Ben Okumayacağım.

Çevrimdışı sndeniz

  • Uzman Üye
  • *****
  • 723
  • 1.163
  • 723
  • 1.163
23 Şub 2009 08:32:41
acaba kendi çocuklarımıza ne kadar zaman harcıyoruz?Sabah 6:20 de o uyurken evden çıkıyorum, akşam 5 te yorgun argın, sabırının çoğunu tüketmiş bir baba olarak eve geliyorum.''hadi baba oynayalım'' diyen oğlumu hep reddedişlerim geliyor akılıma ve bu akşam gidip oğlum ile dayasıya oynayacağım diye sözler veriyorum kendime ama nafile...
İnşallah kendi çocuklarımız bizi bir gün affeder...Sizlerle bir alıntıyı paylaşmak istiyorum biraz uzun ama sanırım okumaya değer.(Daha önce yayımlanmışsa umarım yönetimdeki arkadaşlar bu mesajı siler)

Ben Okumayacağım

Mart ayı gelmişti ama kızım hala okumaya geçmemişti. Ödevlerini yapmamak için bir sürü bahane buluyordu. Elimden geldiğince ilgileniyor, çalışma şevki kazanması için çabalıyordum. Ancak hiçbir gelişme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma öğrenmemeye çalışıyor gibiydi. Öğretmenliğin kazandırdığı bütün deneyimlerimi kullanıyor, hiçbirinin işe yaramadığını gördükçe paniğim artıyordu.

Kızımdan bir yaş küçük oğlum ve henüz yedi aylık bebeğim den çalabildiğim her dakikayı kızıma ayırıyor, ancak öğretmeniyle her konuştuğumda büyük bir düş kırıklığı ile eve dönüyordum. 'Kızım acaba geri zekalı mı' diye düşündüğüm oluyor, bu düşünceler yüzünden beynimin zonklamasını geçirmek için iki, üç tane ağrı kesici almak zorunda kalıyordum.

O soğuk mart akşamında, sönmeye yüz tutmuş sobanın yanında, kızıma heceleri söktürebilmek için uğraşırken, onun ilgisizliği kalan son sabrımı da tüketti. Ayların birikimiyle kızı mı omuzlarından tutup, silktim ve minicik yanağına hatırladıkça utandığım' bir tokat attım. Yanağı kıpkırmızı oldu. Şaşkın ama kızgın baktı. Ağlamamak için minik dudaklarını sürekli büküyor, bakışları kalbimin ötelerine doğru ok gibi ilerliyordu.

Sessizliği bozan ben oldum.

"Neden? Nazlıhan neden? Niçin okumayı öğrenmek için gayret göstermiyorsun? Sen aptal değilsin. Neden kendine aptalmışsın gibi davranılmasına izin veriyorsun?"

Bir an durdu, sonra sesinin bütün yırtıcılığı ve kiniyle, "Çünkü ben okumak istemiyorum" diye haykırdı. Kulaklarıma inanamıyordum. Yüksek tahsil yapıp, iyi bir geleceği olacağını düşledim biricik kızım, benim, ben öğretmen Emine Özgenç'in kızı "Okumak istemiyorum" diye bağırıyordu.

Hayal kırıklığı ve şaşkınlık içerisinde "Neden?" diye sorabildim.

"Çünkü ben senin gibi okuyup, öğretmen olup, çocuklarımı evde yalnız bırakıp işe gitmeyeceğim, Çalışmayacağım, Ben sadece anne olacağım."

Kızım konuşmuyor, adeta beni tokatlıyordu. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, bu sözlerin gerçekten kızıma mı ait olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evet bu sözleri bana yedi yaşındaki kızım söylüyordu. "İnsan şimdi bayılmaz da ne zaman bayılır" di ye düşündüm. Sanki, birden, gözlerimin önünde bir sinema perdesi açıldı ve acı bir film oynamaya başladı. Yozgat'ın Nohutlu Tepesi'nde, o her çıkışımda hiç bitmeyeceğini düşündüğüm yokuşun başındaki bir türlü ısıtamadığım evi hatırladım.

12 Eylül sonrası, eşimin (birçok insana yapıldığı gibi) hiç anlayamadığım bir tarzda ve sebepsizce tutuklanıp cezaevine götürülüşü. Aylarca tutuklu olduğu halde mahkemenin bir türlü başlamayışı. Yıllarca süren ve benim, eşimin neden tutuklandığını beraat ettikten sonra bile anlamadığım mahkemeler. Bakamadığım için dokuz aylık oğlumu Samsun'a, anneme bırakmam. Bakıcı ve anaokulu masraflarını karşılayamadığım için, iki yaşındaki kızımı her gün çalıştığım liseye götürüşüm. Yavrumun öğretmenler odasında koltuklarda uyuyuşu. Uykusunun en derin yerinde çalan teneffüs ziliyle yavrumun fırlayıp koltuklara oturuşu. Sonra müdürün beni çağırıp, "Bak Emine Hanım, biliyorum zor durumdasın ama seni gören herkes çocuğunu okula getirmeye başladı. Burası çocuk yuvası değil ki. Bir daha kızını okula getirme" deyişi. O günden sonra iki buçuk yaşındaki kızımı o koskoca, o sopsoğuk evde, yalnız başına bırakıp, dönene kadar kızımı koruması için Allah'a yalvarışlarım. Acıkır ve susar diye etrafa bıraktığım su bardakları ve yiyecekler. Her akşam eve döndüğümde yavrumu bir köşede battaniyenin altında büzüşmüş buluşum.

"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, ağladım, ağladım, yoruldum, sustum, sonra yine ağladım" diyerek boynuma sarılışı. Bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bir türlü filmin sonu gelmiyordu.

Nisan sonlarına doğru bir öğle paydosunda eve gelmiş ve zili çalmak zorunda kalmıştım.

O sabah telaşla çıkarken anahtarı evde unutmuştum. Ama çok dert etmemiştim. Nasılsa kızım evdeydi. Kapıyı açardı. Ama açmadı. Açmadığı gibi sesinin bütün gücüyle "Anne" diyerek ağlıyordu. "Kızım, ben annenim, aç kapıyı" dedikçe o "Hayır sen annem değilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne söyledimse inandıramadım. Dinlediği bir masaldan etkilenmişti besbelli. Yavrum, minik yavrum korkuyor ve ağlıyordu. Yarım saat uğraşmış, ikna edememiştim.

Yapacağım tek şey vardı. Bir şekilde içeri girmek. Ama nasıl? Kapıyı kıracak gücüm yoktu. Nohutlu Tepesi'nde çilingir ne gezerdi. İçerde yavrum feryat figan ağlıyordu. Neden sonra alt kata inmeyi düşündüm. Kapıyı açan komşuma bir yandan olayları anlatıyor, bir yandan balkona doğru koşuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerleştirdim ve üst kattaki evimin balkonuna ulaştım. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadın, bir sandalye yardımıyla nasıl olup üç metrelik tırmanışı gerçekleştirerek, üçüncü kattaki evimin balkonuna ulaştım. Hala anlamış değilim. Sanki görünmeyen bir el beni yukarı çekti. Balkonun kapısı pek sağlam olmadığından, kilidi kolayca açıp içeri koştum. Kızım kapının dibine oturmuş, başını bacaklarının arasına sıkıştırmış ağlıyordu. Sarıldım, sarıldım, sarıldım... Göz yaşlarım onunkiyle karıştı. Koynuma büzüldü. Sadece "Annem, anneciğim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gün öğleden sonraki ilk dersimi kaçırdım. Müdürün ikazına rağmen kızımı sınıfıma götürdüm. Önce müdür muavini, sonra müdür tarafından azarlandım ama hiç cevap vermedim. Sadece göz pınarlarımda iki damla yaş belirdi. Ve o yaşlar müdürün birden susup özür dilemesine sebep oldu.

Evet bu acı film bitecek gibi değil. Kızımın sesiyle irkildim.

"Ben okumayacağım. Anne olacağım diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatlıyordu. Ona iyi bir anne olamadığımı ve bundan duyduğu rahatsızlığı bu sözlerle haykırıyordu yüzüme. Hayatımın hiçbir anında böylesine bir acı yaşamamıştım. Hiçbir söz yüreğimi ve belleğimi böylesine hırpalamamıştı.

Kızımın kestane rengi saçlarını okşadım. Tokadımla kızaran yanağını öptüm. Başını göğsüme bastırdım. Onun hafızasında yer eden bütün acıları silmek istiyordum. En doğru, en eğitici sözleri bulmalıydım. Ama nasıl?.. Bu allak bullak beyinle nasıl?

Öğlece ne kadar kaldık bilemiyorum. Bir ara konuşacak gücü bulabildim.

"Kızım, her okuyan kadın çalışmak zorunda değildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmanı istiyorum. Ancak, okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Çalışmak zorunda değilsin ki. Sen de evde çocuklarına bakar, onlara okuma yazma öğretirsin" diye devam eden birçok cümle sıraladım peş peşe. Kızım ikna olmuş görünüyordu. Ertesi gün okuldan geldiğinde onu masanın başında Cin Ali kitabını okurken buldum. Kızım, okuyup yazmayı aylar önce öğrenmiş fakat ısrarla herkesten saklamıştı.

Öğretmeni şaşkındı. "Nasıl olur da bir çocuk, bir günde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabı öyle uzun ve anlaşılması öyle güçtü ki... O an susmak, en güzel cevaptı çünkü bu sorunun cevabını ancak ben ve Nazlıhan anlayabilirdik.
Şimdi kızım, Gazi Üniversitesi'nde işletme okuyor. Anadilini çok iyi okuyup, yazdığı gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En önemlisi bir kadının hangi şartlarda olursa olsun çalışması ve ekonomik özgürlüğünü elde etmesi gerektiğine inanıyor. En güzeli de her fırsatta "Canım annem diye sarılıp yanaklarımdan öpüyor. Ben de onun, daha önce "o utandığım tokatla" kızart tığım yanağından öpmeye özen gösteriyorum.

Emine Özgenç

Çevrimdışı sedmoon

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 851
  • 611
  • 851
  • 611
# 23 Şub 2009 08:44:33
çocuk hayattır, unutmayın...

Çevrimdışı bamurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.564
  • 2.128
  • 1.564
  • 2.128
# 23 Şub 2009 08:57:37
kendi çocuğuma yeteri kadar zaman ayıramıyorum gelişiminide aksatıyorum...

Çevrimdışı suzan aydemir

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.225
  • 2.321
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.225
  • 2.321
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 23 Şub 2009 09:01:38
 Vallahi içim sızladı. Hikayeden çok etkilendim. Şimdi kendimi sorguluyorum. Yavrularımızı ihmal ettiğimiz anlar olmuyor değil. Ama yapabileceğimizin en güzelini en iyisisini onlar için, vakit çok geç olmadan yapmalıyız . Sevgimizi bol bol vermeliyiz.

Çevrimdışı apranax83

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.107
  • 14.331
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.107
  • 14.331
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 23 Şub 2009 09:03:42
bir an benim 15 aylık oğlum ve eşimle yaşadığımız tartışmalar aklıma geldi..

Çevrimdışı bamurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.564
  • 2.128
  • 1.564
  • 2.128
# 23 Şub 2009 09:06:02
sevgimizi bolca vermeliyiz

Çevrimdışı aylinboyaci

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 131
  • 98
  • 131
  • 98
# 23 Şub 2009 12:50:22
öğretmenim ne yaptın bi an anneliğin her şeyden önde ve zor olduğunu farkettim

Çevrimdışı semagül68

  • Uzman Üye
  • *****
  • 272
  • 39
  • 272
  • 39
# 26 Şub 2009 10:20:42
Bu yazıda, çalışan ve zor durumda kalan,yalnız ve çaresiz bir annenin çok zor şartlarda çocuğunu büyüttüğünü anlıyoruz...küçük çocuğu evde tek başına Allah korumuş...

Çevrimdışı sakin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.253
  • 902
  • 1.253
  • 902
# 26 Şub 2009 12:12:35
Çocuklarımız küçükken bir aklımız evde kalmazmıydı hep.Gerçekten çok zor günlerdi.Hani "başımı kaşıyacak vaktim yok" derlerya,aynen öyleydim.
Ev okula yakın olduğundan bazen okula götürdüğümüz zamanlarda oluyordu.

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
# 26 Şub 2009 12:18:40
benimkide daha küçük ama inş bu gibi bir durum olmazda çocuğuma gerekli zamanı ayırabilirim.bu zamanda çalışan anne olmak gerçekten çok zor...

Çevrimdışı elfgok

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 159
  • 419
  • 159
  • 419
# 26 Şub 2009 13:08:42
okurken tüylerim diken diken oldu Allaha şükür ki kızım anlayışlı.Yaşından çok olgun daha ikinci sınıfta ama kendi giyiniyor,kendi yemeğini yiyip okuluna gidiyor.Yapabildiğim bu yaşta ki çocuğa cep telefonu alarak sık sık arayıp 'annecim üstünü giy,hadi servis gelecek aşağıya in...diyebilmek.
Bu gün kızımın bu anlayışına karşılık işe gücü bırakıp bütün akşamımı onunla oynayarak geçireceğim.Bu ne kadarını telafi ederse artık.

Çevrimdışı mrlt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 90
  • 395
  • 90
  • 395
# 26 Şub 2009 16:21:45
okurken ağlamamak için kendimi zor tuttum.Bazen aynı şeyleri bende yaşıyorum.kızım çoğu zaman benimle birlikte okuluma gelmek ve benim öğrencim olmak istiyor. o şu an 5 yaşında uyuyuncaya kadar onunla ilgileniyorum ama yetiyor mu bimiyorum.

Çevrimdışı hüseyinçat.

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 178
  • 125
  • 178
  • 125
# 10 Mar 2009 22:49:31
Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti. Odevlerini
> yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden geldigince
> ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
> gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor gibiydi.
> Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor, hicbirinin
> ise yaramadigini gordukce telasim artiyordu.
> Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
> calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
> konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim acaba
> geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
> beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak
> zorunda kaliyordum.
> O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda,kizima
> heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, onun ilgisizligi kalan son
> sabrimida tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
> silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
> Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin
> minik dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru
> ok gibi ilerliyordu. Sessizligi bozan ben oldum.
> "Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret
> gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi
> davranilmasina izin veriyorsun?"
> Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku
> ben okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum.
> Yuksek tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik
> kizim, benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum"
> diye bagiriyordu. Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?"
> diye sorabildim. "Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup,
> cocuklarimi evde yalniz birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben
> sadece anne olacagim."
> Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
> karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
> calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim soyluyordu.
> "İnsan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" diye dusundum. Sanki,
> birden, gozlerimin onunde bir sinema perdesi acildi ve aci bir film
> oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her cikisimda hic
> bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu isitamadigim evi
> hatirladim. 12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi)
> hic
> anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
> goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
> baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
> beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin
> dokuz aylik oglumu Samsun'a,anneme birakmam. Bakici ve anaokulu
> masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun
> calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda koltuklarda
> uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus ziliyle yavrumun
> firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni cagirip, -"Bak Emine
> Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren herkes cocugunu okula
> getirmeye basladi. -Burasi cocuk yuvasi degil
> ki. Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk
> yasindaki kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip,
> donene kadar kizimi korumasi icin Allah'a yalvarislarim.Acikir ve
> susar diye etrafa biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam
> eve dondugumde yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus
> bulusum.
> -"Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, -"Korktum,
> agladim,agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma
> sarilisi.Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin onunden. Bir turlu
> filmin sonu gelmiyordu. Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve
> gelmis ve zili calmak zorunda kalmistim.
> O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert
> etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.
> Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu. "Kizim,
> ben annenim,ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen
> kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse
> inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli. Yavrum,
> minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
> edememistim.
> Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil? Kapiyi
> kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. İcerde
> yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
> Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan balkona
> dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust
> kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben,153 santimlik ufak tefek kadin,
> bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi
> gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala
> anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti.
> Balkonun kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri
> kostum. Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina
> sikistirmis agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz
> yaslarim onunkiyle karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim,
> kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi
> kacirdim. Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. Once mudur
> muavini, sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim.
> Sadece goz pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun
> birden susup ozur dilemesine sebep oldu.
> Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim.
> "Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat
> etmiyor sanki beni tokatliyordu. Ona iyi bir anne olamadigimi ve
> bundan
> duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin hicbir
> aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve
> bellegimi
> boylesine hirpalamamisti. Kizimin kestane rengi saclarini oksadim.
> Tokadimla kizaran yanagini optum. Basini gogsume bastirdim. Onun
> hafizasinda yer eden butun acilari silmek istiyordum. En dogru, en
> egitici sozleri bulmaliydim. Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle
> nasil?
> Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu
> bulabildim.
> "Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir
> anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
> okursan,bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
> degilsin ki.Sen de evde cocuklarina bakar, onlara okuma yazma
> ogretirsin" diye devam eden bircok cumle siraladim pes pese. Kizim
> ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldangeldiginde onu masanin
> basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim,okuyup yazmayi aylar
> once ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.
> Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar
> ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle
> uzun ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti
> cunku
> bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.
> Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok iyi
> okuyup, yazdigi gibi iyi derecede İngilizce de biliyor. En onemlisi
> bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekonomik
> ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her
> firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de onun,
> daha once "o utandigim tokatla" kizarttigim yanagindan opmeye ozen
> gosteriyorum.

Çevrimdışı zaoo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 642
  • 353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 642
  • 353
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Mar 2009 12:50:52
teşekkürler... güzel bi noktaya değinmişsiniz öğretmenlerim ...

Çevrimdışı ibrahim64

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 112
  • 6
  • 112
  • 6
# 01 Nis 2009 00:35:32
Ne güzel bir konu öğretmenim teşekkürler çok ilginç.Okurken kendi kızımdan bir parça buldum.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK