Çocukların Başarısı Aileye Ne Kadar Bağlı?

haberci

21 Nis 2006 00:29:55
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Yılmaz, çocukların başarıya ulaşmasında anne-baba ve öğretmenlere önemli görevler düştüğünü belirterek, ebeveynlerin çocuklarına "Seni seviyorum" demekten, onlara sarılmaktan ya da teşekkür etmekten kaçınmamaları gerektiğini söyledi.

İçel Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği tarafından İçişleri Bakanlığı Tesisleri Konferans Salonu'nda düzenlenen "Çocukları Mutlu Ederek Başarıya Ulaşmada Anne-Baba ve Öğretmenin Rolü" konulu seminerde konuşan Yılmaz, anne-baba ve öğretmenlerin çocuklardan özür dileyebilmesi, teşekkür etmesi ve "Seni seviyorum" diyebilmesinin, onların üzerlerinde son derece olumlu etkileri olacağını ifade etti.

Yılmaz, "Anne-babalar ve öğretmenler, gerektiğinde çocuklardan özür dileyebilmelidir. Özür dilemeyi bilen insan büyür. Aynı şekilde çocuklarınıza sarılmaktan kaçınmayın. Çocukların en büyük ihtiyacı olan dokunma ve sarılmanın önemi, paradan da alınacak bir cep telefonundan da daha kıymetlidir. Çocukları bir kenara bırakın, yetişkinlerin bile sevdiği bir insan tarafından kucaklanmaya ihtiyacı vardır. Ama çocuklar buna daha fazla ihtiyaç duyar. İçinde dokunmanın, sarılmanın, mizahın, esprinin, şakanın, duygu ve düşünceleri paylaşmanın, dinlemenin, bir işi birlikte yapmanın olduğu 1 saat, markalı elbiselerden de bol cep harçlığından da daha besleyici ve geliştiricidir" dedi.

Çocukların yaptıkları hatalarda ya da eleştirilmesi gereken durumlarda mutlaka olumlu yanlarını da ortaya koyarak pozitif yaklaşımlar sergilenmesi gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Hasan Yılmaz, "Çocuğunuzu elbette eleştireceksiniz. Ama eleştirirken mutlaka araya olumlu bir şeyler de koyun. Eş, evde paylaşmak için çırpınır. Bir insanla duygusunu, düşüncesini paylaşan insan özel insan olur. Kaygımızı, endişemizi, düşüncemizi ve de mutluluğumuzu paylaşalım. Önemsenmeyen, paylaşımı doğru adreste bulamayan insan yanlış şeyler yapar ve suça yönelir" diye konuştu.

Sağlıklı aileye giden yolda en önemli alışkanlığın aile toplantıları olduğuna dikkat çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun için haftanın belli bir gününde, belli bir saatte bu toplantıyı yapmakta, birbirimizi dinlemekte büyük yararlar vardır. Anlamadan, anlaşmadan uzlaşmak olmaz. İnsanların en önemli derdi anlaşılmaktır. Çocuğunuzu anlamak istiyorsanız dinleyeceksiniz. Çocuğa güven vereceksiniz ki size anlatmak istediklerini anlatabilsin. Konunun hiç önemi yok.

Önemli olan konuşulabilen bir anne baba olabilmek. Çocuğumuza ne söylediğimiz çok önemlidir. Ağzımızdan çıkan her söz çocuğumuzu etkiler. Çocuklarımız yapabileceklerine inandıkları zaman başarıya ulaşırlar. Çocuklarınızdan mükemmel olmasını beklemeyin. Bırakın hata yapsınlar. Çocuğa hata yaptığı için dayak atarsak kendini denetleyemez. Ailede çocuk eğitiminin temel ilkesi sevgi ve disiplindir. Çocuklar bunların sadece biriyle büyümez. Her ikisini de orantılı olarak kullanmak gerekir. Sevginin aşırısı da azı da sakıncalıdır. Disiplinin sıkı olanı da gevşek olanı da sakıncalıdır. İşte burada, günlük hayatta ortayı bulmak gerekir. Bir çocuğun omzuna sorumluluk binmedikçe o çocuğun ayakları yere değmez.

