ilk başladığımda 40 yılını bu işe harcamış bir hocayla karşılaşmıştım. daha yeniyim içimde bir heyecan, mesleğimle ilgili hayallerim, yapacaklarım. hep bunları düşünüyordum. bu hoca beni farketti ve sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi gülümsedi bana. hocam yenisiniz galiba dedi. evet hocam yeni başladım dedim. bana yaşadıklarını ve öğretmenliği anlattı. ben ise hayran hayran dinledim. ve en sonunda yaptığım bunca işin, karşılaşmış olduğum bunca sıkıntının karşısında elime ne geçti, hiçbir şey. küçük bir teşekkür bile almadım. ama en büyük hazzı en büyük mutluluğu yaşadım. ayrıldığım her okulda benden bir eser vardı, dedi. yaptığınız zaman kimse anlamaz, köylüye müdürlere müfettişlere anlatamazsınız. ama gün gelir adınız bir şekilde anılır demişti.
Gelenler anlar umuduyla müdür odama eski resimlerini koydum bahçe toprak, banhçe kapısı devrilmesin diye iple bağlanmış bacası yıkılmış boyası dökülmüş, pencereleri tahta resimleri.. Şimdiki halinle kıyaslanmaz bile ama gelen müfettiş şimdide okul bahçesine voleybol ve basketbol sahası istiyor anlamak mümkün değil ya...
Yada benden önceki öğretmen arkadaşın arkamdan muhtar iyi çalışıyor açıklamalarını duymak şaşırtıyor beni...