Atatürk'ün Kişisel Özellikleri

Çevrimdışı missi

  • Yeni Üye
  • 2
  • 3
  • 2
  • 3
10 Kas 2007 17:00:12
Atatürk' ün kişisel özellikleri hakkında bilgi istiyorum :)

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 17:28:55
VATAN SEVERLİĞİ

• Vatan sevgisi Atatürk’ün en önemli özelliğidir.Vatanın savunulması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklâl Savaşının kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.

 

• İDEALİSTLİĞİ

• Atatürk’ün en büyük ideali ,Türk Milletinin ‘’ En medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını    yükseltmek’’ti.Bir idealist olarak , en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu.

 

• HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ

• Hakikati aramak   ve hakikati konuşmak Atatürk’ün yöntemiydi.O , akıl ve bilime değer verirdi.Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.’’Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.’’derdi 

 

• SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI

• Atatürk önemli düşünceler karşısında önce düşünür , inceler , araştırır  ve tartışırdı.Sonra kesin kararını verirdi.Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.

 

• İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ

• Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi.Çanakkale Muharebeleri sırasında , düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması savaşın  sonucunu değiştirmiştir.

 

• AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ

• Atatürk  , doğruyu söylemekten asla çekinmezdi.’’Ben düşündüklerimi ,daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa halk beni tekzip eder.’’derdi.

 

• MANTIKLILIĞI

• Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan Atatürk ,hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir.Bu özellik onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır.’’Bizim akıl ,mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.’’ diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir.

 • ÇOK CEPHELİLİĞİ

        Atatürk çok cepheli bir liderdi.O hem fikir hem de hareket adamıdır.Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı diğer taraftan da  uygulayıcısı olmuştur.Hem düşünen hem de eserler veren Atatürk , çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.

 

• EĞİTİMCİLİĞİ
Atatürk toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir.O , ‘’ Eğitimdir ki bir milleti ya hür , bağımsız , şanlı , yüce bir toplum olarak yaşatır ; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.

 

• YÖNETİCİLİĞİ

        Mustafa Kemal iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti.Kibar davranışları  , dürüstlüğü ,emir veriş tarzıyla örnek olmuştur.Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir.Atatürk ‘’Büyük kararlar vermek kâfi değildir.Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır.’’ diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]


ATATÜRK'ÜN KİŞİSEL ÖZLLİKLERİ VE ÇEŞİTLİ YÖNLERİ
 
Vatan ve Millet Sevgisi

Atatürk, keskin zeka gücü yanında son derece engin duygulu bir vatanseverdi. Vatanın ve milletini en saf, en yüce duygularla sevmek, onun en açık özelliklerindendir. O, vatan sevgisini bütün Türklere bir din gibi aşılamıştır: "Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir." Sözünü kendisine ve milletine rehber yapmıştır. Milli Kurtuluş Savaşı'nı kazandıran da ondaki bu vatanseverlik duygusudur. Mustafa Kemal ayrıca, içinden çıktığı milletine aşıktır. Büyük bir milliyetçidir. T ek amacı, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkartmaktır. Hayatında başka hiçbir isteği ve amacı olmamıştır.

Mantıklı ve Gerçekçi Oluşu

Atatürk'ün kişiliğine yön veren en önemli özelliği, akıl ve mantık kurallarının dışına çıkmaması, olayları her bakımdan gerçek yanları ile görüp değerlendirmesidir. Onun akıl ve gerçekçilik kavramalarına çok büyük değer vermesi yaratılışının en önemli özelliğidir. "Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur" diyen Atatürk, her işini akıl ve mantık yoluyla düzenlemiş her sorunu bu yöntemle çözmüştür. Onun akıl ve mantığa verdiği önem hem askerliğine hem de devlet adamlığına yol göstermiştir. "...Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur. Vaziyeti iyice tespit etmek sonra bu vaziyet karşısında alınacak tedbirlerin ne olacağına karar vermektir." Diyen Atatürk, olayları dış görüntüsünden soyutlamakta oları doğuran nedenleri kavramaktadır. Olayları hemen en gerçekçi bir şekilde değerlendirip, mantığı süzgecinden geçirerek, önlem ve karar alması onun üstün özelliğidir. Bu özelliğini, "Bizim akıl ve mantık, zeka ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olayları, bu gerçeğin delidir..." sözü de belirtmektedir.

Yaratıcı Düşüncesi

Bütün topluma seslenebilmek ve onun peşinden sürüklemek için bir kimse de çeşitli yeteneklerin bulunması gereklidir. Yaratıcılık, belli bir alanda, belli bir konuda alışa gelmişi dışında yenilikler yapmak, kimsenin düşünemeyeceği veya düşünse bile gerçekleştirmesinin mümkün olmayacağını sandığı eseler vermektir. Cumhuriyet kavramını örnek alalım. Osmanlı döneminde cumhuriyet kavramı bilinirdi. Hatta bazı aydınlar, cumhuriyeti en iyi devlet biçimi olarak kabul de ederlerdi. Ama hiç kimse, bu ülkede ileride cumhuriyetin kurulacağını düşünemez, hatta hayal bile edemezdi. İşte Atatürk, bu konuda yaratıcılığını ortaya koyarak, kimsenin hayal edemeyeceğini gerçekleştirmiştir. Laiklik ilkesi için de aynı şey söylenebilir. Atatürk'ün yaratıcılığı her alanda belirgindir. Askerlik hayatında da Çanakkale ve Sakarya savaşlarında, yepyeni yöntemler bulmuştur. Öte yandan gerçekleştirdiği her inkılap tam anlamıyla yaratıcı düşüncenin ve faaliyetin sonuçlarıdır.

