Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı Gefsob

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.028
  • 15.126
  • 2.028
  • 15.126
# 24 Ağu 2021 23:45:01
Elleriyle gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun sembolü ülkemizde ''Üç maymunu oynamak'' diye bilinir.

Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı temsil eder. Oysa üç maymunun simgelediği değerler bundan çok farklıdır. Üç maymunun kökenleri, eski Japon Koshin Folk geleneklerine dayanır. Japonca isimleri Mizaru, Kikazaru, İwazaru olan bu üç maymun, bilge maymunlardır.
- İki eliyle gözünü kapatan maymun Mizaru, kötü gözle bakmamayı simgeler.
 -Kulaklarını kapatan Kikazaru'nun mesajı, kötüyü dinlememektir.
-Ağzını kapatan İwazaru, kötü söz söylememeyi öğütler.
Düşünmeye değer! Üç maymunu sorumsuzluk ve kayıtsızlığın sembolü gibi mi algılıyoruz, yoksa edepli, ahlaklı olmanın bir yolu mu ?

Alıntı

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.219
  • 53.877
  • 4.219
  • 53.877
# 25 Ağu 2021 00:31:04
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
Atatürk, her alanda olduğu gibi ilkel tarımdan modern tarıma geçişte de milletine önder oldu..

Emeğin ve fedakarlığın hikayesi!

Yıl 1925… Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra… İmkansızı başaran Atatürk ve arkadaşlarının bir ülkeyi tepeden tırnağa; eğitimden, tarıma, sanattan, bilime kadar yeniden inşa ettiği yıllar… Yani Türkiye Cumhuriyet’ini, ‘ muasır medeniyet seviyesine’ çıkarma adımlarının atıldığı yıllar…

İşte o yılın ilkbaharında yeni başkent olmuş Ankara’da yeni bir milat yazılıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik başarılar ile desteklenmedikçe kazanılan zaferlerin ‘payidar’ olmayacağına dair inancının miladı bu…

Paşa, yerli-yabancı birçok tarım uzmanını köşküne davet ediyor ve Ankara’nın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için yer aramalarını emrediyor.

Uzmanlar endişeleniyorlar. Neden mi? Heyette yer alan bir uzmanın ağzından öğrenelim:

“ Çiftlik yeri için uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başta başka tabiat hususiyetleri aramaya lüzum görmemiştik. Sebep, basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri... Ağaç yok, su yok, hiçbir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve müsait şartlar taşıyan yerler nasıl bulunabilir?”

Uzmanlar yine de araştırmalarına devam ediyorlar ve bugünkü çiftlik yerini de inceliyorlar ama burasını, ‘tabiatın hiç cömert davranmadığı’ bir yer olarak, değerlendiriyorlar. Hatta Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit, “Bu öyle bir teşebbüstür ki, bu elverişsiz koşullarda ya sabır tükenir ya da para” değerlendirmesinde bulunuyor.

Atatürk: “Biz ıslah etmezsek kim edecek?”

Tetkikler bitiyor ve sonucu Büyük Önder’e arz ediyorlar. Atatürk, elleriyle bugünkü çiftliğin olduğu yeri işaret ediyor ve soruyor:

“Burayı gezdiniz mi?”

Uzmanlar, ‘bu yerin, çiftlik kurulması için gerekli vasıflardan hiç birini taşımadığına ve bataklık, çorak, fakir bir yerle karşı karşıyla olduklarını’ dair kanaatlerini bildiriyorlar.

İşte Atatürk’ün cevabı:

“İşte istediğiniz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında, hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek, kim gelip, ıslah edecektir?”

Zoru başarmak!

Böylece çiftliğin kurulma çalışmaları başlıyor.  İlk etapta merhum Abidin Paşa’nın eşi Faika Hanım’a ait olan arazi üzerinde çalışılıyor. Atatürk’ün bu verimsiz topraklara ederinin üzerinde bir değer biçmesi ve kendi kaynaklarıyla ödeme yapmaya başlaması, kısa sürede Çiftlik arazisinin genişlemesine yol açıyor.

Bu yeni satışlarla birlikte, Etimesgut, Balgat, Çakırlar, Güvercinlik, Macun, Tahar ve Yağmur Baba çiftlikleri de araziye ekleniyor ve 55 bin 538 dekarlık bir ölçeğe ulaşılıyor.

Sıra geliyor işletme planlarına… Önce arazi düzenleniyor, iyileştiriliyor ve işletmeye hazır hale getiriliyor. Büyük Önder’in o dönemin modern tarım tekniklerinin ilk örneklerini, çiftliğe aktarmasıyla, o kıraç topraklarda; birkaç yıl içinde müthiş bir değişim yaşanıyor. Hatta mesire yeri olarak halkın ziyaretine dahi açılıyor.

Çiftlik’in misyonu

Tarihe geçen bu girişim, öyle büyük başarılara sahne oluyor ki, yıllarca tarım ve hayvancılık konusunda çığır açan çalışmalar burada yapılıyor. Ve Çiftlik, çok önemli bir misyon üstleniyor:

“Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek”

1937 yılına gelindiğinde, Atatürk, diğer çiftlikleriyle birlikte Atatürk Orman Çiftliği’ni de milletine hediye etmek istiyor ve mülklerinin ve çiftliklerinin millete devri için işlemleri başlatıyor. Öncelikle Tapu İdaresi’ne direktif veriyor ve hazırlanan devir belgelerini imzalamak üzere Çiftlik içinde yer alan Marmara Köşkü’ne geliyor. Bir ay sonra Başbakanlığa yazdığı 11 Haziran 1937 tarihli tezkere ile hayvan varlığı ve demirbaşları ile birlikte bütün tesislerin, Hazine’ye bağışlandığını bildiriyor.

Görüntü kaynağı: Fransız Film, British Movietone Film, TRT Film Arşivleri

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.627
  • 9.851
  • 2.627
  • 9.851
# 25 Ağu 2021 09:37:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Yani hepsi bu kurala uyacak diye bir sey yoksa şoyle olursa boyle heykel yapilir, boyle olursa şoyle yapilir cumleleri gecersiz oluyor.
Genel geçerli olan ayrıdır.
Geçersiz demek ayrıdır.
İstisnalar kaideyi bozmaz öğretmenim.

Çevrimdışı Gefsob

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.028
  • 15.126
  • 2.028
  • 15.126
# 25 Ağu 2021 09:41:24
Psikolojiye göre insan mutluyken şarkının melodisine,üzgünken şarkının sözlerine odaklanır.🎵🎶📻

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.627
  • 9.851
  • 2.627
  • 9.851
# 25 Ağu 2021 09:42:48
Tokyo Kulesi, Eyfel Kulesi'nden esinlenilerek inşa edilmiş. Kule, her 5 yılda bir boyanıyor...

Çevrimdışı Gefsob

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.028
  • 15.126
  • 2.028
  • 15.126
# 25 Ağu 2021 09:44:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
Atatürk, her alanda olduğu gibi ilkel tarımdan modern tarıma geçişte de milletine önder oldu..

Emeğin ve fedakarlığın hikayesi!

Yıl 1925… Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra… İmkansızı başaran Atatürk ve arkadaşlarının bir ülkeyi tepeden tırnağa; eğitimden, tarıma, sanattan, bilime kadar yeniden inşa ettiği yıllar… Yani Türkiye Cumhuriyet’ini, ‘ muasır medeniyet seviyesine’ çıkarma adımlarının atıldığı yıllar…

İşte o yılın ilkbaharında yeni başkent olmuş Ankara’da yeni bir milat yazılıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik başarılar ile desteklenmedikçe kazanılan zaferlerin ‘payidar’ olmayacağına dair inancının miladı bu…

Paşa, yerli-yabancı birçok tarım uzmanını köşküne davet ediyor ve Ankara’nın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için yer aramalarını emrediyor.

