk II, s. 637-638)