İdealist Oluşu

Bu vatan ve millet sevgisi onu tam anlamıyla bir idealist yapmıştır. İdeali, milli birlik içinde çağdaşlaşmaktır. Türk milletinin bu düzeye çıkma hakkına sahip olduğunu tam anlamıyla kavramıştır. Millet bu hakkının kullanacaktır. İdeali, milleti bu hedefe en kısa zamanda yaklaştırmaktır. "Atatürk fikir ile fiili ulaşılacak hedefte birleştirme maharetini, ideali ile realizmi kendi varlığında toplayan kudretli bir devlet ve siyaset üstadıdır.

İleri Görüşlülüğü

Mustafa Kemal'in önemli özelliklerinden biride ileri görüşlülüğüdür. Başarılı bir komutan ve devlet adamında ileriyi görme niteliğinin bulunması gerekir. Atatürk'te bu nitelik tam anlamıyla belirgindir. Kimsenin göremeyeceğini sezmiş ve kavramış, hedefini böylece sürekli olarak yürütmüştür. Onun ileri görüşlülüğü üzerine iki örnek verelim: 19933 yılında Afrika'da ve Asya'da bağımsız sayılacak devletlerin sayısı, bir kaçı geçmezdi. İslam dünyasında ise Türkiye ile İran'dan başka bağımsız denilebilecek devlet yoktu, işte o yıl Atatürk şöyle diyordu . "Doğudan şimdi doğacak olan güneşe şimdi bakınız ! Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsan, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışı öyle görüyorum. Bağımsızlığa ve hürriyete kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak vuku bulacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen, manileri yenecek ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır." 1932 de ise 1939 çıkacak ve 1945 yılına kadar sürecek İkinci Dünya Savaşını ünlü Amerikan generali Mac Arthur'a öylesin anlatmıştır ki ileride söylediklerini hepsi aynen gerçekleşmiştir.

Önder Oluşu

Onda hemen hemen bütün önderlerde görünen gurur ve kendini beğenmek kesinlikle yoktur. Atatürk'ün en belirgin özelliklerinde biride budur. Onun, "Ben yaptım, ben kazandım, ben başardım gibi kendisini övücü sözler söylediği görülmemiştir, işitilmemiştir. Tam tersi, yaptıklarının hepsini millete mal etmiş, "Türk milleti başardı" demiştir. Mustafa Kemal gösterişten hoşlanmayan, gerçek bir halk adamıdır. Kendisini bütün varlığı ile memleket ve millet işlerine adamıştır. Milletin, kendisine verdiği serveti olduğu gibi yine millete vermiştir. Öyle ki bu servetin mirasçılarına geçmemesi için özel bir kanun çıkarmıştır. Bu, dünya tarihinde hiçbir devlet adamında görünmeyen bir davranıştır.

İnkılapçılığı

Atatürk'ün inkılap anlayışı; iyiye, doğruya, faydalıya yöneliktir. Bu anlayış Türk milletinin ilerlemesini ve gelişmesini esas alır. "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve modern bir bütün anlamı ile uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır. " diyerek açıklamıştır. O, uygarlığın yolunda yürümeyi ve başarıya ulaşmayı bir yaşam koşulu olarak kabul eder.

Birleştirme ve Bütünleştirme Gücü

Atatürk, milli mücadeleyi gerçekleştirebilmek için önce Türk milletine milli benlik yarattı. Sonrada milli birlik ve beraberliği sağlayarak milli birliği oluşturdu. Düşmana karşı ayrı ayrı yürütülen direnmeleri aynı amaç etrafında birleştirdi. Böylece, Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir başarı kazandı.
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Atatürk'ün, başarılı ve çok tanınan bir insan olmasında kişisel özellikleri ve çok yönlü olması muhakkak ki büyük bir faktördür.

Çok yönlülük Atatürk'ün kişiliğinde belirgin bir şekilde ortaya çıkan en büyük özelliğidir.

Eşsiz yetenekleriyle tarihe unutulmaz bir insan olarak geçen Atatürk'ün bu nitelikleri onun kişilik özelliklerine de yansımıştır.

Atatürk, doğuştan gelen güçlü bir karaktere ve kuvvetli bir iradeye sahiptir. Davranışlarındaki ince düşünme, ölçülü hareket ve dikkatli olma, Atatürk'ün her zaman önem verdiği bir özelliğidir.

O, ileri görüşlü, hayale ve gurura kapılmayan bir liderdi.

