Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
3. Domino taşı :Ertesi gün çiçekçiye giderek, bir gül paketi yaptırdım.
Her ihtimale karşı bilgisayarda yazdığım "Benimle evlenir misiniz?" yazılı kağıdı içeren zarfı paketin içine koydurdum.
Çiçeği derneğe göndermelerini, dernekteki herhangi birine teslim etmelerini söyledim.
Ben ücreti öderken, çiçekçinin çırağı çiçeği götürmek üzere yola çıkmıştı.
Nihayet zihnimi yoran bu sıkıntıdan kurtulmuştum.
Çiçekçiden çıktıktan sonra, bir kaç işimi halledip eve döndüm.
Web sitemde bazı düzenlemeler yapmak için bilgisayarımı açtım.
Önce e-postalarıma bakmak istedim.
E-posta kutumda bir tane e-posta vardı ve e-posta dernekten gönderilmişti.
Böyle bir şey nasıl olabilirdi?
E-postayı açtım. Tek kelime yazılmıştı :
- EvetBir yanlışlık olmalıydı...
Birisi benimle dalga geçiyordu...
Yaptıklarımdan kimseye bahsetmemiştim ki...
Çiçekçi beni tanıyor olamazdı...
Çiçekçinin veya dernektekilerin e-posta adresimi bilmesi imkansızdı...
O zaman bu e-posta nasıl gelmişti?
E-postayı kim göndermişti? E-postanın dernekten geldiği belliydi ama kimin yazdığını nereden bilecektim?
Tek çare derneğe gidip sormaktı?
Ne soracaktım?
Bana e-posta göndermişsiniz, mesajdaki evet kelimesi ne anlama geliyor mu diyecektim?
Düşünmekten çıldırmak istemiyorsam bunu yapmak zorundaydım.
Bu işi sonlandırmak için bir an önce derneğe gitmeye karar verdim.
On beş dakika kadar sonra yemek yediğim odadan içeri tekrar girdim.
Yaşlı amca aynı yerinde duruyordu. Beni görünce gülümsedi.
- Derneğin e-posta adresinden bana e-posta gönderilmiş bu konuda bilgi alacaktım, kiminle görüşmem gerekiyor?
- Önce otur bir soluklan. E-postada ne için gönderildiği yazmıyor mu?
- Hayır sadece "Evet" kelimesi var.
- Bilgisayar işleriyle damadım ilgileniyor. Ona bir soralım bakalım.
Yaşlı adam duvardaki diyafonun düğmesine basarak damadından yukarı gelmesini istedi.
Biraz sonra benim yaşlarımda bir bey içeri girdi.
Yaşlı adam damadını oğlum Murat diyerek tanıttı.
Kısa bir hal hatır faslından sonra Murat bey ne için geldiğimi sordu.
Sadece e-posta hakkında bilgi almak için geldiğimi söylersem yardımcı olmayacağını düşünerek, mezarlık karşılaşmasından başlayarak gelişen olayları anlattım.
Yaşlı adam büyük bir ciddiyetle beni dinlemesine rağmen, Murat bey çiçek gönderme olayını anlatmaya başlayınca gülümsemeye başladı.
Yaptığım saçmalığı kimsenin anlamasını beklemiyordum.
Tek istediğim e-posta adresime nasıl ulaşıldığını anlamaktı.
Anlattıklarım bitince Murat bey :
- E-posta adresiniz mesime@gmail.com mu?
- Evet ama siz bunu nereden biliyorsunuz?
- mesime bir şeyin kısaltması falan mı?
- İsmim Mehmet Sinan Mercan. E-posta adresim isim ve soyismimin ilk iki harflerinden oluşur.
Murat bey, kahkaha atmamak için dudaklarını ısırıyordu. Bu durum iyice sinirime dokundu, buna rağmen bir şey söylemedim.
- Çiçek olayından haberim var. Çiçeği baldızım almış. O sırada 10 kadar genç bayanla toplantı yapıyorlarmış.
İlk başta çiçekten çıkan nota çok gülmüşler. Sonra çiçeği kimin gönderdiğini öğrenebilmek için çiçekçiyi aramışlar.
Çiçekçi gönderen kişiyi tanımadığını, ilk defa çiçek gönderen ve bu işi silah zoruyla yapıyor olan bir kişi izlenimini edindiğini söylemiş.
