Bir Dost

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
01 Haz 2007 13:20:46
Bir Dost

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..

Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...

'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:

'Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!...'

Can Dündar


Çevrimdışı fel

  • Uzman Üye
  • *****
  • 839
  • 722
  • 839
  • 722
# 01 Haz 2007 13:24:51
Çok güzelmiş .....
çok içlendim bu yazıyı okurken dehliz öğretmenim çünkü benim hiç böylesine derin bir dostum olmadı...

Oldu diye zannettiğim kişiler sırtımdan vurunca artık hep bu kavramın içinin boş olduğunu düşündüm::(:(:(:(:(

Çevrimdışı asortik19

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
# 01 Haz 2007 13:27:56
DOSTLUK GÜNAH OLMAYACAK KADAR MASUM, KÖLE OLMAYACAK KADAR ÖZGÜR, UMULMAYACAK KADAR YAKIN, UNUTULMAYACAK KADAR DERİN,
 TEK BAŞINA YAŞANMAYACAK KADAR ZORDUR.



DOST VARDIR GIDA GİBİDİR,
ONU HEP ARARSIN.
DOST VARDIR İLAÇ GİBİDİR GEREKİRSE ARARSIN.
DOST VARDIR HASTALIK GİBİDİR,
 ONU ARAMAZSIN O SENI BULUR..

Çevrimdışı merve55

  • Uzman Üye
  • *****
  • 261
  • 31
  • 261
  • 31
# 01 Haz 2007 15:14:10
paylaşımınız için teşekkür ederim dehliz hocam.

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 01 Haz 2007 15:56:24
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bir Dost

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..

Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...

'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:

'Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!...'

Can Dündar



Dehliz öğretmenim çoook teşekkür edrim size. Çok  duygulandım ve dostumu çok özlediğimi anladım.Ben kendimi çok şanslı hissediyorum.Böyle bir dostum var ve ben böyle bir dostum
 Herkese nasip olur inşallah

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
# 01 Haz 2007 16:50:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dehliz öğretmenim çoook teşekkür edrim size. Çok  duygulandım ve dostumu çok özlediğimi anladım.Ben kendimi çok şanslı hissediyorum.Böyle bir dostum var ve ben böyle bir dostum
 Herkese nasip olur inşallah



İnşallah hocam.:( :( :( :(

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 01 Haz 2007 21:00:50
 benim en iyi dostum eşim olsa gerek...Bunu okuyunca daha iyi anladım.

Çevrimdışı sule75

  • Uzman Üye
  • *****
  • 442
  • 239
  • 442
  • 239
# 01 Haz 2007 21:15:38
herkeze böyle bi dost lazım.yalansız ve çıkarsız yaşanan.

Çevrimdışı konakyanlı

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 354
  • 891
  • 354
# 01 Haz 2007 23:57:23
 Bu gün gerçekten bir dostum olduğunu öğrendim.

 Aramız da mesafeler olsa da, gerçekten dostum olduğunu anlamamdan dolayı memnun oldum.

 Dostun ille de yanınızda olması gerekmiyor.
Önemli olan antipati.

 Beni uzakta ki daha çok mutlu etti.

 

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Haz 2007 01:44:51

Dostluk

Eskiden dostu ruh ikizi olarak değerlendirirdim.Bir gün bir şekilde birbirimizi bulacağımızı sanardım.Sonra düşününce , dostluğun inandığım ruh ikizini beklemekten çok daha öte olduğunu ve bu inancımın kadercilikten başka bir şey olmadığını anladım.

Evet,dostluk beklemek değildi.Bilakis aramaktı...Emek ve fedakarlığın ta kendisiydi.İnsan ,beklenmezliklerle dolu...Hepimiz ayrı birer dünyayız.Düşüncelerimiz , davranışlarımız , duygularımız herşeyimiz farklı birbirimizden.Dost seni tanıyan anlayan diye biliriz.Ama insanın daha kendi karmaşık biyolojisini anlayamadığı bir ortamda bir başkasının onu tanıması,anlaması normal mi ?Öyleyse nasıl oluyorda insan karşısındakini kendisinin bir parçası olarak sayıyor....

İşte bence bu noktada devreye fedakarlık ve emek giriyor.Yalnızlığını bilen insan kendi içinde kopan fırtınaların koyu bulutlarını karşısındakinde gördü mü ona bağlanıyor.Ve bu bağı koparmamak için emek harcıyor.Hatta kendinden fedakarlıkta dahi bulunuyor.Birde karşıdan geldimi buçaba işte o zaman insan kaybolan parçasını buluyor.Paylaşıla köklenip güçlenen dostluk insanın yalnızlığa karşı kalkanı haline geliyor.

