Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
linkinden Hüseyin Nihal Atsız'ın kitaplarını okumak / indirmek mümkündür.
Hüseyin Nihal Atsız'ın Deli Kurt romanı hakkında :
«Deli Kurt», Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayazıd'dan sonra «Şehzadeler Kavgası» diye anılan devrin tarihî bir romanıdır
Hüseyin Nihal Atsız'ın RUH ADAM romanı hakkında :
«RUH ADAM», Türk edebiyatında pek alışılmamış çeşitte bir romandır.
Müellifin tarihî romanlarını okumuş olanlar, tarihî bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını görecek, sayfalar ilerledikçe kendilerini aşırı bir sembolizmin içinde bulacaklardır.
Bir tarih çeşnisinin de yer aldığı roman, yaşamanın gayesini yalnızca askerlikte bulan bir subayın hayatıdır.
Tabiatüstü olaylarla anlatılan bir hayat hikâyesinin, dikkatle bakıldığı zaman, gerçeklerin sembollerle çerçevelenmiş ifadesinden başka bir şey olmadığı görülecektir.
«Ruh Adam», kendi nefsi ile mücadele eden bir insanın macerasıdır.
Edebî-ruhî tahlilini yapanlar, eserin hakikaten bir roman mı, yoksa yaşanmış bir hayat mı olduğunu kestirmekte hayli tereddüde düşeceklerdir.
Hüseyin Nihal Atsız'ın Türk Ülküsü kitabı hakkında :
{Bir ülkünün çevresinde toplanmak ve onun için ölümü göze alarak savaşmak ne güzel şeydir!
İnsanlar ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar.
Millî bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır?
Hayvan, ölümden ve ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar.
Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır.
Bir zamanlar dinler insanları hayvan olmaktan kurtarmak için çalıştı, onlara Tanrı’dan öğütler verdi.
Bugünkü ülküler, tamamıyla millîdir.
Dinî inancı da içine almış olan millî ülkü, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bir duygu ve düşüncedir.
Bugünün kaba maddeciliği arasında Türk ülküsü sararmış, biraz küllenmiş gibi görünüyor.
Maddecilik hastalığı geçtiği zaman, o yine parlayacaktır.
Onun için Türk ülküsüne sarılmaya mecburuz.
Bütün Doğu milletlerini yendiği halde yalnız Türklerle başa çıkamayan Batı'nın içine sinmiş düşmanlığı ve hıncı karşısında, bizim silahımız, Türk ülküsüdür.
Tek başına Avrupa'ya dalan ve yüzyıllarca tek başına bütün Avrupa milletlerine karşı Allah’ın adını savunan Asya arslanları zaman zaman gaflet uykusuna dalmışlar, fakat sonra sıçrayıp şahlanmışlardır.
Bu seferki dalgınlık biraz tehlikeli gibi görünüyor.
Çünkü içinde bir de yabancıya hayranlık unsuru var.
Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun, tek çare ve tek ilacı Türk ülküsü’dür.}
Hüseyin Nihal Atsız'ın Dalkavuklar Gecesi / Z Vitamini kitapları hakkında :
Dalkavuklar Gecesi (1941) ve Z Vitamini (1959), yazarın yaşadığı devri, o devirdeki yetkilileri -birincisinde antik çağda muhayyel bir devlete taşıyarak, ötekinde kendi zamanından 50 yıl sonrasına taşıyarak- hicvettiği iki kısa satirik/allegorik romandır.
Şahıslarının çoğu o dönemdeki kişilerdir ve müthiş bir tenkit salvosuna tutulmuşlardır.
Bu iki kısa romanın önemi, “Millî Şef”lik devri ve tek parti diktatoryasının hüküm sürdüğü, ülkede kimsenin gıkını çıkaramadığı yıllarda, devrin ricalini hedef alması ve amansızca eleştirmesidir.
Muhtevasındaki tenkitlerin dozu biraz fazla kaçmış veya insafsızca görünse de bu romanların o devirde yazılmış olması başlıbaşına bir yiğitliktir ve Atsız Hoca’nın tavizsiz kişiliğinin belgesidir.
Hüseyin Nihal Atsız'ın Çanakkale'ye Yürüyüş, Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi kitabı hakkında :
ÇANAKKALEYE YÜRÜYÜŞ
Türk tarihini dolduran büyük zaferler arasında, Dumlupınar da dahil olduğu halde, hiç birisi Çanakkale zaferi kadar kat’î neticeli olmamıştır.
Çanakkale müdafaası Sakarya müdafaasının ve Dumlupınar taarruzunun anasıdır.
Çanakkale müdafaası olmasaydı cihan savaşı iki yılda bitecek ve Türkiye ortadan kalkacaktı.
Türkiye ortadan kalktıktan sonra da artık bir Sakarya, bir Dumlupınar olmayacaktı.
Çanakkale müdafaası mânevî-ahlâkî bakımdan da büyük bir eserdir.
Bu müdafaa madde bolluğunun, vesait zenginliğinin savaşta “her şey” demek olmadığını ispat etmiş ve yine Türk milletinin bütün cihanda baş dövüşçü ve birinci asker olduğunu bir yol daha ortaya koymuştur.
TÜRKÇÜLÜĞE KARŞI HAÇLI SEFERLERİ
1944-1945’te bu memlekette bir dram oynandı.
Resmî adı “Irkçılar Turancılar dâvası” olan bu oyun, ürpertici, acıklı bölümleri yanındaki güldürücü, katıltıcı sahneleriyle tam bir asrî dramdı.
Müellifi, nice böyle eserlerin yazarı olan İsmet İnönü; rejisörü, müellifin her kelimesine sadık kalmak, hattâ kafasından geçenleri anlamak ve aynen sahneye koymak için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen Halk Partisi idi.
Hüseyin Nihal Atsız'ın İçimizdeki Şeytan, En Sinsi Tehlike, Hesap Böyle Verilir kitapları hakkında :
“...... Bu en sinsi tehlike ile yaptığım kalem savaşını bu kitapçıkla okuyuculara sunuyorum.
Bunlardan “Komünist Donkişotu Proleter-Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa” adlı birincisi 1935’in son ayında broşür halinde 500 tane basılmış ve bir günde tükenmişti.
“İçimizdeki Şeytanlar” adlı ikincisi 1940 ağustosunda 1000 tane olarak basılmış, 2-3 haftada hepsi satılmıştı.
Pek çok Türkçü gençler bu iki broşürün, bilhassa birincisinin yeniden basılmasını istediklerinden Türkçü efkâr-ı umumiyenin bu isteğini yerine getirmek için bunları yeniden, iki makale daha ekleyerek, toplu bir halde bastırıyorum.
“Üç Rejim” ve “En Sinsi Tehlike” adlı yazılar ilk defa çıkıyor.
Namık Kemal’in oğlu olup darülfünunda “metin şerhi” hocamız olan Ali Ekrem merhum, ilk broşür dolayısıyla bana bir mektup göndermişti.
Bunun klişesini ve yeni harflere çevrilmiş şeklini, tarihî bir hatıra olarak buraya koyuyorum. ..”
H. N. ATSIZ 1 Ağustos 1943, Maltepe