Bir varsın, bir yoksun...
80 küsür yaşında alt komşum vardı. Sınıf öğretmeni emeklisiymiş. Hiç evlenmemiş.Bakıcısı vardı gündüzleri gelen.
1-2 tane yeğeni vardı alışverişlerini yapan.
Yeni tanıştık sayılır.
Okuldan gelince pencereden yolumu gözlerdi. Öğrenmiş öğretmen olduğumu. Eliyle işaret ederdi, yukarı gel diye.
Çoğu zaman kapıda sohbet ediyorduk.
Arasıra eve girmem için ısrar ederdi.
Çok yorgun geldiğim için en fazla 5 dakika dururdum yanında.
Yalnızdı, yalnızlık gözlerinden okunuyordu; belli ki meslektaşız diye bana yakınlık duyuyordu.
Tatilden gelince kapının önünde taziye arabası gördüm. Sordum, kimin için diye. “Seadet teyze öldü.” dediler.
Bir gün evime gelmişti . Telefonunu uzattı, numaranı kaydet dedi.
“Benim adım Saadet değil Seadet diye kaydet” dedi.
Şimdi penceresine bakıyorum o kocaman gözlükleriyle teyzem yok artık.
Keşke daha çok vakit ayırsaymışım ona. Gözleriyle, biraz daha kal, der gibi bakardı. Evden çıkarken namaz vakitlerini sorardı bana.
İnsanın aklında sadece gözler mi kalır? Yalnızlığın hüznü çökmüş gözler...
Bir varsın, bir yoksun...
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun sayın hocam. Rahmetli Seadet Teyze için zaman ayırıp ilgilendiğimiz için mutlu olmalısınız. Nice insanlar var öz çocukları tarafından ilgilenilmeyen.
Hayatın normal akışı devam ederse bizler de bir gün yolllara bakabiliriz.
Ezberlediğim ve sık sık okuğum "YAŞLILIK" adlı bir şiirim vardı sayın hocam. Yaşlıların kendini anlattığı bir şiir, haneye de bir kaç kez göndermiştim. Şehadet Teyzenin durumunu siz anlatınca aklıma geldi ve yine paylaşmak istedim.
Rahmetli için yaptıklarınız gerçekten çok değerli sayın hocam. Allah sizden razı olsun.
YAŞLILIK
Ben artık yaşlı bir insanım,
Çocukluk, gençlik bitmez sandım.
Gençken yaşlılığa çok var, derdim,
Yaşlanınca zamana akıl sır erdiremedim.
Şimdi sık sık titriyor ellerim,
Yakını da uzağı da seçemiyor gözlerim.
Alçak sesleri duymuyor kulaklarım,
Yaşlı bedenimi taşıyamıyor ayaklarım.
Günlerimin çoğu yalnız geçiyor,
Gözlerim hep yolda, birilerini bekliyor.
Keşke her gün gelse evlatlarım,
Çünkü her an gözümde tütüyor yavrularım.
Yaşlılık nasıl bir şey, biliyor musunuz?
Yasaklamış doktor yağı, şekeri bir de tuz.
Düşerim diye hep korkuyorsun,
Kırarsam bir yerimi, kim bakar diyorsun.
Sürekli korku, sıkıntı ve kaygı,
Mutlu olurum, görürsem sizden saygı.
Şikayetçi olmamalıyım yaşlılıktan,
Alıştım artık böyle yaşamaya çoktan.
İsterdim ki yaşlılığı öğrenin,
Gençliğinizin kıymetini iyi bilin.
Ben ölüm korkusunu çoktan aştım,
Acı çekmeden ölmek en büyük aşkım.
Siz de yaşlanacaksınız bilin bunu,
Sakın unutmayın yaşlılıktır gençliğinizin sonu.
Ben de bitmez gençlik demiştim hatırladınız mı onu,
Hatırlamıyorum artık çocukken oynadığım en iyi oyunu.
Ara sıra tutun ellerimizden titremesin,
Anlattığımız anılar sıkılmadan dinlenilsin.
Mümkünse arada bir evimizi temizleyin,
Ölüme çok yakınken şu ihtiyarı mutlu edin.
Kış günlerinde sobamızı bir yakın,
Soğuk olan bu günlerde ölüm bize çok yakın.
Gücüm kalmamış kıyamıyorum odunları,
Kıyarsanız odunları, unutmayın çalı çırpıları.
Eskisi gibi yiyip içemiyor insan,
Çaya ekmek doğrayıp yiyorum, buna inan.
Keşke bazen olsa bir tas sıcak çorba,
Hasret kaldım köfteye bir de kebaba.
Ne olur, ne olur unutmayın bizi,
Umutla, sevgiyle doldurun kalbimizi.
Bizim için ilgi, en büyük ihtiyaç,
Sen de olacaksın ilgiye bir gün muhtaç.
Mayıs 2014