Eğitimde iletişim ve etkileşim

mehmetsary

09 Eki 2006 18:09:29
EĞİTİMDE İLETİŞİM VE ETKİLEŞİM
   EĞİTİMDE İLETİŞİM
   Eğitim siteminde iyi bir iletişimci olabilmek için iletişim sürecini çok iyi bilmek gerekir. Öğretme öğrenme sürecinde de bir eğitimcinin bir konuyu etkili bir şekilde öğretebilmesi için öğrencileri ile sağlıklı iletişim kurması, ayrıca öğrenciler arasında da sağlıklı iletişim kurulmasına rehberlik etmesi gerekir.
   Eğitimde iletişim sürecinin işleyişinde kaynak öğretmen, alıcı öğrenci alıcıdır. Öğretim ortamında öğrenciler ve öğretmenler birbiriyle sözel ya da sözel olmayan yollarla iletişim veya etkileşimde bulunurlar. Öğretimin etkili olabilmesi, iletişim süreçlerinin iyi işletilmesine bağlıdır. Bu da iletişimin, iletişim becerilerinin ve iletişim örüntülerinin iyi anlaşılmalarını gerektirmektedir.
   Her iletişimde mesajı ileten bir kaynak vardır. Kaynak mesajı kodlayarak göndereceği şekle sorar. Uygun bir kanal yardımıyla mesaj alıcıya gönderilir ve alıcı onu çözümler.
   Sınıf ortamında çok yönlü bir iletişim söz konusudur. Bazen bir öğrenciye gönderilen mesaj bir başka öğrenci üzerinde daha etkili olabilir. Ayrıca öğrenci-öğrenci iletişimi de çok yoğundur ve bu aynı anda bir çok duygu ve düşünce harekete geçtiği için dersin akışını etkiler.kuşkusuz her zaman mesajlar gönderildiği gibi anlaşılmaz. Sık sık yanlış anlamalar ortaya çıkabilir. Örneğin, öğretmenin görüşünü almak ya da konuşma fırsatı vermek için soru yönelttiği bir öğrenci, öğretmenin kendisini küçük düşürmek için soru  sorduğunu düşünebilir. Bu durum, kaynağın duygu ve düşüncelerini uygun iletişim biçimine çevirememesi, doğal davranmaması, alıcının gönderilen mesajı çözümleyememesi vb. nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Bu, tarafların etkili iletişim becerilerinden yoksun olması demektir. Bu açıdan etkili iletişim becerilerinin neler olduğu üzerinde durulmasında yarar görülmektedir.
   Etkili iletişim becerilerinin başında etkili konuşma becerileri gelmektedir. Etkili konuşma ise bakışlar, ses tonu, konuşma hızı, sesin yüksekliği, konuşma sırasındaki tavırlar vb. bir çok etkenden etkilenir. Etkili konuşmanın yanı sıra empati kurmak da etkili bir iletişimin temelidir. Empatinin artması saldırganlığın azalması demektir.
   Sınıf içi iletişim
   Çoğu kez farkında olmadan bizimle konuşan kişinin, mesajı iletmek için seçtiği sözcüklerin türüne, konuşma hızına, araya koyduğu mesafeye, ses tonuna, suskunluk sürelerine ve beden diline dikkat ederek, sözcüklerin arasındaki duygusal içeriği de algılar ve bize gönderilen mesajlara uygun tepkiler veririz.


