3 yıl Yozgat'ta dağ başında ve 1 yıl Kütahya'da tek öğretmenli birleştirilmiş sınıf okuttuktan sonra iki yıl Kütahya'da beldede müstakil okulda çalıştım. Şimdi yine birleştirilmiş sınıf okutuyorum. Her iki uygulamada da çalıştığım için şunu söyleyebilirim ki; köy çocuğu her yerde aynı. Hep öğretmenin fedakarlığı ve çalışkanlığı ile ilerleme kaydedilebiliyor.Taşıma merkezli eğitim de süper değil hani. Üç beş köyden 10-15 çocuk.Okula gelen yine aynı çocuk. Şehir merkezi ve veli ilgisi olmayınca ha müstakil ha birleştirilmiş.Pek fark yok. Tecrübeyle hepimizin kazandığı ortak bir payda varsa o da bu işin sevmeden yapıldığında ne kadar çekilmez olduğu.3 yıl lojmanda kaldım. Elektrik bir gün var, bir gün yok.Su yok.Çeşmeden doldur. İnternet yok.Ne gerek var ki. Köylü yardımcı olmaz. Onlara mı kaldık.Kendi başımızın çaresine bakarız.Dert yanarsın.Sınıf öğretmeni olmayaydın derler. Niye duvarla konuşur insan. Çünkü anlamaz başkaları. Bir kuru teselli. Acıtır. İnsan bağlanacak birşey arar. Ya çocuklara bağlanırsın ya evraklara. Ben ilk iki yılımda hazırlanması gereken ne kadar evrak varsa, gerekli gereksiz hepsini kendim hazırladım. İnternette olmadığından hepsinin şablonunu kendim oluşturdum. Bir kaçıştı benimki. Düşünmekten kaçış. Bağlanamamak,sevememek,alışamamak yaptığım işe. Dönüp bakıyorum. Birleştirilmiş sınıfta en iyi arkadaşlarımız aslında okuttuğumuz çocuklar. Onları sevebildik mi nerede görev yapmışız ya da nasıl sınıfta çalışmışız pek bir esprisi yok.Yoksa kendi yalanlarımızla kurduğumuz iskambil kağıdından bir kule gibi umutlarımız. Çocuklara da alışamazsak yıkılıyor durmadan. Belki de öğretmen olarak hepimizin hatası sadece akademik başarıya odaklı olmak. Yoksa her çocukta sevilecek bir yan buluyor insan. Kazım adında bir öğrencim vardı. Deneme sınavında 25 Matematik sorusunun tamamını YANLIŞ cevaplamıştı. Ödül olarak Matematik Soru bankası vermiştim.
Şimdi sanayide oto tamircide çalışıyor. İlla ki akademik başarıya odaklanmamalı insan. Kazım o şaşkın halleriyle, neşesiyle her zaman en sevdiğim öğrencilerimden olmuştur. Bir de şunu düşünmeliyiz. Köyde şehir yaşantısına göre daha çok iş var. Soba yak,hayvanlara bak,sula,sütünü sağ,tarlada çalış........Bugüne kadar ki çoğu velim,ilkokul mezunu idi. Ne kadar yardımcı olabilir ki çocuğa. Ya da o hayvanların başına gittiğinde kim bakar ki çocuk ne yapıyor diye. Önemli olan o çocuğun hayatında küçük te olsa bir FARK yaratabilyor muyuz? Marnagoz da olabilir, çiftçi de. Yalnızlık en büyük stres sebebimiz ve bizi karamsar düşünmeye iten neden. Duvarlar yerine çocuklarla konuşunca stres te azalıyor. Kendimiz hırpalamak yerine yapabileceğimizi yapmak en iyisi. İnsan olumsuzluk aramaya başlayınca, arkası kesilmiyor düşüncelerimizin. Yazılanların hepsi siz değerli zümrelerimin yaşadığı gerçekler. Ama bu olumsuzlukları gözümüzün önü yerine arka cebimize koymak bence en iyisi. Hepinize başarılı çalışmalar ve kolaylıklar diliyorum.