Ortalıkta ne sen ne ben kavramı ..... Ne çıkar kaygısı ne de bencillik kalıyor....
Birde bakmışsın ki senin sevinçlerin onun mutluluğu , senin sıkıntıların onun üzüntüleri.İnsanı insan yapan o saf yanını ortaya çıkarıyor dostluk.Dostluk sayesinde birşeyler vermeyi ve vermenin tadını anlıyor insan.

Dostun ister annen olsun , ister arkadaşın ,kafeste beslediğin kuşun ya da Veysel'in dediği gibi kara toprak olsun , ama olsun ,yeterki olsun....
Ama beklemekle olmaz çaba lazım ,emek lazım...Onları yeşertmeye sevgi lazım...fedakarlık lazım onları büyütmeye..Sonraaaa ömür lazım sadece ömür lazım ellerinle büyüttüğün o koca çınarın altında serinlemeye...Dostun mu var o zaman keyfin yerinde ....Dostun mu var o zaman yalnızsan bile yalnızlığını hissetmezsin...Dostun mu var o zaman sen dünyanın en şanslı insanlarındansın....

Sıkıntılı günlerimde dahada anlıyorum dostumun değerini...Onunla tanıştıktan sonra yeni bir pencereden bakmayı öğrendim hayata.Onunla tanışana hiç denememiştim.Bazen soruyorum kendi kendime onunla tanışmasaydım ne olurdu diye.Olduğumdan farklı bir yöne mi eğilirdim acaba.Eee peki ben şimdi
hangi yöndeyim ? Önümü göremiyorum.Hala birşeyler eksik gibi ama yapmam gerekeni bilmiyorum ...

Dostum seni çok seviyorum ....


(Alınıtıdır)

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 03 Haz 2007 10:30:31
DOSTLUK
İkisi, çok samimi dost ve arkadaşlardı. Fakat, biri çok kurnaz, atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi.

Bir gün kurnaz olanı, yine arkadaşının yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir.

Bir süre sonra kurnaz olanı, yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve mutlaka onunla evlenmek istediğini, bu iyiliği kendisine yapmasını ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez. Fakat aralarında o kadar kuvvetli sevgi ve dostluk vardır ki, arkadaşının mutluluğu için bu teklifi de kabul eder ve nişanlısını arkadaşına verir.

Zaman içinde saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir “Ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım” diyerek, arkadaşının iş yerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yine de “bir bildiği vardır” diyerek arkadaşına kızamaz.

Saf ve temiz olanı bir gün sokakta dolaşırken, yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır. Saf adam artık yaptığı iyiliğin karşılığı olarak zengin biri olmuştur. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunu iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir.

Bir gün evin kapısını bir dilenci kadın çalar. Yaşlı kadın “çok aç olduğunu” söyler ve “kendisine yemek vermesini” ister. Bizim saf, hiç düşünmeden kadını içeri alır, karnını doyurur, kimsesinin olmadığını öğrendiği kadına, kendisinin de yalnız olduğunu söyler ve “Bu evde birlikte yaşayalım, sen evin işlerini ve yemeklerini yaparsın” der. Yaşlı kadı hiç düşünmeden kabul eder.

Bir süre sonra yaşlı kadın, bizimkine, “Kendine uygun bir kız bulup evlenmesini” söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler. Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiye görüşebileceğini söyler. Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi kırgın olduğu halde, çok samimi dostunu unutamamıştır. Biraz da geldiği konumu görmesi açısından, samimi arkadaşına da davetiye gönderir.

Düğün günü gelir çatar. Saf adam, düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrofonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; “Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendinse verdim. Çünkü biz gerçek dosttuk, onun üzülmesini istemedim. İşlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi, çok üzüldüm, ama yine de arkadaşıma kızmıyorum. Çünkü biz gerçek dosttuk”

Bu konuşma üzerine kurnaz arkadaşı daha fazla dayanamaz, mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya; “Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim. Bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim. Üzülerek onu da bana verdi... Nişanlısını istememin nedeni, o kadının arkadaşıma layık bir kadın olmamasıydı. Kendisi çok saf ve temiz olduğundan, arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım. İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi. Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım. O yüzden kendisine iş vermedim. Günün birinde karşılaştığı adam benim babamdı. Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi. Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için ben gönderdim. Şu anda evlenmek üzere olduğu bayan da benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz öyle gerçek dostuz.”
                             

 

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 03 Haz 2007 10:35:29
 
ARKADAŞ MI, DOST MU ?
Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, "Senin kaç tane dostun var?"

Oğlan cevap vermiş: "Ohooo yüzlerce..."

Babası oğluna açıklamış.
 
"Bak oğlum" demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.
 
Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.
 
Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım.
 
Adam birkac tane tavuk kesmis ve başka birkaç ıvır zıvır'la birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuval'dan kanlar akıyormuş. Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardm iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.
 
Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.
 
Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; "İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı
benim dostuma götür."
 
Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet'in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.
 
Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.
 
Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. Yooo bitmedi demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk olur mu hiç öyle şey demiş. Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.
 
Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek istediği bir şey var demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye.
 
Babasının dostu demiş ki, benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana "biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını" demiş!
 
İşte böyle. Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter derken ne demek istediğini...
 
Sen Gülerken yanındakiler de güler,
Ama ağlarken yalnız ağlarsın,
Onun için öyle bir ağaca yaslan ki,
Asla yıkılmasın.
Öyle bir dost edin ki,
Asla bırakmasın.
 

 
 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 24 Eyl 2007 17:25:23
ÖNEMLİ OLAN DOSTU KAYBETMEMEK

Dostluk, sevgisi sönmüş şu çağda kıymetini bilmediğimiz değerlerden biri... Tıpkı sevgi, inanç, kardeşlik gibi... Sağlık gibi, şükrünü hakkıyla eda edemediğimiz nimetler gibi...
Kıymetini bilmediğimiz, hatta öyle ki arayıp da bulamadığımız bir değer dostluk...
Önceden “Dost bulmak kolay, önemli olan o dostu kaybetmemek” derken, artık bu söz “Dost bulmak zor, onu kaybetmemek, dost kalabilmek daha da zor” şeklinde hayatımızda yankılanır oldu. Çünkü artık menfaatlere endeksli ilişkilerimizde güven duygusu tarumar oldu. Oysa menfaatlerin olduğu yerde hangi güzel duygu, hangi değer varlığını sürdürebilir ki?..
Gerçek sevgi ve dostlukların olduğu yerde menfaatler olur mu hiç?
Tabi ki bu güzel değerlerin bulunduğu yerde “ben” diye feryat edenlerin menfaatlerinin bulunması mümkün değil. Çünkü dostluk “ben” değil, “biz” diye feryat eder. Çünkü dostluk paylaşmaktır. Sevgiyi, mutluluğu, sevinci, acıyı, kederi, hüznü paylaşmaktır. Aynı bardaktan suyu paylaşmak, bir ekmeği ikiye bölüp paylaşmak, sevgi dolu bir yüreği paylaşmak, aynı fikri, aynı zikri, aynı davayı paylaşmaktır dostluk.
Dostluk hiçbir karşılık beklemeden paylaşmak, hiçbir karşılık beklemeden verebilmektir, sende ne varsa dostuna...
Tıpkı Hz. Ebu Bekir gibi dostuna, dost bildiğine kendini adayabilmektir. Dostluk, Ebu Bekir’in Rasulullah’a (s.a.v.)  muhabbetindeki yegane sırrın adıdır. Dostluk, Medine’ye teşrif eden Rasulullah’ı misafir etmede yarışan ensar heyecanının adıdır.
Ve bütün bu vefakâr davranışların temelinde bulunan en yüce dosta dost olabilmek arzusu, İbrahim Halilullah makamına ulaşabilme gayesidir dostluk...
Dostluk saygı, sevgi senfonisi içinde edebin baştacı olduğu, özveri, fedakârlık ve bütün güzellikler adına ne varsa harmanlanıp gönülden gönüle sunulan en güzel senfoni ve ashab-ı suffe kardeşliğinin günümüzde yankılanışını bulan kutlu bestedir. Eğer ki, bugün bu kutlu bestenin yankısını gönüllerimizde duyamıyorsak, asrı saadetin altın sayfalarına altın harflerle kazınmış bir hazine olan ensar ve muhacir kardeşliğini, dostluğunu kavrayamayışımızdandır.
Dostluk, bizden olmayana, bizim gibi düşünmeyene yüreğimizin kapılarını kapamak değil, hataları olanları hatalarından dolayı yalnız bırakmak değil, günahları olanları kendi terazimizde yargılamak değil.
Dostluk bizden olmayana bizdeki güzelleri gösterebilmek, bizim gibi düşünmeyenlerin de düşüncelerini dinleyebilmek, hataları olanlara yanlışlarını gösterebilmek, günahkâr olanlara “Gel beraberce, tevbe edelim, bir daha dönmemecesine.” diyebilmektir.
Dost, dostlar, günahıyla sevabıyla bizden olan, gönül bahçelerimizin kapılarını sonuna kadar açtığımız yegane insan veya insanlar...
Dostlar ırmak gibidir. Kiminin suyu az, kiminin çok. Kiminde ellerin ıslanır yalnızca, kiminde ruhun yıkanır boydan boya...
Evet dostlar ırmak gibidir. Kiminde ellerimiz ıslanır, kiminde ruhumuz yıkanır.
Ya biz, bizler nasıl dostuz? Dostlarımızın sadece ellerini mi ıslatıyoruz, yoksa ruhunu yıkayabiliyor muyuz? Eğer ki dost dediğimiz insanı herşeyi ile kabul edebilmişsek, güzel yönlerine güzellikten bakabiliyor, hatalarına birlikte yanıp, birlikte ağlayıp, birlikte düzeltme yoluna gidebiliyorsak, dost acı söyler ama doğru söyler hoşgörüsüyle hareket edebiliyorsak ve kırılmadan, gücenmeden bütün açık yürekliliğimizle konuşabiliyor, birlikte dertlerimize çareler arayabiliyorsak, dostun ruhunu yıkayan ırmağı olabilmişizdir.
Hayatın bütün zorluklarına karşı bir cephede savaşan askerlerin edasıyla omuz omuza verebiliyorsak, karşımızdaki insanın derdi ile dertlenip, en ufak hüznünü, acısını, bütün azalarımızda hissedebiliyorsak, sevinçlerine kendi sevinçlerimizden daha coşkulu çığlıklar atabiliyorsak dostluk merdiveninin basamaklarından emin adımlarla çıkıyoruz demektir.
Dostluk ipek böceği hassasiyeti ile ezeli ve ebedi kardeşlik bağını örebilmek. Evet bu güzel değeri oluşturabilmek ipek böceğinin ipeği oluşturmasındaki hassasiyeti ister. Çünkü güzel olan herşey gibi değerli olan herşey gibi dostluk da zor iştir, hassasiyet ister.
Onun içindir ki, dostlara en güzel duygularla uzattığımız çiçeklerin ellerimizden kaldırımlara düşmesi ve dostlar tarafından çiğnenip geçilmesi kadar acı vermez hiç bir şey...
Onun içindir ki dost vurgunları kadar hiç bir şey kanatmaz insanoğlunun yüreğini...
Gelin dostlar, sevgisi sönmüş şu çağa inat dostlarımıza, dostluklarımıza sahip çıkalım.
Gelin en güzel duygularımızı yüklediğimiz bir tebessüm ile ilk karşılaştığımız dostumuza bırakıverelim can-ı gönülden...
Gelin yüreğimizdeki dostane sevgilerimizi söyleyelim dostlarımıza... En azından “Dostluğun için minnettarım” diyerek gönüllerinde meltem rüzgarları estirelim.
Gelin dostlarımıza dualar edelim gıyabında, Rahmanın bile geri çevirmediği, anne duası kadar içten dualar...
Gelin zahiri ve batini mesajlar gönderelim dostlukları anlatan...
Mesela “Dostluk ağlamaksa, yüreğindeki yası paylaşmaksa, üzüldüğünde sıcak bir kucaksa ve dostun için ateşe atılmaksa, dünya durana dek, bu ruh ölene dek dostumsun.” diye seslenen...
Mesela:
“Bizim ömrümüzde bir ırmak vardır.
Köpüklerinde hayallerimizi yüzdürdüğümüz
Bizim ömrümüzde dostlarımız vardır
Günlerimiz ayrı geçtiğinde üzüldüğümüz” diye hasretlerimizi ifade eden...
Gelin en çok sevdiğimiz, dostluklar adına söylenmiş bir melodiyi dostlarımızın gözlerinin içine bakarak bir kez daha terennüm edelim beraberce.
Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş
Bu en güzel, en sıcak duygudur arkadaş.
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu beraberce elele
Olmasın hiç, o ta içten gülen gözlerde yaş
Evet arkadaş kim olduğumu, ne olduğumu
Nereden gelip nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Ellerimden tutup karanlıktan aydınlığa sen çıkarttın.
Bana yürümeyi öğrettin yeniden elele.
Ve daima ileriye
Bir gün, bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe gün gelir ellerimiz
Yine dostça birleşir ayrılsak bile kopamayız.
Mısralarıyla yeniden yankısını bulsun dostlarımız, dostluklarımız gönüllerimizde... Dileğimiz o ki başta yüce dosta dost olabilmek.
Ve yine bir dostun temennilerinde olduğu gibi:
“Ebedi bir ülkede daimi dost kalabilmek” dileklerimizle...

 

Çevrimdışı çiğdemkl

  • Yeni Üye
  • 9
  • 0
  • 9
  • 0
# 25 Eyl 2007 00:33:44
Eşimin en iyi dostum oldoğunu bir kez daha anladım.tesekkürler.

Çevrimdışı Selenay 1

  • Uzman Üye
  • *****
  • 320
  • 694
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 320
  • 694
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Eyl 2007 01:11:39
Bu anlatılanlar ançak böyle hikayeler de yada masallarda olur.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK