Rahmetlik Abdürrahim Karakoç'un şiirlerinin hepsinde bir mana, tarif edilmez bir gerçeklik vardır. Şiirlerinde ki her kelime, her cümle sosyal hayatın, dünün, bugünün, yarının kıvrımları arasında su gibi akıp gider...
"Çok'ta kederlenir, 'az'da gülerim
Ustura ağzında düşüncelerim..
Deliliktir belki.. bırakın kalsın.
*
Doğan her bebeğin hakkı var bende
Öğütülen benim her değirmende
Ne sonu, ne ilki...bırakın kalsın."
Ben de diyorum, "Bırakın kalsın."
*
Gençliğin getirdiği güzellikler yerini artık yorgunluklara bırakıyor.
İstesen de bacaklar eskisi gibi yürümüyor.
Mutfaktaki yüksek raftan uzanıp aldığın bir bardak bile akşama kadar kol ağrısı yapıyor. Düne kadar kadar tırıs çıktığın basamaklar üçüncü katta nefes nefese bırakıyor kalbini; oturup dinleniyorsun dakikalarca. Kapı ziline basmak bile ayrı bir hüner; başka zile bastığının farkında olmuyorsun çok defa...
Saç sakal kışa dönüyor, her telinde ayrı bir mevsim; temmuzda üşüyorsun ocakta alev alev yanıyorsun. Yaprakların dökülüyor, yağmurlar kesiliyor. Bir yanın ıslak, bir yanın kupkuru...
İçtiğin çayın, aldığın her türlü nevalenin verdiği o mübarek tadın yerinde hapın ilacın kekremsi kokusunu, tadını duyuyorsun ağzında....
Dalıp gidiyorsun bir yerlere; kimi zaman Ankara oluyorsun, kimi zaman Yozgat, kimi zaman Kırıkale Kayseri, kimi zaman bomboş, sahipsiz bir köy oluyorsun.
Olmasın desen de her su yatağını bulup senden uzaklaşıyor.
Oturup kalıyorsun bir başına.
Karakoç'un dediği gibi "Bırakın kalsın!"
*
"Güzel insanlar güzel atlara, iyi atlar iyi insanlara yoldaş olup çekip gitmiş."
Kırat gibi koştuğumuz yollarda artık başka atlar, başka taylar koşuyor.
Yol değişmiş, kural değişmiş; koşan her at birbirini tekmeliyor, birbirini ısırıyor. Herkes herkesin sırasını kapma telaşında; ne kural kalmış ne edep!
Sorsam binlerce sebep; "Bırakın kalsın!"
*
Çarşıda pazarda, yolda yokuşta dünya yansa umurunda olmayan gençler...
Ellerinde eğlenceleri(!) kol bacak boyun döğmeli, kimi sakallı, kimi uzun saçlı, kiminin saçı arkadan bağlı. Konuşmalarında o malum ünlem(!) fark etmiyor kız erkek...
Durdurup "Nedir bu ağzından çıkan" desek...
Azar işiteceğim belli; "Bırakın kalsın!"
*
Çocukların hepsi yemek özürlü, yemek yiyeceği yok.
Hepsi sıska, boyu posu yerinde olanlarda renk yok.
Anamızın sırtımızı yumruklayarak yedirdiği "yemek bitmeden kalkmak yok!" korkuları da artık yok!?
Yemek masasında telefon, telefonda çizgi film.
Çocuk ne yediğinin farkında bile değil, taşı versen onu da yiyecek.
Nerde o eski sofralar, nerde o mübarek iklim..
Kimseye söyleyecek bir kelimecik sözün yok; "Bırakın kalsın!"
*
Haftada bir pazara gidersin, her şeyi elinle seçersin eve gelirsin içinde iki üç adet bozuk domates.
"Ellerimle seçtim" dersin, kendi kendine kızarsın, kafanda onlarca soru, konuşsan kime konuşacaksın her şey içinde kalır Allah'a havale edersin.
Markete gidersin bir tarafı eksik, yırtık para,
Hastaneye sıra alırsın herkes girer en öndeyken en arka sıra,
Taşınırsın; incelik yok getirirler her şeyini kıra kıra.
Nasıl yaparlar nasıl ederler bilmiyorum.
"Bırakın kalsın!"
*
Gittiğin düğün cenaze,
İstiyorsun bekliyorsun haliyle, onlarda gelsin bize.
Ortak olsun acımıza neşemize. Ama nerdee!*
Akrabalıklar bitmiş, komşuluk ölmüş, onlarda haklı(!) pahalılık, yer, hastalık falan filan..
Ardından bir de küfür yersin!
"Bırakın kalsın!"
*
Eski dostlar, eski arkadaşlıklar dünde kalmış.
Kırk yıl aramamış arkadaş, "düğünümüz var" diye haber salmış(!)
Ahh o eski güzellikler, eski muhabbetler, yüreğe dokunan şarkılar türküler, davetsiz, habersiz gidilen misafirlikler, birimizin "biz" olduğu günler...
Hepsi dünde kalmış; "Bırakın kalsın!"
*
"Ne yarım tam yarım, ne bütün tamam
Yolcular anlamaz, ben anlatamam
Tren son durakta.. bırakın kalsın."
Balkondayım.
Dışarıda inceden inceye insanı üşüten bir soğuk var, üşüyorum.
Sırtımda kazak, "Bırakın kalsın!"
adamın biri
01.08.2024/ Sarıkaya