söz bitti artık, susmalısın
bundan sonrası,
kulakları sağır eden dipsiz bir karanlık olmalı...
susmalısın
gözlerin çığlık çığlık...
bakamıyorsun aynalara
ağlaman artık ağlamak değil
gözlerin kan olmuş damlıyor, bak,
bunlar gözyaşı değil.
sen sana benzemiyorsun
aynalarda yoksun artık
görünmüyorsun
susmalısın
bundan sonrası
gözleri kör eden bir sessizlik olmalı...
"susmalıyım, biliyorum
yalnız sözle yaşanmaz ki aşk.
bundan sonrası
aşkı ikna etmek için çabalamak yalnızca
oysa sevda uçmaz artık
kırık kanatla uçamaz
edilen her söz eksiltirken sevdayı,
aşkta ikna olmaz ki...
bundan sonra yolum aydınlansa ne çare;
yüreğime yeniden gün doğmaz ki...
sevdanın ışığı sönmüş o gözlerde,
söze sığmaz ki aşk, sözlere sığmaz ki...
susmalıyım, biliyorum,
gözlerimi yummalıyım
ve çığlıklar duyulmamalı."
suskunluğun boyun eğmek değil, biliyorsun
sevda artık düşlerde yaşayacak
sevda özgür...
yaşamla sınırlanmayacak.
"tuhaf, oysa benim için gerçek olan yalnızca aşktı
gerçeklerim, düş görmekti onlarca...
onların gerçekleri, benim kabuslarımdı.
tutunamadım ruhum, tutunamadım!
söz bitmeli artık, susmalıyım.
sevda hüküm giydi;
sevda yüreğimde müebbet.
özlemek yasak oldu bana,
sevmek yasak...
hüküm giydi düşlerim;
düş kurmak yasak...
gerçeklerle cezalandırıldım.
söz bitmeli artık, çare yok,
susmalıyım."
susmalısın sen,
susmalısın.
yaşamla ölüm arasında sıkıştın kaldın;
ne yaşamın acımasızlığına,
ne ölümün bilinmezliğine karşı durabilir cesaretin.
korkuyorsun,
seni korkuttular.
yiten her sevgili bir parçanı aldı, götürdü senden,
değerinden eksiğine bozuldu, harcandı sevdaların.
sevdaların yarım kaldı,
sen yarım kaldın.
hala boşlukta kanar durur bir yanın,
eksiksin, kendini bulamadın.
"korkuyorum.
öyle büyüttüm ki sevdayı içimde,
ağır geliyor artık, taşıyamıyorum
her sbah tarifsiz bir iç sızı uyandırırken beni,
acıyı böylesine somut hissederken içimde,
böyle bir yürek ağrısıyla uyanırken
düşlerden gerçeklere...
hangisi uyumak olur, hangisi uyanmak;
gerçeklerden kabuslara uyumak mı yaşamak?
evet, korkuyorum ruhum,
korkuyorum.
yalnızca özgürlüğümü istiyorum!"
biliyorum bunları, biliyorum.
unutma ki her sabah
seni nefes almaya ben zorluyorum.
oysa sen...
"oysa ben, unutmak için nefes almak yerine,
sonsuza dek nefesimi tutmayı yeğliyorum.
unutmak değil bu; cinayet!
kendimi yok ediyorum.
içimde ağlayıp duran çocuğu susturmak bu,
unutmak değil.
oysa, çocuklara gerçeği anlatmak ne denli zordur
bu hayatın kalıpları yabancıdır onlara
ağlayıp düşlerini isterler sizden
onları esir almak zordur.
içimdeki çocuk ağlıyor ruhum,
yaraları var, kanıyor.
unutmak, onu boğmak, susturmak demek;
onu öldürmek demek unutmak.
kendimi yok etmek için aldığım nefes
sığmıyor içime...
yitiriyorum kendimi,
günden güne azalıyorum.
özgürlük ruhum...
martılar gibi özgür olmak istiyorum!"
oysa senin ölme hakkın bile yok!
ölümün belirsizliği değil,
geride bıraktıklarını acıtmak korkutan seni...
tuhaf;
sevgi seni yaşamın dışına iterken,
bak, hayata yeniden zincirliyor yüreğinden.
sevgiye esirsin sen,
aşka esirsin...
ölümü düşünürken bile özgür değilsin.
en iyisi susmalısın sen.
yaşamla ölüm arasında sessizce düş kurmalısın.
susmalısın!
"söz bitti artık...
susmalıyım...
bak kentin göklerinde tek bir martı bile uçmuyor
bu kentin sokakları soğuk, üşüyorum.
oysa ben, başımın üzerinde taşıdığım mavilikte
kendi martımı özgür bırakıyorum.
susuyorum artık...
susuyorum...