Kızım büyüdü, oyuncaklarla fazla ilgilenmiyor. Oğlum 10 yaşında; oyunu, oyuncağı çok seviyor. Oyuncaklarını kendi seçer, lego, araba, tetris, basket potası, hedef tahtası, kutu oyunları...
Bir insanın hayatının en güzel yıllarının çocukluk olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımız bize emanetken bol bol oynasınlar istiyorum.
Egitimpedia'da konuyla ilgili güzel bir yazı paylaşılmış.
Çocukların Önce Çocukluklarına İhtiyacı Var
Neden çocukların sadece oyun oynamalarına izin vermekten korkan bu kadar fazla insan var?
Dün okulumuza popüler bir oyuncakla dolu kutularımız geldi. Oldukça havalı görünen bu oyuncak, manyetik bloklardan oluşuyor. Çocukları yeni oyuncaklarla oynarken izliyordum ve o sırada kutunun en dibindeki kullanım kılavuzunun buruşuk bir sayfası dikkatimi çekti. Üzerinde “Matematik, bilim ve yaratıcılığın buluştuğu oyuncak” yazıyordu. Metin, Pisagor ve matematiğin tarihine yönelik fikirlerle devam ediyordu. Kılavuzda, çocukların oyuncakları ucu açık yaratıcı oyunlarla keşfetmelerine izin verilmesini tavsiye ediyorlardı. Ama şu bir gerçek ki bunun çok fazla ön plana çıkması kötü bir işaretti.
Artık çoğumuz, küçük çocuklar “sadece” oyun oynadıklarında değerli zamanlarını boşa harcıyorlar diye düşünmeye ikna olduk. Matematik, bilim ve yaratıcılığı keşfetmedikleri her dakika çocuklarımızı geri bırakıyordu. Oysa bütün oyunların eğitici olduğu ve bütün oyuncakların eğitici olduğu gerçeği yersizdir. Oyunun çocukların yapması gereken asıl şey olduğu gerçeğini ne zaman gözden kaybettik?
Çocukları, değerli akşamlarında ve hafta sonlarında ödev yapmadıklarında ya da okul dışı geliştirme faaliyetlerine katılmadıklarında Pisagor gibi şeylerle zaman geçirmeleri gerektiğine inanan ve aksi takdirde çocuklarının geri kalmasından korkan (korkutulan) aileler var.
Bütün oyunların eğitici olduğunu ve bu yüzden bütün oyuncakların eğitici olduğunu ne zaman unuttuk? Belki de bunu hiç bilmedik… Belki de büyükanne ve büyükbabalarımız, çocukların oyuna ihtiyacı olduğunu, etraflarında onlara sürekli müdahale eden ve onları aptalca sorularla sıkıştıran ya da onlara sürekli bir şeyler “öğreten” yetişkinlere ihtiyacı olmadığını bir şekilde sezdiler. Belki de oyun olmadan, hem de çok fazla olmadan, çocukluk diye bir şey olamayacağını anladılar.
Bana Pisagor’dan bahseden kullanma kılavuzunun o sayfasını görene kadar çocukları yeni oyuncaklarla şatolar ve arabalar, karelerden oluşan kareler ve üçgenlerden oluşan üçgenler yaratırken izlerken, bloklar ve masa üstündeki alan hakkında uzlaşmaya çalışmalarını dinlerken, çocuklar düşünceleri ve keşifleri hakkında konuşurken, oyun oynamaktan, eğlenmekten başka bir şey yaptıklarını hiç düşünmemiştim. Kimse onları o masalara oturtup, bu plastik manyetik bloklarla bir şeyler yapmalarını söylemedi. Bunu kendileri seçti. Özgür bir şekilde. Ne zaman isterlerse bırakıp gitme özgürlüğüne sahiptiler ki çoğu artık oyun eğlenceli gelmemeye başladığında ya da başka bir şey daha eğlenceli göründüğünde bunu yaptı.
Ve bunu yazarken bile korku tacirlerinin bana parmak salladıklarını görebiliyorum? “Bu çocuklar sıkı çalışmayı nasıl öğrenecekler? Ortada bir zorluk yok? Metanet göstermeleri gerekmiyor? ”
Çocukların oyun oynamalarını izleyen herkes, zorluğun, metanetin ve sıkı çalışmanın gerçek serbest oyunun tam kalbinde yer aldığını bilir. Aslında sormak istedikleri şudur: “Çocuklar başkalarının kendilerinden istediği rutin ve ezbere dayalı işleri nasıl öğrenecekler?” Ya da belki de “İtaat etmeyi nasıl öğrenecekler?”
Çocukluk bunun için değildir. Her ne kadar yetişkinlik bize bazen bunu öğretse de ve ne kadar yaparsanız yapın bu asla kolaylaşmasa da ve tek konuştuğumuz bunlardan kurtulmak olsa da…
Günün sonunda, aileler gittikten sonra yeni oyuncaklar tekrar kutularına toplanmıştı. Kutuyu tekrar açtım ve içindeki kullanma kılavuzunu çöpe attım. Oyun zaten ödülün kendisiydi. Çocukların, yetişkinleri bu oyuncağı “eğitici” hale getirmeleri için teşvik eden bu kağıt parçasına ihtiyacı yok.
Çocukların önce çocukluklarına ihtiyacı var.
Kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]