Çevrimdışı neslis

  • Üye
  • *
  • 8
  • 2
  • 8
  • 2
# 24 Nis 2007 22:25:09
Ben oğlumdan özür diliyorum.Ona sureklı sarılıp opuyorum boğuşuyorum.Ama bazen öyle bir an geliyorki ben ben olmaktan çıkıyorum.Ona bağırıyorum.Kötu not aldığında
ödevlerini unuttuğunda yapıyorum bunu.Çok pişman oluyorum sonra.Bu yuzden sakınleştırıcı alıyorum.Öylekı acaba hayatında olmasam onun için dahamı ıyı olur dıye duşunuyorum.Velhasıl ben ıyı anne olmaya çalışıyorum ama sanırım olamıyorum.Onu dunyadakı herşeyden çok sevıyorum.Benı yaşama bağlayan tek şey onun sevgısı.Yanı dengeyı nasıl tutturacağımı keşfedemedim ben.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Nis 2007 23:16:44

Yeryüzündeki meleklerden 20 tanesine sahibim ama kendi meleğim henüz yok.Sahip olsam heralde onun için herşeyi yapardım :)

Öğrencilerimin bile gözlerinin içine bakarım her zaman.Bana söyleyemediklerini gözlerinden okumaya çalışırım.Onların kendilerini, şahsiyetlerini değil, yanlış davranışlarını cezalandırmaya dikkat ederim. Onların geleceğin büyüklerini olduğunu aklımdan hiç çıkarmam.Önemsiz de olsa her anlattıklarını dinlemeye çalışırım.
Sorunlara çözüm yollarını beraber ararız; alınacak her kararda onların da fikrine başvururum ve birlikte alırız kararlarımızı, konunun önemine bakmaksızın...

Kendi meleğim beni  ne zaman şereflendirir bilmiyorum ama sevincinde de, üzüntüsünde de ona eşlik edecek; ayağı takılıp düştüğünde onu gerektiği zaman kaldıracak birinin olduğunu; kendi adımlarını atabilmesi için ona yardım edecek birinin hep olacağını ama düşe kalka hayatı öğrenmesi için, elinden tutmasa da gölge gibi onun yanı başında bekleyen birinin olduğunu ; sevgisini kah öperek,kah sarılarak, kah kızarak gösterecek ama mutlaka derinden hissettirecek biri olduğunu, küçük meleğime buradan şimdiden iletmek istedim :)



Çevrimdışı konakyanlı

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 354
  • 891
  • 354
# 24 Nis 2007 23:26:17
Değerli Hocam,
Çocuğun başarısı değil ama, karakterinin oturması, ailesine % 100 bağlı.
Karakteri oturuşmuş bir çocuk da, hem beladan kaçıyor,hem de başarıyı ve insan olmanın gereği ne varsa yapmaya gayret ediyor.
Bir yandan kendisi için, bir yandan da ailesini mutlu etmek ve onları sevindirmek için.


"sudee hocam", siz de inşaallah özlemlerinize kavuşursunuz.
İstediğiniz o kadar hoş ve kavuşulması gereken istekler ki, çocuğunuzun çok şanslı olabileceğini, şimdiden ifade edebilirim.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 24 Nis 2007 23:31:57

Güzel düşünce ve dilekleriniz için çok teşekkür ederim Konakyanlı Öğretmenim :)

Her zaman, işin de, eşin de, evladın da hayırlısı diyelim...

Çevrimdışı konakyanlı

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 354
  • 891
  • 354
# 24 Nis 2007 23:33:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Güzel düşünce ve dilekleriniz için çok teşekkür ederim Konakyanlı Öğretmenim :)

Her zaman, işin de, eşin de, evladın da hayırlısı diyelim...
Amin hocam,
Allah gönlünüze ve cümle öğretmenlerimizin mutlu olacağı şekilde gönüllerine göre versin.

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 27 Nis 2007 19:58:51
 Aile nasıl telkin ederse çocuk illa o yöne yönelir.Ailede başı çeken bir okumuş kişi varsa devamı %80 gelir.O öğrenci için bir model olur,okumak da bir hedef oluşturur.

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 27 Nis 2007 20:17:18
Aile çocuğun gelişiminde ilk eğitimcisi ve etkili olan ilk çevre olduğu kadar okul başarısında da çok önemlidir. Aile içi ilişkilerin dengeli ve düzenli olması çocuğun başarısını olumlu etkiler. Sağlıklı bir aile ortamında karşılıklı anlayış sağlanırsa çocuk kendine güven veren, sorunlarıyla yakından ilgilenen bir anne baba bulur. Çocuklarla kurulan başarılı iletişim sayesinde çocuğun başarısı desteklenirken, başarısızlığı durumunda çocuk anlayışla karşılanıp, nedenleri araştırılıp birlikte mantıklı çözümler bulunur.
* Anne babanın okula karşı tutumları çocuğu etkilemektedir. Bazı anne balar öğretmen ve okula karşı olumsuz tutum takınırlar. Bu durum benzer tutumları bir süre sonra çocuğunda geliştirmesine yol açar. Bazı anne babalar ise çocuklarının okul başarıların pek önemsemedikleri için az ödüllendirirler. Ailenin okul başarısına karşı gösterdiği ilginin yetersizliği ile okul başarısızlığı sorunları arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
* Okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri de çocuğun sorumluluk almaya ve başladığı işi bitirmeye alışmasıdır. Bu hemen gelişen bir durum değildir. Bebeklikten itibaren gelişen ve anne babanın kazandırdığı bir süreçtir. Eğer anne baba bu duyguyu kazandırmak için fırsatlar yaratmamışsa ve okul zamanı geldiğinde derslerinin sorumluluğunu almasını istiyorsa bu konuda bir sorun yaşamaları ihtimali kuvvetlidir.

Çevrimdışı maddox

  • Uzman Üye
  • *****
  • 467
  • 1.374
  • 467
  • 1.374
# 27 Nis 2007 20:46:28
çocukların başarısı öğretmenden çok aileye bağlı. Ben 2. sınıf öğretmeniyim. Geçen yıl okuyamayan bir öğrencim vardı. Çoculka uzun bir dönem son dersin 10-15 dakikası özel olarak ilgilendim. Verdiğim hiçbir ödevi yapmadı. Evde hiç okuma çalışması yapmadı.
Ben ne kadar çok ilgilendiysem alilesi de o kadar ilgilenmedi. Çocuk 5 harf dışında kalan harfleri öğrendi. Yavaş yavaş birleştirmeye de başladı. Araya tatil girdi ve bütün bildiklerini unutup geldi
Bu yıl yine başladık. Hala bilmediği harfler var. Verilen ödevleri yapmıyor. Kitap okumuyor. Harfleri biliyor. Fakat birleştirmesi çok uzun sürdüğü için dinlemeye tahammül edemiyorum artık.
Çocuk gecenin 11.30 unda sokakta bisiklete biniyormuş. Ailesi ilgisiz, okula gelip benimle konuşmadan gidiyormuş.
"Bu çocuğun sonu ne olacak?" sorusunu inanın ailesinden çok ben düşünüyorum.

Çevrimdışı Hüseyin07

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 81
  • 33
  • 81
  • 33
# 27 Nis 2007 21:49:00
Çoooooooooooooooooookkkkkkkkk kkkkkkk

Çevrimdışı konakyanlı

  • Uzman Üye
  • *****
  • 891
  • 354
  • 891
  • 354
# 27 Nis 2007 21:53:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çoooooooooooooooooookkkkkkkkkkkkkkkk

Değerli HOcam,

 Gerçekten bu konu hakkında çok şey bildiğinizi hissediyorum.

Bizi de bilgilendirirseniz ben de çook sevinirim.

Saygılarımla hocam.