Uzmanlar endişeleniyorlar. Neden mi? Heyette yer alan bir uzmanın ağzından öğrenelim:

“ Çiftlik yeri için uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başta başka tabiat hususiyetleri aramaya lüzum görmemiştik. Sebep, basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri... Ağaç yok, su yok, hiçbir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve müsait şartlar taşıyan yerler nasıl bulunabilir?”

Uzmanlar yine de araştırmalarına devam ediyorlar ve bugünkü çiftlik yerini de inceliyorlar ama burasını, ‘tabiatın hiç cömert davranmadığı’ bir yer olarak, değerlendiriyorlar. Hatta Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit, “Bu öyle bir teşebbüstür ki, bu elverişsiz koşullarda ya sabır tükenir ya da para” değerlendirmesinde bulunuyor.

Atatürk: “Biz ıslah etmezsek kim edecek?”

Tetkikler bitiyor ve sonucu Büyük Önder’e arz ediyorlar. Atatürk, elleriyle bugünkü çiftliğin olduğu yeri işaret ediyor ve soruyor:

“Burayı gezdiniz mi?”

Uzmanlar, ‘bu yerin, çiftlik kurulması için gerekli vasıflardan hiç birini taşımadığına ve bataklık, çorak, fakir bir yerle karşı karşıyla olduklarını’ dair kanaatlerini bildiriyorlar.

İşte Atatürk’ün cevabı:

“İşte istediğiniz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında, hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek, kim gelip, ıslah edecektir?”

Zoru başarmak!

Böylece çiftliğin kurulma çalışmaları başlıyor.  İlk etapta merhum Abidin Paşa’nın eşi Faika Hanım’a ait olan arazi üzerinde çalışılıyor. Atatürk’ün bu verimsiz topraklara ederinin üzerinde bir değer biçmesi ve kendi kaynaklarıyla ödeme yapmaya başlaması, kısa sürede Çiftlik arazisinin genişlemesine yol açıyor.

Bu yeni satışlarla birlikte, Etimesgut, Balgat, Çakırlar, Güvercinlik, Macun, Tahar ve Yağmur Baba çiftlikleri de araziye ekleniyor ve 55 bin 538 dekarlık bir ölçeğe ulaşılıyor.

Sıra geliyor işletme planlarına… Önce arazi düzenleniyor, iyileştiriliyor ve işletmeye hazır hale getiriliyor. Büyük Önder’in o dönemin modern tarım tekniklerinin ilk örneklerini, çiftliğe aktarmasıyla, o kıraç topraklarda; birkaç yıl içinde müthiş bir değişim yaşanıyor. Hatta mesire yeri olarak halkın ziyaretine dahi açılıyor.

Çiftlik’in misyonu

Tarihe geçen bu girişim, öyle büyük başarılara sahne oluyor ki, yıllarca tarım ve hayvancılık konusunda çığır açan çalışmalar burada yapılıyor. Ve Çiftlik, çok önemli bir misyon üstleniyor:

“Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek”

1937 yılına gelindiğinde, Atatürk, diğer çiftlikleriyle birlikte Atatürk Orman Çiftliği’ni de milletine hediye etmek istiyor ve mülklerinin ve çiftliklerinin millete devri için işlemleri başlatıyor. Öncelikle Tapu İdaresi’ne direktif veriyor ve hazırlanan devir belgelerini imzalamak üzere Çiftlik içinde yer alan Marmara Köşkü’ne geliyor. Bir ay sonra Başbakanlığa yazdığı 11 Haziran 1937 tarihli tezkere ile hayvan varlığı ve demirbaşları ile birlikte bütün tesislerin, Hazine’ye bağışlandığını bildiriyor.

Görüntü kaynağı: Fransız Film, British Movietone Film, TRT Film Arşivleri

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.348
  • 35.778
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.348
  • 35.778
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 25 Ağu 2021 14:18:47
Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine
gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış,
yemek yapıyordu.

Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi.
Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı
bir durumla karşılaştılar…

Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı.

Tatlılar un kokuyordu, patatesler yanmıştı, köfteler ise neredeyse hiç pişmemişti.

Oğlu, yeni gelini ve aile dostu, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da, yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi.

Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları ise biraz daha kaldıktan sonra gitmeyi düşünüyordu. Oğlu ve gelini gittikten sonra,
yaşlı kadına:

" Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum.
Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü? Bence ya hastasın ya da bir bildiğin var." dedi.

Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi:

- Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemekten sonra oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak . .     

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.627
  • 9.851
  • 2.627
  • 9.851
# 26 Ağu 2021 10:04:27
Topkapı Sarayı bu ismini Eski Sarayın sahilindeki toplu kapısından almıştır. Bu sarayın, Fatih zamanındaki adı Yeni Saray idi.

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.627
  • 9.851
  • 2.627
  • 9.851
# 27 Ağu 2021 08:54:39
Tsutomu Yamaguchi isimli bir Japon 2. Dünya Savaşı sırasında, Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından sağ kurtulmuştur.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.219
  • 53.877
  • 4.219
  • 53.877
# 27 Ağu 2021 21:51:55
Mustafa Kemal, Sultan Beyazid Camii Vaizi Abdurrahman Kamil Efendi’den ertesi günkü Cuma hutbesinde Kurtuluş Savaşı’nın öneminden söz etmesini istemiştir. Gecenin ilerleyen saatlerinde Abdurrahman Kamil Efendi, yarınki Cuma hutbesine hazırlanması gerektiğini belirterek Mustafa Kemal’den müsaade istemiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal ayağa kalkarak:
“Yanınıza bir adam katayım, karanlıktır” deyince,
Abdurrahman Kamil Efendi, Mustafa Kemal’in gözlerinin içine bakarak: “Gözlerinizin ışığı beni götürür paşam...” demiştir.
Bu söz üzerine biraz duygulanan ve düşünen Mustafa Kemal, hocaya:                                                                                   
“Baba!

Bu işte muvaffak olmak da var, olmamak da...
İnşallah muvaffak olacağız. Eğer olamazsak bizi asarlar.
Kelle gider!
Ne dersin?” diye sorunca, Hoca Kamil Efendi, yine Mustafa Kemal’in o derin mavi gözlerinin içine bakarak:
“Oğul! Sen ki genç yaşta başını vatan millet uğruna feda etmişsin, benim bu ihtiyar kelleyi de koy senin uğruna feda olsun” demiştir.

Kaynak: Bizden biri Atatürk,   S. 26 - 27
             
Dr.Zafer Soylu

Çevrimdışı blue38127

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.097
  • 18.048
  • Müdür Yardımcısı
  • 3.097
  • 18.048
  • Müdür Yardımcısı
# 28 Ağu 2021 07:57:25
Papatyalar normalde kokmazlar ancak koparıldıkları zaman kokarlar..

Çevrimdışı NURETTİN67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.341
  • 2.526
  • 2.341
  • 2.526
# 28 Ağu 2021 08:30:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Papatyalar normalde kokmazlar ancak koparıldıkları zaman kokarlar..
İlginç

Çevrimdışı omerf

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.627
  • 9.851
  • 2.627
  • 9.851
# 28 Ağu 2021 11:22:40
Tüm dünyada üretilen elektriğin yüzde 33' ünü ve petrolün yüzde 30' unu ABD tek başına kullanmaktadır.

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.555
  • 42.729
  • 5.555
  • 42.729
# 28 Ağu 2021 17:19:47
Yetişmiş bir ağaç onyedi kişinin günlük oksijenini sağlıyor...

Çevrimdışı İpeksi

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 256
  • 1.279
  • 256
  • 1.279
# 29 Ağu 2021 09:32:48
Böbrek taşıııı..

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK