Alemlerin Rabbi'ne,
lütfûyla bize bağışladıklarına,
susuzluklardan sonra suya,
karanlıklardan sonra ışığa,
sıkıntılardan sonra genişliklere,
birbirini izleyen mevsimlere,
dağlardan gelen esintiye,
kıyıya vuran dalga seslerine,
bülbüle ve turnaya,
zamanın gergefini ince ince işleyen cümle mahlukata,
ince düşünceye,
hikmet peşindeki akla,
hakikatle çarpan kalbe,
bilgelikle nurlanan yüze,
günahı temizleyen tevbeye,
candan kopan aminlere,
kalpleri kıpırdatan heyecana,
varlıkları saran muhabbete,
sese ve sükûnete,
hayata ve ölüme,
şefkate ve merhamete,
ardında ibret bırakan sıkıntılara,
öğrenen dimağlara,
iyiye ve iyiliklere,
içimizden geçen güzelliklere,
şükre ve ikrama,
hoşnutluk ve rızaya,
nezaket ve ihtimama,
efendilik ve zarafete,
içe dokunan kelama,
zevke varan hissiyata,
gördüklerimize ve görmediklerimize,
bildiklerimize ve bilmediklerimize,
yaratılışımızdaki esrara,
azme ve sabra,
ormana ve çöle,
başına buyruk bir ırmak gibi içimizde akaduran fikre,
burun kemiğindeki sızıya,
boğazdaki düğümlenmeye,
buğulanan göze,
içinde okyanus gizleyen gözyaşına,
bükülmüş boyunlara,
kırılmış dizlere,
yakaran dudaklara,
niyaz makamındaki fısıltıya,
tuza ve ekmeğe,
hurmaya, zeytine ve incire, susama ve çörek otuna,
lezzete ve şükre,
yola ve vuslata,
yağmura ve toprağa,
idrake ve feyze,
şu âna ve geçmişe, şu âna ve geleceğe,
bütün zamanı avuçlarında tutan âna,
hayra boyanan zamana,
hayra uyanan şuura,
şuurla atılan adıma,
şuurla yürünen yola,
uzaklıklara ve yakınlıklara,
kazaya ve kadere,
aklımıza sığmayan kainata,
içimize sığmayan mânâya,
ahenge ve musikiye,
her şeyi işitene,
her şeyi bilene,
karanlık gecede kara taşın üstündeki karıncayı görene,
görüp gözetene,
her şeyi yaratana,
her şeyin sahibi olana,
Rahman ve Rahim olana,
alemlerin Rabbi olana sonsuz hamd-u senâlar ediyoruz,
bütün varlığımızla…
Gökhan Özcan..