Çevrimdışı zeyna09

  • Uzman Üye
  • *****
  • 233
  • 73
  • 233
  • 73
# 27 Nis 2007 22:38:38
(ALINTIDIR)
Ailenin Temel Gereksinimleri
1. Değerli olma duygusu: Aile içindeki etkileşim çocukları ya "ben değerliyim" ya da "değersizim" duygusuna götürür. Bu gereksinim aile içinde yerine getirilmezse çocuk her türlü davranışla bu duyguyu elde etmeye çalışır. Ergenlik çağındaki erkek çocukların çete kurarak çoğu kez ölümle sonuçlanan çatışmaları da, kendilerini önemli görmeyen aile ortamlarına bir tepki olarak yorumlanır. "Ben değerliyim" duygusunu aile içinde elde eden birey kendisini kanıtlamak için aşırı davranışlarda bulunmaya gerek duymaz.
2. Güven ortamı: Aile içindeki bireylerin emniyette olduğu, dışarıdaki tehlikeli olayların aile içine girmeyeceği duygusu, bu gereksinmenin temel nedenidir. Eğer çocuk ev içinde kendisini güven içinde bulmuyorsa çocuk ailenin dışında bir yere yönelir. Aile ile olan bağlarını koparır.
3. Yakınlık ve dayanışma duygusu: Aile içinde temel güven ve dayanışma varsa aile dışında bireyin karşılaştığı stres getirici olumsuz olaylar yıkıcı etkisini pek göstermez. Güven duygusunun baskın olduğu aile dış dünyanın yaratmış olduğu sıkıntı ve kaygılarından kendisini kurtarır. Bu tür aile içinde olan kimseler kendilerine olduğu gibi çevresine de güvenirler. Eğer aile içinde güven ve dayanışma sağlanmamışsa bu in-sanlar yoğun stres ve gerginlik yaşarlar. Bu kişiler kendilerine dahi güvenemezler. Dolayısıyla çevresinde yakın ilişkiler kuramazlar.
4. Sorumluluk duygusu: Aile sistemi içindeki anne ve babalar davranış ve sözleri ile sorumluluk duygusunu ifade ederler. Aile içinde sadece anne baba değil herkes sorumluluk duygusunu paylaşır. Elbette ki çocuklara yaşları oranında sorumluluk yüklenmelidir. Tüm sorumluluğu kendi üzerine alan, çocuğunu sorumluluktan kurtaran anne ve babalar kendi yaşamını biçimlendirmekten aciz sürekli başkalarının yönetiminde olmaya alışık bireyler yetiştirirler. Bu tür tutumlar sonucunda yetişmiş bireyler yaşamlarında yer alan olaylardan sürekli başkalarını sorumlu tutarlar. Gelişimsel dönemi göz önüne alınarak çocuğun odasını toparlaması, ev işlerine yardım etmesi gibi konularda sorumluluğu sağlanabilir. Bunu yaparken kız ve erkek işleri kesin çizgilerle ayrılmamalıdır. Çocuklarımızdan biz sorumluyuz. Bu sorumluluklarımızı unutmazken onlara da sorumluluk duygusunu küçük yaşlarda kazandırmaya çalışmalıyız.
5. Zorluklarla mücadele ederek onların üstesinden gelmeyi öğrenme: Çocuğa her şey hazır verilmemelidir. Sorumluluk duygusunun gelişimi ile ilgili anlatılanlar zorluklarla mücadele etme ile ilgilidir. Çocuğun içinde bulunduğu gelişimsel dönem göz önünde bulundurularak çocuk kendi sorunları ile baş başa bırakılmalıdır. Bu durum onların zor sorunları ile mücadele ederek, uğraşmasına olanak vermek, kendisine güvenli sorun çözme becerileri gelişmiş bireyler olarak yetişmeleri için gereklidir. Karşılaştığı her zorluğa aşırı yardım eden ana babaların çocukları sürekli başkalarına muhtaç, kendilerine güvensiz olur. Böyle kişiler yeteneklerini keşfedemezler.
6. Mutluluk ve kendisini gerçekleştirme ortamı: Aile ortamı bir mutluluk ortamıdır. Şimdiye kadar anlatılan gereksinimlerin karşılanması mutlu olmayı getirir. Evde değerli olduğu duygusunu tadan birey mutlu olur ve yaptığı şeylerden doyum alır, kendini gerçekleştirme olanağı bulur.
7. Sağlıklı manevi yaşamın temellerini oluşturma ortamı: Katı din kuralları altında yetiştirilmiş çocuk sürekli yargılanacağı, cezalandırılacağı korkusunu yaşar. Kendi yaşantı ve deneyimlerini zenginleştirecek iç ve dış dünyasını araştırıp keşfedeceği yerine körü körüne itaati, kendi düşünce ve duygularından utanmayı öğrenir. Sağlıklı manevi yaşam ailenin çocuğuna verebileceği en önemli süreçtir. Sağlıklı bir manevi temeli olan insanlar kendisi ile barışık, insan ilişkileri olumlu ve kuvvetli saygılı bireyler olarak yetişirler.

Çevrimdışı sibella

  • Uzman Üye
  • *****
  • 329
  • 91
  • 329
  • 91
# 28 Nis 2007 01:33:32
“Eğitim anne karnında  başlar; her söylenen sözcük, çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır.”
 
Ailenin önemli işlevlerinden biri de çocuğunu eğitme işlevidir. Her aile bu işlevini karşılamak zorundadır. Bu aynı zamanda herkes için toplumsal bir görevdir. Sağlıklı toplumların oluşmasının ilk basamağı ailede atılır.
 
Toplum olarak kalkınmak için; sağlıklı düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, sorumluluk sahibi gibi bir çok olumlu özelliklere sahip bireylerin yetişmesinin temeli ailede atılır. Aile çocuğa ilk eğitimin verildiği yerdir. Çocuk okula başladıktan sonra, ailenin bu işlevinin bir kısmını eğitim kurumları üstlenmektedir. Ancak aile, hiçbir zaman çocuğun eğitiminden kendini bütünüyle soyutlamış olamaz.

