Defter Kapağındaki Yazılar!

Değerli arkadaşlar,
Birkaç günüdür ADSL hattımda sorun var. İnsan bazı değerlerin önemini kaybedince anlıyor. ADSL ne büyük nimetmiş. Kaybedince önemini anlayacağımız değerlerden biri de dilimiz.

İnternet olmayınca bugün biraz televizyon seyrettim. Haberde geçen bir konuşma: “ Kursa gelenlerin sayısı 120’ye çıktı. Bu tap (top) seviye değerdir.” Öğretmenler arasında yapılan toplantıda duyduğum ilginç bir söz daha: “Öğretmenler kendilerini çek (check) yapmalıdır.”

Sınıfta dolaşırken görüp rahatsız olduğum başka bir konu:
Defterlerin üstünde yazılan yazıların neredeyse tamamı İngilizce. “Duck, Football, school, exercises book, notebook …..” Bu duruma ne dersiniz?

Hocam bu günde ortaya çıkmasaydınız murat hocamı gören varmı diye başlık atacaktım.
Ben şöyle düşünüyorum konunuz hakkında;
Allah ülkemize yardım etsin, gidişat iyiye değil,ama birde gerçek var. Bu tip materyaller ya ithal malı, yada ihraç malı. İhraç malıysa kalıpları değiştirmeden iç piyasayada yapıyorlar.
Konuşma diline gelince, zaten Türkçe diye bir dil kalmadı gibi birşey.
Bu da bizim özenti olmamızdan ileri geliyor. İlmi, ülkemizi ileri götürecek, bize kazandıracak alternatifler yerine basit bu tip ya giyimle, ya özel yaşama ile, yada konuşma ile ilgili olanlarını alıyoruz.
İnanırmısınız, bu tip şeyleri bize enjekte ednler,bir güzel geçip karşıdan seyrediyorlar.
Hiç bir Türk devletini bir başka devlet yıkabilmiş mi?
Biz kendimiz kurmuşuz, yine kendimiz yıkmışız. Ne uğruna ?
Bu tip ya para, ya şöhret, ya mal, ya taht, ya kabul görmek uğruna.
Avustralyanın Aborjinleri bile dünyada biz den değerli.
Kendi kültürümüze ananelerimize sahip çıkmadığımız sürece.
Bunların olmasına sebep olanlar belli.
(Yazarsam siyasiye girer)
Menfaatleri uğruna göz yumuyorlar ve bizim cahil toplumumuzda menem bir şeymiş gibi hemen atlıyor.
Sanki öyle konuşunca aydın olduk sanıyorlar.
Yazılı ve görsel basın bunun en büyük sebebi.
Yazılı ve görsel basını karşısına almak istemeyenler de bunu daha fazla sebebi.
Bu memleketi şimdiye kadar menfaatleri uğruna kim satmamış ki.Ahhhhh Hocam.
Yaram parmak bastınız.
En derin saygılarımla.

Hocam anlayışınıza sığınarak bir konuya daha değineceğim.Bırakın dilimizi, kültürel yaşantımızı, nerdeyse insanlığımızı kaybetme derecesine gelmişiz.
Halbuki biz Türk'üz. Ama Türk'lüğün anlamını dünya bizden fala biliyor ve bizden bekleyen ilkeler bile olduğunu sanıyorum.
Türki cumhuriyetlerinden gelenlerin Türkiye'yi gördükten sonra, burası nasıl Türkiye dediklerine şahit oldum.
Anadolu da yaşayanlar biraz bu ülkeyi ayakta tutuyorlar.
Eğer işsizlik veya şu-bu sebepten dolayı, Anadoluyu büyük şehirlere yığmaya devam ederlerse, çok yakındır,Irak gibi oluruz.
Ruhumuz kalmadığı için Irakta'ki gibi seyredderiz.

"Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır...  " demiş , olmuş .

"Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır... " diyor, olacak.

konakyanlı hocam, Türki cumhuriyetlerden ifadesini kullanmışınız, affınıza sığınarak düzeltmek isterim. Türkî değil Türk Cumhuriyetleri.

Selametle.

Afedersiniz münzevi hocam. Kendi armızda konuştuğumuz şekliyle tabir ettim. Bir daha dikkat ederim.
Benden de size saygılar.

Değerli arkadaşlar,
Birkaç günüdür ADSL hattımda sorun var. İnsan bazı değerlerin önemini kaybedince anlıyor. ADSL ne büyük nimetmiş. Kaybedince önemini anlayacağımız değerlerden biri de dilimiz.

İnternet olmayınca bugün biraz televizyon seyrettim. Haberde geçen bir konuşma: “ Kursa gelenlerin sayısı 120’ye çıktı. Bu tap (top) seviye değerdir.” Öğretmenler arasında yapılan toplantıda duyduğum ilginç bir söz daha: “Öğretmenler kendilerini çek (check) yapmalıdır.”

Sınıfta dolaşırken görüp rahatsız olduğum başka bir konu:
Defterlerin üstünde yazılan yazıların neredeyse tamamı İngilizce. “Duck, Football, school, exercises book, notebook …..” Bu duruma ne dersiniz?

Sayın TMurat öğretmenim aynı sıkıntıyı ne yazıkki bizlerde içimiz sızlayarak yaşıyoruz. Daha önce de yazmıştım ama yine yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum:

***Anasınıfı öğrencilerini eğlendirmek için Nasrettin Hoca kılığına giren bir kişi sınıfa girer ve çocuklara seslenir.Bu arada çocuklar Nasrettin Hoca 'yı görünce Bağırmaya başlarlar:

**Yaşasın! NOEL BABA GELMİŞ****

  Bence çocuklar Nasreddin Hoca'yla Noel Baba arasındaki farkı bilmiyorlarsa bu konuda bilinçlendirilmeleri gerekiyor. Anasınıfı da bunu ayırt edemez zaten. bence vahim olan bunların dilimize ve hayatımıza sızmaları değil. Bu belenen şey olmalı.2007 yılındayız, dünya döndükçe bir çok problem çıkacak ve çözülecek. Bir çok problemle de birlikte yaşamayı öğrenmek durumunda kalacağız. Dilimizi arı tutma çabası zaten hayal olur, gerçekçi olmalıyız. Bu defterlerde yazan yabancı sözcükleri bir şekilde avantaja dönüştürüp çocuklarımızı bilinçlendirmek için kullanmalıyız. Hangimiz Amerikan filmi, dizisi v.s izlemiyor? Onların yaşantıları hakkında fikir edindiğini düşünüp olumlu yönlerini çıkarırsan avantaj. Eğer körükörüne heveslenip onları taklit edersen sonuç işte olumsuzluk burada.

MUTLULUK REÇETESİ

Bilim adamları, mutlulukla insanın alın yazısı arasında hiçbir ilişki olmadığını savunuyorlar.
Bilim adamlarına göre mutluluk, öğrenilebilir. Bir başka deyişle mutlu olmak için piyangodan çıkacak milyarlara, ya da genlere hiç ihtiyaç yok. İsteyen herkes mutluluğu bulabilir.
Dokunarak, gevşeyerek ve hatta stres halinde bile mutluluğu bulmak mümkün. "Bunte" Dergisi'nin son sayısında Alman uzman Wilhelm Schmidt-Body'nin mutluluk reçetesi açıklandı:
ÇOCUKLAR
Bütün anketlerde aynı sonuç çıkıyor. Bir insan için en büyük mutluluk çocuğuyla birlikte olmak. Böylelikle dünyayı çocuk gözleriyle algılamak için ikinci bir şans elde ediyoruz. Daha mutlu, daha heyecanlı, sinirsiz ve pespembe. Bol bol çocuklarla oynayın ilgilenin.
KIRMIZI BİBER
Acı kırmızı biber, önce insanda cehennem duygusu uyandırır. Ancak hemen arkasından ödülü gelir. Biberdeki "Capsacin" adlı madde, damakta endorfin salgılanmasına yol açar. Endorfin acıları dindirir ve insanı mutlu kılar. Bol acılı yiyen Asyalılar bunun için mutludur.
GÜNLÜK TUTMAK
İnsanın gerçek mutluluğu dışarıda değil, iç dünyasındadır. Günlük tutmak, insanın pusulası olabilir. Başımızdan geçen olaylar arasında mutlu anıları özellikle vurgulayarak kağıda dökersek, bunları kalıcı kılmış oluruz.
JOGGİNG
Açık havada koşu yapmak ya da sıkı bir yürüyüş, mutluluk hormonu serotonin algılanmasını sağlıyor. Bulduğunuz her fırsatta temiz havada koşu ya da yürüyüş yapın.
MEDİTASYON
Gevşeme teknikleri insanın ruhundaki sıkıntıları atar. Gevşemiş bir insan yaşadığı anın tadını çıkarır, çevresinde küçük mutluluklar bulabilir.
EVCİL HAYVAN
Kuş, kedi, köpek ya da balık... Ev hayvanlarıyla uğraşan insanların çok daha mutlu ve sağlıklı yaşadığı bilimsel bir gerçek. Ev hayvanları, gün içinde nice küçük mutluluklar tattırırlar insana
EV İŞLERİ
İnanılır gibi değil ama gerçek: Erkeklerin %12 si, yemek pişirip ütü yaparak, ev temizleyerek mutlu olduğunu söylüyor. İşin çok daha iyi yanı, erkekler iş yaptığı zaman kadınlar da mutlu oluyor.
GÜLMEK
Her şeyi ciddiye alanlar baştan kaybediyor. Gülmek, gülümsemek ve mizah insanı sağlıklı ve mutlu yapıyor. Bir kahkaha, bin porsiyona bedeldir sözü kesinle doğru.