Bölüm 19
Ben anahtarı kapıda çevirirken, Arda valizlerimi bagajdan çıkarmaya çabalıyordu.
Blackrace kasabasını sevmiştim.İkinci el dükkanları kasabanın dört bir yanını sarmıştı ve görebildiğim kadarıyla oldukça hoş şeyler satan mağazalar vardı.Kasaba küçük sayılabilecek bir yerdi, en azından bir yerleşim yerine göre küçüktü ancak Race Koleji neredeyse kasaba kadar genişti.
Kapıyı açıp içeri baktığımda ağzım kocaman bir 'O' şeklini aldı.
Gerçekten oldukça hoş ve temiz bir evdi.Bu evde yaşayan biri olmamasına rağmen oldukça temiz bir evdi.Mutfak ve salon beyaz ağırlıklı düzenlenmişti.Yukarıdaki odalarla alakalı bir fikrim olmasa da yukarıdaki odaların da mükemmel döşendiğine emindim.Simon'a şaşırıyordum.Bir insan bu evde kalmayı ne için sevmezdi ki?
Arda valizlerimi bagajdan çıkarıp kapının yanındaki dolabın önüne bıraktığında evi şöyle bir inceledi.Başını memnuniyetle salladığında gülümsedim.
''Gerçekten güzel bir yer.''
''Güzel ve temiz.''
''Nasıl bu kadar şanslısın anlamıyorum.'' Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
''Ne gibi?''
''Güzel bir eve, başarılı bir okula ve benim gibi bir erkek arkadaşa sahipsin.Bu kadarı da şans doğrusu.'' Gözlerimi devirdim.
''Egoist bir erkek arkadaşa sahibim.Bu benim çok da şanslı olmadığımın kanıtı.'' Yanağımı öpüp saate baktı.
''Seninle kalmayı çok isterdim ama okulda turnuvalar için çalışmamız gerekiyor.''
''Sen git, ben hallederim.Vaktin olduğunda yanıma uğra.''
''Bunu memnuniyetle yaparım.'' Deyip kapıdan çıktığında arkasından kapıyı kapattım.
Evi bir kez daha şöyle bir süzüp merdivenleri çıktım.Sol tarafta yine beyaz ağırlıklı bir banyo ve tuvalet vardı.Sağ tarafta ilk oda misafir odası olmalıydı çünkü rahat görünen koltuklar ve küçük bir dolap vardı.Burayı ne amaçla kullanırdım bilmiyordum.Maiya geldiğinde yada kolejden yeni bir arkadaş edindiğimde mantıklı bir seçenek olabilirdi.Sağ taraftaki ikinci odayı açınca buranın Simon'un odası olduğunu anladım.Duvara asılmış ve sanırım ortaokuldan mezun olan Simon bana baktı.Ortaokulda bu kadar garip göründüğü bilmiyordum.O zamanlar da bana dünyadaki en yakışıklı erkek gibi geliyordu ancak sanırım öyle değilmiş.Bu oda da evin tüm bölümlerine uyacak şekilde beyaz ağırlıklıydı.Kendimi beyazda boğuluyor gibi hissediyordum.Simon'un yatağının altından çıkan kahverengi kutular odanın tek koyu eşyalarıydı.Merakım hemen şuanda kutuları açıp içine bakmamı söylese de boş verip kapıyı kapattım.
Koridorun en sonundaki odanın kulpuna asılmış not dikkatimi çekti.
Umarım beğenirsin.
-xx.Simon
Notu elime alıp kapıyı açtım ve gülümsedim.Gerçekten güzel bir odaydı.
Başlıkları mor olan çift kişilik bir yatak odanın ortasına, kapının karşısına konulmuştu.Her iki yanında da komodin vardı ve yatağın üstünde umut dolu notlar yazan çerçevelenmiş bir resim vardı.Odanın solunda çalışma masası ve kitaplık vardı.Sağında da büyük bir giysi dolabı bulunuyordu.Simon'a minnetle teşekkür ederek valizlerimdeki eşyaları dolaplara yerleştirmek için aşağı indim.
''Çok yorgunum.'' Kendimi koltuğa attığımda karnımın gurultusunu duydum.
''Ve açım.'' Buzdolabı bana, ben buzdolabına bakıyordum ancak yerimden kalkıp bir şeyler hazırlayacak halim yoktu.Pestil gibi yayılıp kalmıştım.
Tüm eşyalarımı yerleştirmiş, annemin bana verdiği paranın bir kısmını alıp alışveriş yapmıştım.
Uykuya dalmak üzereyken çalan kapı beni yine uyandırmış, yorgunluğumla açlığımı hissetmeme neden olmuştu.Sinirle koltuktan kalkarak kapıyı açtım.
''Merhaba.'' Dedi bir kadın.Elinde bir tabak vardı ve üstü peçete ile örtülmüştü.
''Merhaba.Yeni taşındığını duydum ve bunu sana getirmek istedim.Bu evin sahibi ile oldukça yakın bir tanışıklığımız vardır.'' Kaşlarımı kaldırdım.
''Öyle mi, sevindim.'' Kadın tabağı bana uzattı.
''Afiyet olsun.''
''Teşekkür ederim.'' Kadın eliyle çaprazdaki evi gösterdi.
''Hemen şurada oturuyorum, bir ara uğra lütfen.''
''Tabii, uğrarım.''
-----
Sabah Bay Smith aradı ve okul kaydımın hazır olduğunu, yarın başlayacağımı söyledi.Onu sabırla dinledim ve telefonu kapattık.
Telefonum çaldığında arayana baktım.
'Karanlık Yazar'
''Alo?''
''Selam,Küçük Yazar.'' sesi her zamanki gibi tüylerimin ürpermesine ve kalp atışlarımın hızlanmasına neden olurken telefonu açtım.
''Selam.''
''Hey, neler oluyor?'' Bana dediğini düşünüp cevap verdim.
''Bir şey olmuyor.''
''Sana demedim, arkadaşlarlayız da.'' Göz devirdim.
''Pekala.''
''Alex, seni daha sonra arayacağım.'' Telefon kapandığında sinirlerim nüksetti.Hayır yani, onu ben aramamıştım sonuçta.Müsait değilse aramak zorunda değildi.
Üzerime rastgele bir şeyler giyip dışarı çıktım.
Oradakileri özlemiştim.Annemi, Maiya'yı, Simon'u ve diğer herkesi.
----
Skinny pantolonumu ve beyaz tişörtümü giydim.Okul çantam omuzlarımdan aşağı düşüyordu ve ayağıma da beyaz spor ayakkabılarımı giymiştim.Rahat olmayı seviyordum.
Kapı çaldığında açtım ve bana bakan Ardayı, arkasından da evimin önünde duran servisi gördüm.Dışarı çıkıp kapıyı kapattım ve kısa bir süreliğine Ardaya baktım.
''Bugün servisle gideceğim.''
''Neden?'' Çokta servise ilerlemeye başlamıştım.
''Beni her gün evimden okula bırakamazsın, bu yüzden.''
''Hayır bunu yapabilirim.'' Arkamı dönüp ona baktım.
''Okulda görüşürüz.''
---
Okul kapısından içeri girdiğimde sadece birkaç çift göz benim gözlerimle buluştu.Herkes kendi halinde takılıyordu işte.
bay Smith'in odasına ilerledim ve bulduğumda kapıyı tıklatıp içeri girdim.
''Merhaba Bay Smith.'' Gülümsedi.
''Oturun lütfen Bayan Moon, hoş geldiniz.''
''Hoş buldum.Sınıfımı öğrenmeye gelmiştim.'' Bilgisayara girip kaydıma baktı.
''Sınıfınız D-17, edebiyat bölümünü seçmişsiniz.Öyle mi?'' Başımı salladım.
''Öyle.''
''Dediğim gibi, sınıfınız D-17.Edebiyat sınıfı.'' Merakıma yenik düşüp sordum.
''Tüm Edebiyat bölümünü seçenler o sınıfta mı?'' Başını salladı.
''Evet.Okulumuzda maalesef edebiyat bölümünü seçen az öğrencimiz var.'' Gülümseyip iyi günler diledim ve odadan çıkmadan önce sordum.
''Kaçıncı kat?''
''Bir üst, dördüncü kat.'' Teşekkür edip odadan çıktım ve merdivenlerden çıkıp D-17'ye girdim.
Sınıfın tatlı bir havası vardı.Sekiz civarında kız ve beş tane de erkek vardı.Tabi erkeklerin arasında Arda yoktu.Arkadaşlarıyla zilin çalmasını bekliyordur.Haklı tabii.
İkinci sıradaki saçı örgülü olan kızın yanına gidip oturdum.
''Oturabilir miyim?''
''Tabii.'' Çantamı sıraya koyduktan sonra ona döndüm.
''Adın ne?''
''Eleanor.Senin?''
''Alexis.''
''Alex denmesine izin veriyor musun?''
''Şey, hayır.Alex'in özel bir anlamı var.Lütfen Alexis de.'' Başını salladı.
''Anlıyorum.'' Tatlı bir kızdı.
Bir süre sonra sıraya birinin daha oturduğunu hissettim.
''Selam, çirkin.'' Ne?
''Yuh!'' Max beni burada da bulmuştu.Ne mükemmel ama.
''Beni mi takip ediyorsun?'' Dedi alayla.
''Hayır.Peki sen beyninden problemli misin?''
''I-ıh, sadece yakışıklıyım.''
''Kes sesini Max.'' Bize gülerek bakan Eleanor'a döndüm.
''Fazla sorunlu değil mi?'' Gülümsemesi genişledi ve onayladı.
''Seni duyuyorum çirkin.''
''Çirkinmiş, sen çok kaarizmatiksin.'' güldü.
''Pardon, sarışın.'' diyerek göz kırptı.
''Çirkin'den sonra bir de sarışın mı çıktı?''
''Ne yani? Çakma sarışın mısın?''
''Max ne alakası var?'' Onu elimle ittirdim ama yerinden kıpırdamadı.
''Max gider misin yanımdan?''
''Gidecek misin, yoksa zor mu kullanayım?'' Pis pis sırıttı.
O sırada öğretmen geldi ve Max de sonunda yerine geçti.
''Merhabalar.'' Dedi bayan hoca ve beni fark edip gülümsedi.
''Sen yeni gelen Alexis Moon olmalısın.Bize kendinden biraz bahseder misin?'' Gülümseyip ağzımı açtığımda Max'in sesi beni susturdu.
''Kendisi, bizim komşumuz olur.Çakma sarışın ve çirkinin tekidir.''
''Çakma sarışın değilim ben ya!'' Dedim bağırarak.Hoca bile bize gülüyordu.
''Max, izin ver Alexis'i dinleyelim.'' Yutkundum ve söze başlayacakken yine Max ağzını açtı.
''Sarı-
''Kes sesini Max!'' dedim ona bakarak ve o konuşmadan ben konuştum.
''Adım Alexis Moon.On yedi yaşındayım.Çakma sarışın değilim ve güzel sayılırım.'' Hoca gülümsedi.
''Teşekkürler, Alexis.'' Başımı salladım ve hocaya döndüm.
''Şimdi, bir sıra düzeni ayarlayacağım.'' Birkaç ismin yerini değiştirdi.
''Eleanor, Nick'in yanına.'' Eleanor yanımdan giderken, ona acı dolu bir bakış attım.
''Ve Max, Alexis'in yanına.'' Gözlerim hortlak gibi büyürken Max sırıtarak yanıma geldi.
''Selam, sarışın.'' Göz devirip ona sırtımı döndüm ve derse başladık.
10 dakika sonra Max kulağıma eğildi.
''Ders dinlerken çok hoş görünüyorsun.''
''Maz ve Alexis.Ne konuşuyorsunuz?''
''Hocam, arkadaşın tuvalet sorunu varmış ve bunu size söylemekten utanıyormuş.Benim size kibarca söyleyip söyleyemeyeceğimi sordu.'' Sınıfın kahkahası kulaklarıma dolarken arkama yaslandım ve keyifle sırıttım.