 Çocuk, okul hayatına başladığında da aile, çocuğun eğitimi konusunda ona yol göstermek, onu yönlendirmek, okulla sürekli iletişim halinde olmak zorundadır. Bunun için okullarda okul-aile birlikleri  kurulmaktadır. Öğretmen ailenin desteğini almak için onlarla iyi ilişkiler kurmalı,  çocuk hakkında bilgilenmeli ve kendi çalışmaları hakkında velileri bilgilendirmelidirler. Yani bu tür toplantılar, veli-öğretmen arasında bir diyalog kurmaya yönelik olmalıdır.
 
 
Toplumu oluşturan en küçük sosyal kurum aile olduğuna göre sağlıklı toplumların oluşması açısından çocuğun eğitimiyle ilgili olarak ailenin izlediği yol çok önemlidir. Her aile, bir okuldur. Anne babalar ise o okulun hem öğrencisi hem de öğretmenidir. Ailenin çocuk eğitimine ilişkin anlayışı, içerisinde yaşadığı toplumun kültürüne ve normlarına göre değişmektedir. Ailenin eğitsel ortamı, öğrencinin okulda öğrendiklerini ya pekiştirici yada köreltici bir özelliğe sahiptir. Çocuğun ailede öğrendikleriyle okulda öğrendikleri birbirini destekleyici nitelikte olmalıdır. Böyle bir paralellik sonucunda öğrencinin okulda öğrendikleri pekişebilir. Aksi durumda öğrenilenler körelebilir.
 
Ana-babalar, kendilerini çocuklarının okul yaşamlarının bir parçası olarak hissettiklerinde eğitime daha çok değer verirler. Aile tarafından öğrenmeye ve başarılı olmaya güdülenir, ödevlerinde kılavuzluk edilir, çalışma ortamı sağlanan, çalışmanın yanında eğlenmeyi de içeren bir çalışma programı hazırlanan, düşüncelerine saygı gösterilerek fikirlerini açıkça söylemeye ve böylece yaratıcılığa teşvik edilen çocuğun öğrenmeyi gerçekleştirmesi daha kolay olacaktır. Böyle bir ortam çocuğun kişilik gelişiminde de önemli  bir rol oynayacak, toplum içinde daha rahat bir yer edinmesini sağlayacaktır. Aksi durumda ise, anne-baba tarafından desteklenmeyen, rehberlik yapılmayan her koşulda çocuktan çalışması istenen --çocuk başarısız olarak nitelendirilemez, başarısızlığına yol açan etkenler araştırılıp düzeltilmeli-- ve her şekilde çalışabileceğine inanan, eğlenmenin de bir gereksinim olduğunu göz ardı eden, merak ve ihtiyaçlarından ötürü utanç duyması sağlanan bir çocuğun öğrenmesinden söz etmek çok güçtür.
 
Ana-baba çocuğun en uzun süre ve en yakın etkileşimde bulunduğu kişilerdir. Anne babaların öğretim düzeylerinin alt düzeyde olması, onların çocuklarına gerekse okuldan beklenen akademik  katkılara yeterince cevap verememeleri; çocukları için sevgi vermelerine özgüven kazanmalarına engel değildir.Alıntıdır. 

Çevrimdışı aliye6

  • Uzman Üye
  • *****
  • 411
  • 165
  • 411
  • 165
# 28 Nis 2007 21:13:28
Arkadaşlar "Ağaç yaş iken eğilir" diye boşuna dememiş atalarımız.Öğrencilerimiz de küçük yaşlarda ailesinden ne görür ne öğrenirse o yolda ilerliyorlar.Biz öğretmenler de belirlediğimiz yola uygun değillerse düzelmeye çalışıyor ama genelde boşa kürek çekiyoruzx.Çünkü artık onlar tamamiyle yaş değiller .Kurumaya yani şekillenmeye başlamışlar.Ve dolayısıyla ailenin verdiği şekil bizim istediğimiz şekil değilse değiştirmek zor oluyor.Ama ailenin verdiği şekil bizim vermek istediğimiz şekil ile aynıysa o zaman hızlı yol alıyoruz.Bir de eğitim derslerinde görmüşüzdür hazır bulunuşluk düzeyi diye bir şey.Eee bu hazırbulunuşluğu okula gelmeden önce kim veriyor?A-İ-L-E...

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 27 Ara 2009 12:08:32
Aile ler eğitim-öğretime önem vermeseler,üzülerek söyleyeyim,çocuklar birşey öğrenemez.Şu anda lise mezunu olup bölme işlemini yapamayan çok mezunlarımız var.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK