Bir milletin takvimi, onun tarihi demektir.
İskender Pala soyle der:
Bir milletin takvimi onun tarihi demektir.
Takvim bize geriye doğru düşünme imkânı verir ve kodlarımızın derinliğini, sağlamlığını, kadimliğini gösterir.
Mesela Çin bizim on iki hayvanlı takvimimize benzer bir takvim kullanır ve bir Çinli bu geleneksel takvim sayesinde on beş bin yıl geriye doğru kendi tarihinin sınır taşlarını hatırlar, söz gelimi sekiz bininci yılda milletinin başına gelenleri hafızasında tutar. Bu ona kimlik verir.
Yahudiler 29 veya 30 günlük ayları olan ve bir yılı on iki, bazen on üç ay süren bir kameri takvimi altı bin yıldır kullanırlar. Bu onların genlerinde geçmişe doğru bir aidiyet hissini ayakta tutar ve tarihi unutturmaz.
Japon takvimi Şinto kaç bin yıldan beri hâlâ aynıdır ve bir Japon bununla gurur duyar.
şİmdi, bu takvimlerin Miladi takvime göre çok kullanışlı olduğu söylenemez, ama hiçbir Yahudi veya Japon bunu değiştirmeyi düşünmez.
Üstelik değiştirmedikleri sürece dünya milletleri arasında geri kaldıkları, çağdaşlıktan uzak düştükleri fikrine de kapılmazlar.
Onlar bilirler ki takvim değiştirmek, hafızayı değiştirmektir.
Sanki zamanı bir yerinden yırtıp asıl parçayı saklamak gibi...
Takvimi değiştirdiğiniz vakit kimliksiz, tarihsiz, hafızasız bir millet olma tehlikesi vardır.
Çünkü o zaman size kimlik veren geçmiş olayları kendi medeniyet birikiminize göre değil, kabul ettiğiniz yeni takvime göre anlamlandırmaya başlarsınız.
Hatırladığınız tarih ve geçmiş, sizin yaptığınız tarih değildir artık. Siz orada etken konumdan edilgen hale düşersiniz ve tarihsel başarılarınız, icatlarınız, keşifleriniz, dünyaya yaptığınız katkılar hep yeni takvimin sayfalarına işlenir.
Mesela Konstantinepol 857'de değil 1453'te fethedilmiş olur ve tabii "Belde-i Tayyibe" fikri aradan kalkıverir.
Ayasofya algısı Eyüp Sultan algısından önde durur ve İstanbul'un Konstantinepol kimliğini baskın kabul etmeye hazır hale gelirsiniz.
En basit tanımıyla Hicret'ten koparılıp Noel'e bağlanır, Noel kutlamaları için özel ve tüzel hazırlıkları arttırırsınız. İşin ilginç yanı bu değişikliği de laiklik adına yapmış, Hicri takvimden kaçıp Gregoryan takvime kapılanmışsınızdır. Hak Peygamber'den kaçıp Papa'ya sığınmak yani...
Şimdi hep unutturulmaya çalışılıyor Ay Takvimi –Hicrî takvim- tüm dünyada
Niçin unutturuluyor?
Çünkü müslümanın hayatıyla sıkı sıkıya ilişkilidir ay takvimi..
Bayramlarından tutun, muhtelif günlerde tutulan oruçlar, hac, hayz, nifas, iddet hakeza..Hepsi ay takvimine göre..
Tevbe Suresi'nde de ayet var zaten, Rabbimiz te'kid ediyor bunu..
Müslümanın herşeyi bu takvime göredir.
Takvim bozulursa ahkâmın çoğu gidecek, o yüzden gayret ediyorlar..
Gerçekten de şimdi bizler ayların adını dahi bilmiyoruz maalesef..
Madem onlar unutturmak için gayret ediyorlar, bizler de unutmayalım inşaAllah..
Mesela tarih atarken ay takvimine göre atalım, günlüklerimizi yazarken ve başka şeylerde de buna dikkat edelim, sahip çıkalım..
muhabbetle
alıntıdır