Devlet Bakanlığı sırasında Aile Araştırma Kurumunun yaptığı bir araştırmada, gençlerin çoğunluğunun, ''Ailenizin sizinle kurduğu iletişimde en çok ne sorusu ile karşılaşıyorsunuz?'' sorusuna ''dersler'' yanıtını verdiğini anlatan Bakan Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü: “İkinci sırada sağlık geliyordu. Özellikle ergen çağındaki çocuklarımızın elbette dersleriyle ilgilenelim, elbette bunları soralım ama mukayese ederek, onları bir başkasıyla karşılaştırarak, farklı bir birey, değer olduklarını unutmayalım. Bir anne ve baba olarak bir zihinsel engelli çocuğa da sahip olabiliriz. Hangi koşulda olursa olsun, çocuklarımızı koşulsuz ve karşılıksız sevmeliyiz. Çocuklara, onları başarabildikleriyle değil, başaramadıklarıyla da bu toplumun bir bireyi olduklarını hissettirmeliyiz. Onlara birer madde gibi yaklaşmak, 'Sınav sonucundan kaç aldın?' sorusuna verilen yanıt sonucunda iyi veya kötü muamelede bulunmak, sadece ders notlarına bağlı olmak doğru bir yaklaşım değil. Bir keresinde, karne dağıtım töreninde karne verdiğim çocukların hepsi takdir almıştı. 'Bir sonraki törende, karnesinde zayıf olanların karnesini de vereceğim' dedim. Ben sadece başarılı çocukların değil, başarısız çocukların da bakanıyım. Onlara da ümit vermeliyiz. Çocuklara sadece ders başarılarıyla değil, hayatlarındaki başarıyla ölçeceğimize dair umut vermeliyiz. Gençlerimiz için en önemli şey ümitsizliktir. Bunu onların duygu dünyasından çıkarmalıyız.”