Çiçeği kimin gönderdiğini öğrenemeyince, çiçeğin kime, niçin gönderildiğini tartışmaya başlamışlar.
Böyle bir not gönderme ihtimali olan biri konusunda fikri olan kimse çıkmayınca, sebep üzerine tartışmaya başlamışlar.
Derneğe gelen bayanlardan birini beğenen birinin başka yol bulamayınca böyle bir yöntemi denemiş olacağı fikrini çoğunluk desteklemiş.
Çoğunluğun fikri bu yönde olunca, toplantıya geri dönmeye karar vermişler.
Baldızım itiraz etmiş.
- Bu teklife cevap vermeyecek miyiz?
- Nasıl cevap verebiliriz ki? Ne göndereni biliyoruz, ne kime gönderdiğini, ne de cevabı nereye göndereceğimizi...
- Bu problemler, notu yazan içinde geçerliydi. Problemler var diye notu göndermekten vazgeçmemiş...- Ama o hiç değilse notu derneğe gönderebileceğini biliyordu. Biz cevabı nereye gönderebiliriz ki? Adam kendisine ulaşabileceğimiz hiç bir bilgi vermemiş.
- ....
- Kızlar, bakın aklıma ne geldi... Eskiden dileği olanlar, dileklerini bir kağıda yazıp, kağıdı şişeye koyar, ağzını sıkıca kapatırlarmış. Daha sonra şişeyi bir akarsuya bırakırlarmış.
Şişenin dileği yerine getirecek kişiye ulaşacağına inanırlarmış. Biz de öyle yapalım mı?
- Bu bina ormanında akarsuyu nereden bulacağız? Yapamayız...
- Aslında fikir güzel... Yalnız biraz geliştirilmesi lazım.
- Nasıl yani?
- Adam notu bilgisayarda yazmış. Demek ki, bilgisayar kullanan biri... Hemen her bilgisayar kullanıcısının bir e-posta adresi vardır.
- Adamın e-posta adresini bilmiyoruz ki?
- Notu gönderen kişi, muhtemelen gönderdiği kişinin adını da bilmiyordu. Ama notu gönderdi...
- Bekar olanlarımız, gönlünden geçen bir e-posta adresine tek kelime ile cevabını yazsın, derneğin e-posta adresinden gönderelim gerisi Allah (c.c.)'a kalmış.
Cevap tek kelime olacağı için, cevap konu ile ilgisi olmayan birine ulaşsa bile bir yanlışlık olduğunu düşüneceklerdir.
Gönderdiğimiz e-posta ile ilgili soru soran olursa yanlışlık olmuş diyebiliriz.
- Ben tanımadığım etmediğim kişiyle evlenmem.
- O zaman sen de "Hayır" yazarsın. Notu gönderenin niyetinden şüphe duyan varsa "hayır" yazması en uygunudur.
Burada önemli olan cevap vermek için bir şey yapmış olmaktır. - Tamam o zaman.
Baldızımın gönlünden "Müstakbel eşime" (gelecekteki eşime) ifadesini e-posta adresi olarak seçmek geçmiş.
Müstakbel kelimesi yerine "m" harfini, "ş" harfi yerine de "s" harfini kullanmış.
Bu şekilde yazınca "mesime" kelimesi ortaya çıkıyor, yani senin e-posta adresin
Baldızım cevabını sana bu şekilde ulaştırabildi.
Hayretten ne diyeceğimi bilemiyordum. Alık alık bakakaldım. Yaşlı adamın "El Fatiha" sözü ile kendime geldim.
Murat beyin ellerini açıp, Fatiha okumaya başladığını görünce ben de ellerimi açıp Fatiha suresini okumaya başladım.
Murat bey de benim gibi babasının "El Fatiha" sözüne şaşırmıştı. Fatiha suresini okumamı bitirdiğimi görünce babasına :
- Baba biz hangi duaya amin dedik? diye sordu.
- Baksana, gençler konuşup anlaşmışlar. Bize de "hayırlı olsun" deyip, duasını yapmak düştü.Murat beyin kahkahaları odayı çınlatırken, ben olan biteni anlamaya çalışıyordum.
- Hiç tanımadığım bir kıza evlenme teklif etmiştim.
Kız teklifimi kabul etmişti.
Kızı babasından istemiştim.
Babası kızı vermişti.
Üstüne üstlük kesilen sözün duasına amin bile demiştim. Öyle mi?
Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?