O, yalnız bu günü değil gelecek kuşakları da düşünüyordu. Yapacağı tüm işlerin millete faydası olup olmayacağını önceden düşünür ve ona göre hareket ederdi.

Çağdaş uygarlığı amaç edinen Atatürk, zaman, mekan ve imkan faktörlerini en iyi bir şekilde değerlendirebiliyordu.

Onun bu özellikleri düşmanları tarafından bile takdir edilmiştir.

İngiltere Başbakanı Lloyd George (Loyd Corç) İngiltere Parlamentosu'nda onu şöyle anlatmıştır: ''Arkadaşlar! İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki, dünyanın beklediği son dahi, bir anda Türkiye'de ortaya çıktı. Hem de bize karşı... Bütün dünyaya karşı... Elden ne gelebilirdi?''

Atatürk'ün kişilik karakterinin oluşmasında doğuştan gelen yetenekleri ile eğitimle kazandığı alışkanlıklarının sentezi hakimdir.

Atatürk'ü daha iyi anlamak ve somut delillerle tanımak gerekir. Bu nedenle Atatürk'ün kişiliğini belirleyen özellikleri, yeni nesillerin zihinlerine kuvvet alınacak bir güç kaynağı olarak yerleştirmeliyiz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 17:31:50
ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin tehlikede olduğunu söyledi. Erzurum Kongresi'nde, millî sınırlar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunu bütün dünyaya ilân etti. Kurtuluş Savaşı'nı bunun için başlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her şeyin üzerinde tuttu. Sakarya Savaşı sırasında "Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu şu sözü ile açıkça ifade etmiştir: "Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti'ni ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın."

Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaşları sırasında Anafartalar grubu komutanı iken en ön safta savaştı. Bu savaş sırasında Atatürk'e bir şarapnel parçası isabet etmiş, fakat sağ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna rağmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yönetmişti.

Mensubu olduğu Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletinin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aşkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal'in en büyük ülkülerinden birisi de millî birlik ve beraberlik içerisinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaşatmaktı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali, millî sınırlarımız içinde millî birlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye'yi modernleştirmek amacı ile çağdaş medeniyet idealine yöneltmiştir.

Atatürk'ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. İdeallerini gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Bu çabalarına örnek olarak 1934'te imzalanan Balkan Antantı, 1937'de imzalanan Sâdâbat Paktı gösterilebilir.
Atatürk'ün inkılâpçılığı, akıl ve mantığın toplumsal gelişmeye egemen kılınması esasına dayanır. Onun şu sözü akıl ve mantığa verdiği değeri en güzel şekilde ifade eder: "Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidir".
Mustafa Kemal'in olaylara yaklaşımı hep mantıklı ve gerçekçi olmuştur. Milletine hep hakikatleri söylemiş ve bunu tavsiye etmiştir. "Milleti aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz" sözü çok anlamlıdır. O, akıl ve bilime çok önem verirdi. Gerçeğe akıl ve bilim yoluyla ulaşılacağına inanan Atatürk, "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü ile bunu en güzel şekilde açıklamıştır.

Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk Milleti'ni Kurtuluş Savaşı'na hazırlarken düşmanı yurttan atmak için savaşmak gerektiğine halkını inandırmakla işe başladı. Yapacağı işlerin plânını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için değişik yöntemler denedi. Sakarya Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli şekilde yararlanılmasını sağlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı.

Atatürk, bütün inkılâplarını gerçekleştirmeden önce, kamuoyunu hazırlamaya, millete inkılâpların gerekliliğini anlatmaya büyük bir özen göstermiştir. Ona göre: "Milleti hazırlamadan inkılâplar yapılamaz". Atatürk, yurt gezilerinde halkla konuşmalar yaparak bunu gerçekleştirmiştir.
Gerek Kurtuluş Savaşı'mızın başarıyla sonuçlanması, gerek gerçekleştirilen inkılâplarla, Türkiye'nin çağdaşlaştırılması onun dehasının bir eseridir.
Başarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp Kurtuluş Savaşı'nı başarıya ulaştıran bir liderdir.

O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uygulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi.
Samsun'a çıkmadan çok önce, millet egemenliğine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmayı düşünmüştü. Bu fikrini, o zaman açıklamadı. Samsun'a çıktıktan bir süre sonra vatanın kurtuluşu ile ilgili fikirlerini uygulamaya başladı. Kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, saltanatı kaldırıp cumhuriyet yönetimini kurmayı düşünüyordu. Fakat mecliste saltanat yanlıları olduğundan zamanlamayı uygun görmemişti. Ancak Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştıktan sonra açılan ikinci meclis döneminde Atatürk'ün önderliğinde saltanat kaldırılıp cumhuriyet ilân edilmiştir.

Atatürk, Millî Mücadele'nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılâpları çok önceden plânlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam sağlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleştirmeyi başardı.

Mustafa Kemal Atatürk, daha Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti'nin hızla felâkete doğru sürüklendiğini görüp çareler aramaya başlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu en doğru şekilde tespit etmiş ve ilerisi için en doğru kararları almıştır.

Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk'ün 1932'de Amerikalı General Mc. Arthur'la yaptığı bir konuşma, bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuşmasında; Avrupa'da Almanya'nın Versailles Antlaşması'nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiştir. Avrupa'da savaş çıkarsa, bundan Bolşevikler'in yararlanacağını; Sovyet Rusya'nın yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet hâlini alacağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmeleri önceden görebilmiştir.

Atatürk'ün gençlere söylediği "Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır" sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, doğru bildiği şeyleri açıkça söylemekten çekinmezdi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim".
Büyük adamları ancak büyük milletler yetiştirir. Toplumların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal Paşa, bu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Millî Mücadele'nin önderi, Türk inkılâbının hazırlayıcısıdır. Ayrıca birleştirici ve toplayıcı bir lider, büyük bir asker ve teşkilâtçı bir devlet adamıdır. Bütün bu yönleriyle çağa damgasını vuran bir dâhidir.

Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlardan biri olarak görmüştür. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çağdaş eğitim metotlarıyla yetiştirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eğitim konusuna büyük bir önem verdi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kendisine sorulan "işte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz?" sorusuna Atatürk: "Maarif vekili olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir" cevabını verir.
Türk Milleti'nin aydınlık yarınları için elinde tebeşir, kara tahta başına geçerek Türk Milleti'ne okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliğe lâyık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük inkılâplar yaptı. Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönetti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eğiticisi oldu. Atatürk, eğitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir.

Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu.
Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."
"Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." '''
"Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz."
Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sanatını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiğini gösterir.
İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini sağlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. "Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur" sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliği belirtmiştir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çıkarlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. Savaştaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile Atatürk, tarihte eşine az rastlanan bir yöneticidir.

Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine rehber oldu. Anadolu'ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Millî Mücadele, Atatürk'ün önderliğinde başarıya ulaştı. Türk Milleti'nin her alanda çağdaşlaşmasını hedef alan inkılâplar onun önderliğinde gerçekleşti. O'nun ilke ve inkılâpları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, askerî zaferlerini ve başardığı inkılâpları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle başarılabileceğine inanan bir önderdi.

Atatürk'ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. Şan ve şerefle dolu tarihindeki başarılarına yenilerini ilâve edeceğine bütün kalbiyle inanmıştı. O, "Atatürk Zaferleri" denmesinden hoşlanmazdı. "Atatürk İnkılâpları" sözünü reddeder, "Türk İnkılâbı" sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün başarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Mustafa Kemal bir konuşmasında "Millî Mücadele'yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır" demişti.

Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun'a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşaya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra "Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir" diyordu. Eskişehir-Kütahya Savaşları'ndan sonra Yunanlılar, Ankara'ya doğru ilerlemeye başladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki "Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır" sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve mücadelesindeki kararlılığı gösteren başka bir örnektir.

Atatürk, bütün çalışmalarını bir plân dahilinde yapardı. Bir işe karar verdiğinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak şekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılâpları önceden düşünmüş, kamuoyunu bu değişiklikler konusunda aydınlattıktan sonra inkılâplarını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın plânını, İstanbul'dan Anadolu'ya geçmeden önce yapmış ve bunu yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı. Uygulamaya başladıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı.

Atatürk, milletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleşmesi çabasındaydı. Bu yolda birtakım inkılâplar yaptı. İnkılâpların amacı, modern bir devlet, çağdaş bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk Milleti'nin çağdaş milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılâplar yapmıştır.
O'nun şu sözleri inkılâpçı karakterini ortaya koyar: "Büyük davamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk Milleti'nin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz".
Atatürk'ün birleştirici ve bütünleştirici özelliği sayesinde, Millî Mücadele başarıya ulaşmıştır. Atatürk, Millî Mücadele'nin karanlık günlerinde, değişik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etrafında toplamayı başardı. Kısacası, Atatürk'süz Millî Mücadele düşünülemezdi. Atatürk'ün birleştirici gücü, kişisel özelliğinden ve karakterinden geliyordu. O, yalnız askerlerin değil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı.

Atatürk'ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla bağlanmasını sağladı.
Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet meydana getirmiş olan Türk Milleti'nin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi değerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduğunu ifade etmiştir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatta dile getirip insanlık ailesi içinde lâyık olduğu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekâsı ve ilme bağlılığı ile millî birlik ve beraberlik duygusunu geliştirmeyi başlıca ilke kabul etti. Ona göre: "... Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır".

Atatürk, yalnız yakın geçmişte büyük hizmetler yapmış bir lider değildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk Milleti'nin gerekse başka milletlerin geleceğine ışık tutmaya devam eden bir liderdir.

Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimî duygularla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalamazdı. "İnsanları mesut edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir" derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediğini açıklıyordu.

Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şartlarda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu.

Atatürk, insanlara değer vermiş, insanlığın hizmetinde çalışmayı amaç edinmiştir. Romanya dışişleri bakanı ile yaptığı bir konuşmada insanlık ailesinin yerini ve değerini şu sözlerle belirtmiştir: "İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir"

Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Anlaşmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın başlıca dileği olmalıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk'ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduğu saygıdır. Onun "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü barış idealinin simgesi hâline gelmiştir.
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 18:01:53
ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin tehlikede olduğunu söyledi. Erzurum Kongresi'nde, millî sınırlar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunu bütün dünyaya ilân etti. Kurtuluş Savaşı'nı bunun için başlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her şeyin üzerinde tuttu. Sakarya Savaşı sırasında "Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu şu sözü ile açıkça ifade etmiştir: "Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti'ni ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın."

Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaşları sırasında Anafartalar grubu komutanı iken en ön safta savaştı. Bu savaş sırasında Atatürk'e bir şarapnel parçası isabet etmiş, fakat sağ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna rağmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yönetmişti.

Mensubu olduğu Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletinin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aşkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal'in en büyük ülkülerinden birisi de millî birlik ve beraberlik içerisinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaşatmaktı.

Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali, millî sınırlarımız içinde millî birlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye'yi modernleştirmek amacı ile çağdaş medeniyet idealine yöneltmiştir.

Atatürk'ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. İdeallerini gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Bu çabalarına örnek olarak 1934'te imzalanan Balkan Antantı, 1937'de imzalanan Sâdâbat Paktı gösterilebilir.
Atatürk'ün inkılâpçılığı, akıl ve mantığın toplumsal gelişmeye egemen kılınması esasına dayanır. Onun şu sözü akıl ve mantığa verdiği değeri en güzel şekilde ifade eder: "Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidir".
Mustafa Kemal'in olaylara yaklaşımı hep mantıklı ve gerçekçi olmuştur. Milletine hep hakikatleri söylemiş ve bunu tavsiye etmiştir. "Milleti aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz" sözü çok anlamlıdır. O, akıl ve bilime çok önem verirdi. Gerçeğe akıl ve bilim yoluyla ulaşılacağına inanan Atatürk, "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü ile bunu en güzel şekilde açıklamıştır.

Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk Milleti'ni Kurtuluş Savaşı'na hazırlarken düşmanı yurttan atmak için savaşmak gerektiğine halkını inandırmakla işe başladı. Yapacağı işlerin plânını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için değişik yöntemler denedi. Sakarya Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli şekilde yararlanılmasını sağlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı.

Atatürk, bütün inkılâplarını gerçekleştirmeden önce, kamuoyunu hazırlamaya, millete inkılâpların gerekliliğini anlatmaya büyük bir özen göstermiştir. Ona göre: "Milleti hazırlamadan inkılâplar yapılamaz". Atatürk, yurt gezilerinde halkla konuşmalar yaparak bunu gerçekleştirmiştir.
Gerek Kurtuluş Savaşı'mızın başarıyla sonuçlanması, gerek gerçekleştirilen inkılâplarla, Türkiye'nin çağdaşlaştırılması onun dehasının bir eseridir.
Başarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp Kurtuluş Savaşı'nı başarıya ulaştıran bir liderdir.

O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uygulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi.
Samsun'a çıkmadan çok önce, millet egemenliğine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmayı düşünmüştü. Bu fikrini, o zaman açıklamadı. Samsun'a çıktıktan bir süre sonra vatanın kurtuluşu ile ilgili fikirlerini uygulamaya başladı. Kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, saltanatı kaldırıp cumhuriyet yönetimini kurmayı düşünüyordu. Fakat mecliste saltanat yanlıları olduğundan zamanlamayı uygun görmemişti. Ancak Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştıktan sonra açılan ikinci meclis döneminde Atatürk'ün önderliğinde saltanat kaldırılıp cumhuriyet ilân edilmiştir.

Atatürk, Millî Mücadele'nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılâpları çok önceden plânlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam sağlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleştirmeyi başardı.

Mustafa Kemal Atatürk, daha Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti'nin hızla felâkete doğru sürüklendiğini görüp çareler aramaya başlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu en doğru şekilde tespit etmiş ve ilerisi için en doğru kararları almıştır.

Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk'ün 1932'de Amerikalı General Mc. Arthur'la yaptığı bir konuşma, bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuşmasında; Avrupa'da Almanya'nın Versailles Antlaşması'nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiştir. Avrupa'da savaş çıkarsa, bundan Bolşevikler'in yararlanacağını; Sovyet Rusya'nın yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet hâlini alacağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmeleri önceden görebilmiştir.

Atatürk'ün gençlere söylediği "Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır" sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, doğru bildiği şeyleri açıkça söylemekten çekinmezdi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim".
Büyük adamları ancak büyük milletler yetiştirir. Toplumların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal Paşa, bu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Millî Mücadele'nin önderi, Türk inkılâbının hazırlayıcısıdır. Ayrıca birleştirici ve toplayıcı bir lider, büyük bir asker ve teşkilâtçı bir devlet adamıdır. Bütün bu yönleriyle çağa damgasını vuran bir dâhidir.

Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlardan biri olarak görmüştür. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çağdaş eğitim metotlarıyla yetiştirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eğitim konusuna büyük bir önem verdi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kendisine sorulan "işte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz?" sorusuna Atatürk: "Maarif vekili olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir" cevabını verir.
Türk Milleti'nin aydınlık yarınları için elinde tebeşir, kara tahta başına geçerek Türk Milleti'ne okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliğe lâyık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük inkılâplar yaptı. Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönetti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eğiticisi oldu. Atatürk, eğitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir.

Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu.
Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."
"Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." '''
"Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz."
Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sanatını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiğini gösterir.
İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini sağlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. "Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur" sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliği belirtmiştir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çıkarlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. Savaştaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile Atatürk, tarihte eşine az rastlanan bir yöneticidir.

Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine rehber oldu. Anadolu'ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Millî Mücadele, Atatürk'ün önderliğinde başarıya ulaştı. Türk Milleti'nin her alanda çağdaşlaşmasını hedef alan inkılâplar onun önderliğinde gerçekleşti. O'nun ilke ve inkılâpları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, askerî zaferlerini ve başardığı inkılâpları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle başarılabileceğine inanan bir önderdi.

Atatürk'ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. Şan ve şerefle dolu tarihindeki başarılarına yenilerini ilâve edeceğine bütün kalbiyle inanmıştı. O, "Atatürk Zaferleri" denmesinden hoşlanmazdı. "Atatürk İnkılâpları" sözünü reddeder, "Türk İnkılâbı" sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün başarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Mustafa Kemal bir konuşmasında "Millî Mücadele'yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır" demişti.

Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun'a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşaya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra "Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir" diyordu. Eskişehir-Kütahya Savaşları'ndan sonra Yunanlılar, Ankara'ya doğru ilerlemeye başladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki "Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır" sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve mücadelesindeki kararlılığı gösteren başka bir örnektir.

Atatürk, bütün çalışmalarını bir plân dahilinde yapardı. Bir işe karar verdiğinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak şekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılâpları önceden düşünmüş, kamuoyunu bu değişiklikler konusunda aydınlattıktan sonra inkılâplarını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın plânını, İstanbul'dan Anadolu'ya geçmeden önce yapmış ve bunu yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı. Uygulamaya başladıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı.

Atatürk, milletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleşmesi çabasındaydı. Bu yolda birtakım inkılâplar yaptı. İnkılâpların amacı, modern bir devlet, çağdaş bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk Milleti'nin çağdaş milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılâplar yapmıştır.
O'nun şu sözleri inkılâpçı karakterini ortaya koyar: "Büyük davamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk Milleti'nin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz".
Atatürk'ün birleştirici ve bütünleştirici özelliği sayesinde, Millî Mücadele başarıya ulaşmıştır. Atatürk, Millî Mücadele'nin karanlık günlerinde, değişik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etrafında toplamayı başardı. Kısacası, Atatürk'süz Millî Mücadele düşünülemezdi. Atatürk'ün birleştirici gücü, kişisel özelliğinden ve karakterinden geliyordu. O, yalnız askerlerin değil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı.

Atatürk'ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla bağlanmasını sağladı.
Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet meydana getirmiş olan Türk Milleti'nin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi değerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduğunu ifade etmiştir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatta dile getirip insanlık ailesi içinde lâyık olduğu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekâsı ve ilme bağlılığı ile millî birlik ve beraberlik duygusunu geliştirmeyi başlıca ilke kabul etti. Ona göre: "... Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır".

Atatürk, yalnız yakın geçmişte büyük hizmetler yapmış bir lider değildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk Milleti'nin gerekse başka milletlerin geleceğine ışık tutmaya devam eden bir liderdir.

Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimî duygularla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalamazdı. "İnsanları mesut edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir" derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediğini açıklıyordu.

Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şartlarda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu.

Atatürk, insanlara değer vermiş, insanlığın hizmetinde çalışmayı amaç edinmiştir. Romanya dışişleri bakanı ile yaptığı bir konuşmada insanlık ailesinin yerini ve değerini şu sözlerle belirtmiştir: "İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir"

Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Anlaşmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın başlıca dileği olmalıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk'ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduğu saygıdır. Onun "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü barış idealinin simgesi hâline gelmiştir.

Yrd. Doç Dr. Muhammed ŞAHİN


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 18:04:18
Ata'nın kişisel özellikleri ve çeşitli yönleri

Büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve büyük bir devrimci.

Büyük bir adamı durmadan övmek, onun büyüklüğünü anlatmak demek değildir. Bu büyüklüğün nedenlerini ortaya koymak da gerekir. Büyük devrimcilerin kişiliğini var eden üç özellik vardır. Akıl özelliği, gönül özelliği, eylem özelliği. Atatürk'te bu üç özelliğin üçü de vardı. Atatürk'ün hayatnı gerektiği gibi inceleyenler çok iyi bilirler ki O'nun kişiliğini özleştiren varlıklardan biri düşüncelerinde, sözlerinde eylemlerinde beliren saydamlık, kesinliktir. O'nun şu kısa sözleri, bu gerçek için bir örnektir.

"İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, fani Mustafa Kemal, diğeri milletin daima içinde yaşattığı Mustafa Kemal idealidir." İşte Atatürk bütün dünya olaylarını böyle, kesinlikle, saydamlıkla görüyor, bu olaylar karşısındaki davranışlarını da yine bu kesinlikle, saydamlıkla belirtiyordu.

Akıl Kişiliği

Atatürk'ün akıl kişiliğini yaratan özlerden biri olağanüstü diyebileceğimiz sezgi gücüdür. Atatürk sosyolog, psikolog değildi. Bu yolda direnmesi de yoktu. Ancak, kendisinde herhangi bir bilginde bulunmayan öyle bir sezgi gücü vardı ki, gerçekleri kavramakta, henüz olmamışların olabileceğini duymakta bilim adamlarını bile geçiyordu. İşte bu büyük adamın milliyet anlayışı, dil anlayışı, sanat anlayışı bu görüşümüzün ne kadar doğru olduğunu gösteren belgelerdir.

Fikir Kişiliği

Atatürk'ün fikir kişiliğini incelerken devrimciliği üzerinde de durmak gerekmektedir. Kendisinden önce gelip geçenler arasında en çok yaygın olan düşünce yavaş yavaş gelişme düşüncesi idi. Ancak kendisi gibi devrimin yıkım ile başlayıp evrim ile sona ereceğini düşünenler yok gibi idi.

Atatürk yıkım ile başlamış, devrim evresine girmiş, hilafetin kaldırılması, harf devrimi, dil devrimi hep bu metodla yapılmıştır.

Gönül Kişiliği

Gönül kişiliğine gelince, Atatürk'ün çocukluğundan beri ola gelen bütün davranışlarında en çok göze çarpan, özelliği gururu, benliğidir. Bu özelliğini her davranışında buluyoruz. Atatürk'ün gönül zenginligini belirten olaylardan biri de O'ndaki çocuk sevgisinin büyüklüğüdür. Nerede kabiliyetli yoksul çocuk görse onu yetiştirip yükseltmek istemiştir. "Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet, bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" diyen Atatürk, aynı zamanda bir sanatçıdır. Yeni Türkiye Devletine modern devlet ölçüleri kazandırırken, yeni Türk sanatının çağdaş anlamda gelişmesi ve ilerlemesi için yeni bir espri getirmiş ve yeni bir yol açmıştır. Atatürk'ü sanatçı yapan kişise meziyetleri vardır.

Sanatçı psikolojisine sahiptir, yaratıcı bir yanı vardır ve kalbi insanlığa açıktır.

Yaratıcı ve yaşatıcı fikirler arasında konumuzla ilgili olanlardan ikisi şunlardır. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." "Yüksek bir insan cemiyetinin tarihi vazifesi, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir."

Sanatçı karakteri

Sanat ve özgürlük, birbirine paralel yürüyen iki kavramdır. Özgürlük, Atatürk'ün temel karakteridir. Kendisi de bunu 'Hürriyet ve istiklal benim karekterimdir" sözüyle belirtmektedir. Bu nokta da Atatürk'e sanatçı karakteri kazandıran ikinci özelliktir. Sanatçı, duygularını yansıtmakta özgür olmadığı an, ortaya bir eser koyamaz.

Bir gerçektir; ilim ve sanat insanlığın iki kanadıdır. Sanatçıların Atatürk'e diğer bütün sanat erbabından daha fazla şükran hisleriyle bağlı olması gerekir. Çünkü bu büyük insan sanatçıları, normal mahkemelerde bile şahit olarak kabul edilmedikleri bir ortamdan çekip çıkarmış, "Herkes mebus, vekil ve hatta reisicumhur olabilir. Fakat sanatkar olamaz" tarihi sözleriyle sanatkarlara toplumdaki yerini göstermiştir.

Kendi, çocukluğundan beri dinlediği alaturka müziği sevdiği halde, çok sesli müziğin batılaşmakta ve ileri uygarlıktaki fonksiyonunu gördüğünden kendi hislerini bir tarafa itmiş ve çok sesli müziğin memleketimizde yayılabilmesi için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Ankara Devlet Konservatuvarı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası hep O'nun eseridir. Atatürk olmasaydı bütün Türkiye olarak iftihar ettiğimiz hangi sanatçımız ortaya çıkabilirdi ki?

En büyük asker

İstiklal Savaşı'nın askerlik bakımından büyük olan önemi Gazi'yi tarihin en büyük askerleri düzeyine çıkartmıştır.

Fakat devlet adamı olarak savaş meydanlarındaki başarılarına daha güçlü başarılar katmasını bildiği için O insanlığın en güçlü eğitimcileri arasına yükselmiştir. Şurası bir gerçektir ki Cumhuriyet eğitimi, O'nun öncülüğünde kazandığı bu yeni değerleri Türk insanına, Türk varlığına mal etme savaşının ve çabalarının verimi olan bir eğitim dönemidir.

Başöğretmenlik

Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın Dumlupınar'da yapılan kutlama törenindeki konuşmasından sonra, "Cumhurbaşkanı olmasaydınız ne olmak isterdiniz" diye soran bir gazeteciye : "Milli eğitimin başına geçmek isterdim" diye cevap vermesi Mustafa Kemal'in öğretim ve eğitimle olan ilişkilerini ifade etmektedir.

¥ ÇANAKKALE HABER Gazetesi, Sayı:3226

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı gülnihalcetin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 18:49:18
"Bir aralık konu İstiklâl savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
- İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
- Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım. "

Ord. Prof. Sadi IRMAK

Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. - Atatürk'ten Anılar, 1978

Ben de bir anısını eklemek istedim Büyük Önder'in..

Çevrimdışı gülnihalcetin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 534
  • 199
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Kas 2007 19:00:01
Çok pardon ya hocam ben anıyı bu konuya göndermicektim yanlışlık oldu.afedersiniz ;)

Çevrimdışı ilayda81

  • Yeni Üye
  • 1
  • 1
  • 1
  • 1
# 12 Oca 2010 18:59:50
atatürkün önderlik yaptığı yenilikler nelerdir

Çevrimdışı kelkit1981

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 06 Ara 2010 20:43:09
 :)Teşekkür ederim :)

Çevrimdışı M.TARIK

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.153
  • 2.487
  • 1.153
  • 2.487
# 06 Ara 2010 21:11:43
mtdemirci öğretmenim aydınlatıcı bilgilerinden dolayı teşekkürler...Atamız için bizlerin ekleyeceği bir şey kalmamış.

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.871
  • 94.630
  • 10.871
  • 94.630
# 24 Şub 2011 20:27:18
MUSTAFA KEMAL ATATÜRKTEN ALINACAK DERSLER

•Marifet iltifata tabidir. Başarılı olan kişileri mükâfatlandırır ve takdir ederseniz, onları motive ederseniz, onları  motive eder,  dahada  faydalı olmalarını  sağlarsınız.
•Çalışanlarınızı hislerinize göre değil , yapmaya muktedir oldukları işlere göre değerlendirin .
•Size karşı olan kişilerin başarılarını  da  tarafsız  olarak  yargılayın.
•Çalışanları size  davranışlarına  göre  değil,yaptıkları işlerde başarılarına  göre değerlendirin.
•Herkesi tüm artı ve eksileriyle birlikte görün.
 

 

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Şub 2011 20:39:32
Ben de beğendiğim bir anıyı eklemek istiyorum.

                                  Cumhuriyet       
               Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi, iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kağıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle: "Beni tanıdın mı oğul? Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var; Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz O'nu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz." Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle: "Oğlunu almadılar mı?" dedi. "Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş. Çok iyi yapmışlar. İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak..." Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu ve Atatürk adete coşku dolu bir sesle: "İşte Cumhuriyet'ten beklediğimiz netice" diyordu.

( Hulusi Köymen )

Çevrimdışı eylulada1

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.164
  • 47.317
  • 4.164
  • 47.317
# 24 Şub 2011 20:58:55
 A. Hikmet PAR,ulu önderimizi bu şiiriyle ne güzel anlatmış...

Mustafa Kemal'in Elleri
Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in;
Zaferi, barışı yaratmış elleri
Hürriyeti, saadeti, adaleti
Sevgiyle dağıtmış elleri

Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in,
İçli, temiz, mert elleri,
Bütün nimetlerini sunmuş bize
Türk sofrası gibi cömert elleri

Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in;
Öğretmen elleri
Bir tahta başında, bir kürsüde
Bize bizi öğreten elleri

Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in;
Işık, deniz, sel elleri
Bizi her şeyden çok seven
Güzel elleri

A Hikmet PAR

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.871
  • 94.630
  • 10.871
  • 94.630
# 04 Mar 2011 15:02:34
Atatürk diyor ki:
 
''İstanbul'dan çıktığımız günden bu güne kadar sekiz yıl geçti. Hicran ve tahassürle geçen dakikaların ne kadar uzun geldiği düşünülürse, sekiz yıllık hasretin, İstanbul'un muhterem ahalisi için, ruhumda ateşlediği iştiyakın büyüklüğü kolaylıkla takdir olunur. İki büyük cihanın mültekasında , Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul,
her Türk'ün kalbinde yeri olan bir şehirdir.''
 
                                                                                Mustafa Kemal ATATÜRK
 
GÜNÜN TARİHİ:
84 yıl önce bugün (28 Şubat 1927) Gazi Mustafa Kemal Paşa İstanbul'un fahri hemşerisi olmuştu. Atatürk, Milli Mücadele'den sonra, 1 Temmuz 1927'de ilk
defa İstanbul'u ziyaret ettiği zaman, Dolmabahçe sarayında, hemşerilerine yukarıdaki söylemde bulunmuştu.
 
 

Çevrimdışı moon2

  • Uzman Üye
  • *****
  • 303
  • 1.011
  • 303
  • 1.011
# 04 Mar 2011 15:35:15
Pano için...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK