Yirmi dört yaşında bir genç öğretmen
Yirmi dört yaşında, daha hayatının baharında
Adı; ya Osman’dı, ya Abdullah, yada Mustafa
Ne fark eder ki...
Severdi. İçimizden sıcak bir umur beklerdi sevdaya yolcu
Gönlümüze hakikatin ışığını serperdi.
Deniz gözlerine bakıp, nazlı nazlı gülümserdik.
Bize çiçeklerim derdi. Taze bahar çiçeklerim.
Koklamaya kıyamazdı, kıyamazdı minicik ellerimize dokunmaya
Sırma saçlarında birkaç beyaz tel vardı.
Acının, yalnızlığın, çaresizliğin marifeti birkaç beyaz tel
Okuyup öğretmen olmak için
Yaylalarda koyun güttüm, tarlalarda ırgatlık yaptım derdi.
O öyle bir insandı ki...
Gönlünde acıdan, kederden tek bir eser bile yoktu.
O öyle bir insandı ki...
Bir kıvılcım olsaydı daha yanmadan, cehalet dağları bir bir erirdi.
Bir ak bulut olsaydı kalkıp zirveden, çorak topraklara hayat verirdi.
Puslu, sedasız bir sonbahar sabahıydı
Sanki semada kara bulutlar haykırmışlardı,
Bize bir şeyler söylemek istemişlerdi.
Duymadık. Duyamadık.
Hep birlikte gülüşerek köhne okulumuza vardık.
Zil sesini duyunca çağladı sevincimiz
O sınıfa girdiğinde kara tahta sanki bir güneş oldu.
Günaydın öğretmenim! Dedik.
Deniz gözlerine bakıp, nazlı nazlı gülümsedik.
Derken ortalık karardı, derin bir sessizlik çöktü,
Bütün kuşlar kaçıştılar dağlara doğru.
Sevgi düşmanları, hainler, zalimler, bölücü köpekler sardı dört yanı.
Namlular çevrildi üzerimize.
Benim sağ yanımdan bir kurşun geçti gölge gibi
Sırma saçlı yiğidimi, deniz gözlü civanımı götürdü.
Oy..!
Dizlerinde can kalmadı, savruldu yere.
Çakmak çakmak yanan gözü birden kapandı.
Şehit oldu öğretmenim...
Başının altında kanlı bir kitap ve benzinde manalı bir tebessüm vardı.
Bembeyaz kefenlerle yeni doğmuş, tertemiz bir bebek misali beledik onu.
Tabutunu ay, yıldızlı bir bayrakla süsledik.
Sılasına, anasına, kardeşine, eşine; daha yeni doğmuş,
Daha yüzünü bile göremediği bebesine yolladık yiğidimi.
Hani demiştim ya...
Yirmi dört yaşında bir genç öğretmen
Yirmi dört yaşında, daha hayatının baharında
Adı; ya Osman’dı, ya Abdullah, yada Mustafa
Ne fark eder ki demiştim ya.
İşte o bir ilim şehidiydi.
Ben! Tutamadım kendimi.
Haykırdım bağrımı yırtarcasına
Unutmayacağım seni öğretmenim!
Unutturmayacağım seni öğretmenim!
ŞEHİTLER ÖLMEZ...!
ŞEHİTLER ÖLMEZ ÖĞRETMENİM...!