Sınıf içi iletişimde başarılı olabilmek için dikkat edilecek hususlar:
1.Etkin Dinleme: Bir kimsenin ilettiği sözlü mesajların arkasındaki, sözel olmayan mesajları da doğru anlamaya etkin dinleme denir. Bu beceriyi kazanmak öğretmenin öğrencisini anlamasını kolaylaştıracaktır.
2. Ben Dilini Kullanmak: Günlük yaşantımızda karşımızdakine yönelik olumsuz, kızgın duygularımızı dile getirmek için çoğunlukla “sen zaten hep böyle davranırsın”, “çok anlayışsızsın” gibi sen dilinin hakim olduğu ifadeleri kullanırız. Sen diliyle gönderilen ifadelerin, istenilmeyen davranışların ortadan kaldırılmasında çok az etkisi olmaktadır. Sen dilinin kullanılması, öğrenenin benlik saygısını zedelemesi ve öğreten ile olan iletişimini bozması açısından, olumsuz etkileri fazlasıyla gözükmektedir.
Sen dili yerine ben dili kullanıldığında ise, öğrenciyi olumsuz olarak yargılayan mesajlar yerine, öğretenin sorun karşısındaki duyguları dile getirilir. Böylece öğrenen, doğrudan kendi kişiliğine yönelik olumsuz bir yargıyla karşı karşıya kalmadığı için öğrenenle öğreten arasındaki iletişim bozulmaz. Ben dilinin kullanıldığı mesajların etkili olabilmesi için üç öğeyi içermesi gerekmektedir:
1.Sorun olan davranışın açık bir tanımı yapılmalıdır.
2. Sorun olan davranışın, öğretmen üzerindeki etkileri belirtilmelidir.
3.O davranışa yönelik duyguları ifade etmelidir.
3.Göz Teması: Kişiler arası ilişkilerde, iletişim kurulan kişinin doğrudan gözlerine bakmak, genellikle “sana ve senin anlattıklarına önem veriyorum” mesajını, sözsüz bir biçimde karşıya ifade edilişidir. Ayrıca ders anlatırken öğrencilerle göz iletişimi kurma, öğrencilerin konu üzerinde dikkatlerini toplamalarını kolaylaştıracaktır.
4.Bekleme Süresi: Yapılan araştırmalar cevap süresi için geçen zamanın artması ile verilen cevapların daha açıklayıcı ve üst düzeyde olduğunu göstermektedir.
5.Kişiler arası Sosyal Mesafe: Birbirleriyle iletişim kuran kişiler algıladıkları yakınlık derecelerine göre, aralarında “sosyal” bir mesafe bırakırlar. Araya konan mesafe arttıkça, iletişim kuran kişiler arasındaki ilişkinin resmileştiği görülür.
6. Ayrıca aşağıdaki hususlara da dikkat edilmelidir:
a.Öğretmen konuşma yeteneğini geliştirmeli
b.Ders iyi şekilde planlanmalı
c.Öğrencinin ihtiyaçları, yetenek ve ilgileri değerlendirilmeli
d.Öğrencinin ilgisini dağıtan durumlar ortadan kaldırılmalı
e.Birden fazla duyu organına hitap eden araçlar kullanılmalı
f.Zor ve komplike olan öğretim araçları kullanılmamalıdır.
EĞİTİMDE ETKİLEŞİM
Etkileşim,birbirini karşılıklı etkileme sürecidir.Bireyler ve içinde yaşadıkları ortamlar (çevreler) amaçlara yönelmiş belli dinamikler içindedirler. Bunlar kendi amaçlarına ulaşmak için karşılıklı etkileşime girerler ve birbirlerini sürekli olarak etkilerler. Bireyin bir davranışı, içinde yaşadığı durumu etkiler, bunun sonucunda ortaya çıkan yeni durum bireyi etkiler. Bireyler ve çevredeki pek çok değişken birbirlerine karşılıklı olarak bağlanmış, bir sebep-sonuç yapılaşmasına girmişlerdir.
Bir insan sosyal ortamda ki davranışları, o ortamda yaşayan kişilerin maddi ve manevi olmayan şeylere verdikleri anlam ve önemlerin birliğinden doğmaktadır. Bir çevrede yaşayan kişiler, eğer o çevreyi birbirine benzer şekilde algılar ve değerlendirirse, orada iletişim ve etkileşim olabilir. Eğer bir ortamda yaşayan insanların çevrelerinde ki eşyalara olaylara ve kavramlara verdikleri anlamlar birbirlerine zıt veya birbiriyle ilgisiz ise, orda interaksiyon (etkileşim) mümkün değildir. Bir insanın davranışında bir şey ile o şeyin anlamı ve önemi bütünleşir.
Eğitim, yetişmiş bir insanın yetişmekte olan insanları kendi istediği biçimde şekillendirme, yönlendirme, etkileme çabalarıdır. İnsanları en başarılı şekilde etkileme ise, karşılıklı iletişim kanalıyla olur. İdeal eğitici ilişki, ikili ilişkiler tarzındadır, ancak sosyal hayatta sık sık ikili ilişkiler modeli aşılmakta, çok yönlü ve çoklu ilişkilere  mecbur olunmaktadır. Sosyal hayatımızda eğitici interaksiyonun yoğunlaştığı yer okullarımızdır. Ancak, okuldan önceki eğitim ocağı olan aile ile aile dışındaki sosyal ortamın interaksiyon biçimleriyle okuldaki birbirinden oldukça farlıdır. Aile içinde, insanlar arası eğitim ilişkilerinde sevgi ve otorite ikiliği vardır, anne duygusal bağlarla seven ve koruyan, baba ise kuralcı bir yaklaşımla kanun ve düzeni savunan otorite olur. Aile içi interaksiyonların esası, bilgi konularından çok kişiler ve ilişki yapılarıdır; okuldaki öğretmen ise bilgi konularına önem verir.
Öğrenci- Öğretmen Etkileşimi
Sınıf içi etkileşim süreci, öğrenme yaşantılarının kazanılmasında ve öğretim hizmetinin niteliğini artırmada en önemli faktörlerden biridir. Sınıf içi etkileşim sürecinde, öğretmen-öğrenci ilişkileri incelendiğinde her sınıfın öğrenmeyi olumlu ve olumsuz yönde etkileyeceği bir havası ve iklimi bulunmaktadır. Sınıf atmosferi, öğretmenin izlediği öğretme yaklaşımı yöntemi ve tekniği ile kullandığı araç-gereç ve izlediği iletişim sanatı ile sağlanır. İletişim sanatını başarıyla uygulayabilmek de etkileşim yönüne bağlıdır.

Öğretmen-öğrenci ilişkilerinde öğretmenin bir iktidar ve otoritesi vardır; bu, öğretmenin rolünün gereğidir. Öğretmen, okuldaki öğrenme faaliyetlerini düzenleyen, öğrencileri belli bir düzen içinde tutan; baskı, zorlama, övme, ödüllendirme, bilgi üstünlüğü gibi yollarla verimli ve karşılıklı etkileşim durumu yaratabilen kişidir. Bu şekilde öğretmen öğrencilerine istediği davranış şekillerini kazandırabilir. Öğretmenin iktidarı sosyal roller içinde yasalaştırılmıştır ve önemli çatışma durumları çıkmadıktan sonra öğrenciler tarafından tepki ile karşılanmaz.
Öğretmen-öğrenci etkileşiminde öğretmenin büyük bir avantajı vardır. O, belirli kurallar koyar, belirti amaçlar tespit eder ve çeşitli metotlarla bunlara ulaşmaya çalışır. Öğrencilerin ise karar verme yetkileri yoktur; onlar sadece önceden belirlenmiş kurallar içinde okulun ve öğretmenin tespit ettiği hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Öğrencilerin davranışları, öğretmenin öğretim faaliyeti ve disiplin anlayışı ile belirlenmektedir. Buradaki interaksiyon yapısı tek taraflıdır. Pek çok eğitim araştırması da bu tek taraflı iletişimin hemen bütün okullarda hâkim olduğunu göstermektedir. Derste genellikle öğretmenler konuşmakta, herhangi bir konuda fikir açıklanacağı zaman genellikle son ve kesin sözü onlar söylemektedirler. Öte yandan öğretmenlerin, öğrencilerin tek taraflı isteklerde bulunmaları ve bazı davranışlar beklemeleri ve en son olarak ta disiplin problemi, bu karşılıklı etkileşimin içinde öğretmenleri güçlü ve etkili kılmaktadır.
Değerlendirme puanlarının (not) psikolojik ve pedagojik bir çok fonksiyonları vardır, ama bunlar Öğretmen-öğrenci arasında bir geribildirim ( feed back )fonksiyonu da görürler. Ama notların en önemli fonksiyonu, öğrencilerin başarılarını sınıflandırmaları, iyi ve kötü öğrenciyi mukayese etmeleridir. Notlar, öğrenci gruplarını sınıflandırmanın, farklılaşma ye sosyal mukayesenin, öğrenci seçimi ve elemesinin araçlarından birisidir. Son zamanlarda notun, öğrencilerin başka okullara yükselmelerinde ve iş bulmalarında bir ölçü haline gelmesi, onun pedagojik karakterini geri plana itmiş, seçme fonksiyonunu ön plana getirmiştir. Notların bu, bazıların seçip bazılarını eleyici karakteri ve davranışları yönlendirebilmesi, öğrenciler arasında bir rekabete neden olmaktadır. Notlar grupları değil ferdî başarıyı veya başarısızlığı ölçmektedir.
Notlar sadece öğrenciler arasında bir rekabete neden olmaz; aynı zamanda ferdî başarıya dayalı toplumlarda çok önemli olan bir ödüllendirme ve bir şeyler yaptırma tekelini de öğretmenin eline vermiş olur. Bu şekilde öğretmen kendi başarısızlığını öğrencinin başarısızlığı gibi gösterebilir, bunu da disiplinle örtmeye çalışır. Öğretmenlerin verdikleri notlar sınıfta yaş gruplarının, kız ve erkek gruplarının yanı sıra tembel ve çalışkan gruplarının da oluşmasına neden olur. Başarısız veya başarılı öğrencilerin kendi aralarında gruplanmaları, hele bunların sosyal tabaka gruplanmalarıyla paralel olması, öğretmenin okuldaki görevini güçleştiren faktörlerdendir.
Öğrencilerin okul başarılan hakkında öğretmenin hükmü mahiyetinde olan notlar, bütün bu tür hükümler gibi güvenilirliği, geçerliliği ve objektifliği çok az olan hükümlerdir, çünkü öğretmen ve öğrencinin değerlendirme anındaki durumları ve şahsiyet karakteristikleri değerlendirmede oldukça büyük rol oynar. E.Höhn, öğretmenlerin tembel, saldırgan, güvenilmez, şerefsiz olarak bildikleri öğrencilerin okul basanlarını da olumsuz olarak değerlendirdiklerini göstermiştir. Öğretmenin öğrenciler hakkındaki hipotezleri, onların başarıları ve zekâları hakkındaki tahminleri ve beklentilerinin öğrenci değerlendirmesinde çok büyük rol oynadığı, hattâ bunun test değerlendirmelerine bile yansıdığını Amerikalı eğitim bilimciler (J.E.Brophy, Tl. Good, R. Rosenthal, L.Jacobson) göstermişlerdir. Ayrıca öğretmenlerin öğrencileri övmeleri ve azarlamaları bile onların başarı davranışlarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Öğretmen-öğrenci karşılıklı etkileşiminde önemli olan bir başka yön ise bilişsel (kognitif) yapı alanıdır. Öğretmen, öğrencilerin bilinçli ve kendilerini vererek çalışıp çalışmadıklarını, ruhsal yönden duygusal veya "karışık" olup olmadıklarını, güçleri bulunup bulunmadığını, yeteneklerini, zekâlarını, meslekleri kavrama hızını, saygınlıklarını, yükselme isteklerini, arkadaşlarına karşı tutumlarını ölçer ve değerlendirir.
Öğretmenlerin öğrencileri değerlendirme esaslarının başında, onların iş davranışları gelir. M.Hofer'in bulgularına göre, öğretmenler için okul başarısı, öğrencilerin yetenekleri yanında onların bir şey yapmaya hazır olmaları ve çalışma davranışları ile de belirlenir. Öğrencilerin çalışmalarını olumlu olarak değerlendiren öğretmenlerin, onların notlarını da yüksek verdikleri, sosyal araştırmalarla gösterilmiştir.
Öğretmen-öğrenci iletişim ve etkileşiminin temelinde öğrencinin çalışması ve yetenekleri vardır. Bu arada düzen ve disiplin de önemli bir rol oynar.
Öğrencilerin, öğretmen davranışlarını değerlendirmeleri de Öğretmen-öğrenci interaksiyonunda önemli rol oynar. Öğretmenlerin sıcak, öğrencileri destekleyici, motive edici davranışları, sınıfı kontrol edebilmeleri, dersi istedikleri gibi yönlendirebilmeleri öğrenciler için çok önemlidir ve onların öğretmenlerine karşı vaziyet alışlarının şekillenmesinde önemli rol oynar.
Öğretmen ve öğrenciler birbirlerinin rollerini doğru olarak kabul etmiş ve benimsemişlerdir. Ama bu arada, öğretmen ile öğrenci arasında da çatışma durumları ortaya çıkabilir. Bu durumlar bazen kısa sürede hiç bir iz bırakmadan kaybolduğu, "halledildiği" gibi; bazen da önemli disiplin olaylarına neden olabilir. Öğretmen ile öğrenci ilişkilerinden ortaya çıkan F.Wellendorf un; okulun amaçlarını, organizasyonunu ve Öğretmen-öğrenci rol ilişkilerini değiştirmeden öğretmenlerin bu gibi atışma durumlarından nasıl kaçınacaklarına dair teknikleri örnek olarak verilebilir. Meselâ:
* Psiko-sosyal savunma mekanizmaları: bastırma, yansıtma, iyice benimseme vs. gibi,
* Çatışmaya yol açan bazı öğrencilerle arayı iyice açma, tavır koyma; okul idaresinin çatışma çıkaran öğretmen ve öğrencileri kenara çekmesi, çatışma durumlarından uzak tutması,
* Öğretmen ve öğrencilerin çatışma içine girebilecekleri bazı durumları merasim davranışları biçimine getirerek yumuşatma,
* Çatışmaları kanalize etmek, bazı tepkileri, çatışmaya yol açmadan öğrenci temsilcileri ile konuşarak halletmek,
* Rol çatışmalarını teknik problemlere indirgemek.
Okulun belirti meslekî yetenek ve becerileri kazandırma, kalifiye eleman yetiştirme, bilgi aktarma görevlerinin yanı sıra öğrencilerde başarıya yönelik büyük bir istek (motivasyon) yaratma fonksiyonu da vardır. Okulun açık amaçlarının yanı sıra bir de öğrencinin bilgi durumu ve davranışlarında bir anda ölçülmeyen, yeri geldiğinde kullanacağı bilgi, beceri ve vaziyet alışlar yerleştirme amaçları da vardır.
Eğitimin kalitesi etkileşimin yoğunluğuyla doğru orantılıdır.






KAYNAKÇA
Eğitimde İletişim ve Etkileşim. http:// [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] (2002)
Eğitim Sosyolojisi. http:// [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]   (2002)

Hazırlayan : Ahmet TÜRK

Çevrimdışı ünalk

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.096
  • 43.834
  • 12.096
  • 43.834
# 25 Haz 2010 23:40:51
4 yıllık bir konuya tek bir mesaj bile yazılmamış, dikkatimi çekti...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.880
  • 227.909
  • 28.880
  • 227.909
# 11 Tem 2010 08:33:12
Halbuki hergün içinde olduğumuz,içimizde olan bir konu...Neden....?

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.269
  • 16.908
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 11 Tem 2010 11:01:50
Sınıf yönetiminde iletişim eksikliği ya da kötü iletişim eğitimin kalitesini düşürmektedir. Fakat çoğu öğretmen ya öğrencilerle nasıl iletişim kuracağını bilemez ya da tek taraflı bir iletişim kurarak iletişimi en baştan engeller. “Thomas Gordon Etkili Öğretmenlik Eğitimi” adlı kitabında  öğretme öğrenci ilişkisinde öğretmenin yaptığı hatalardan bahseder. Kitabında iletişimin 12 engeli  aşağıdaki gibi verilmiştir:

 

1.          Emir vermek- Yönlendirmek,

2.         Uyarmak, Gözdağı vermek,

3.         Ahlak dersi vermek,

4.          Öğüt vermek, Çözüm ve öneri getirmek,

5.         Öğretmek, Nutuk çekmek, Mantıklı düşünceler önermek,

6.        Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak,

7.        Ad takmak, Alay etmek,

8.       Yorumlamak, Analiz etmek,

9.      Övmek, Aynı düşüncede olmak, Olumlu değerlendirme yapmak,

10.   Güven vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını paylaşmak,

11.   Soru sormak, Sınamak, Sorguya çekmek, Çapraz sorgulamak,

12.   Sözünden dönmek, Oyalamak, Alay etmek, Şakacı davranmak, Konuyu saptırmak.

 

Bu 12 madde neden engel olarak tanımlanmıştır?. Çünkü öğrencinin öğrenmesini engelleyen sorunların çözümünde gerekli olan iki yönlü iletişimi yavaşlatır, engeller ya da tümüyle yok eder (Gordon, 1993). Bu 12 iletişim engeli sonucunda sorunun nedeni tam olarak anlaşılamamakta, problem davranış gerektiği gibi ortaya konamamaktadır. Ayrıca öğretmenin öğrenciye bu tarz yaklaşımları öğrencinin kendisini olumsuz değerlendirmesine kendini kötü ve değersiz hissetmesine yol açar.

Çoğu öğretmen sorunlarla karşılaştığında ne yapacağını bilemez. Öğrenci sorunun okula getirilmesi kaçınılmazdır ve getirildiğinde öğretimi olumsuz yönde etkiler. Bazı öğretmenler öğrenci sorunlarıyla ilgilenmekte isteksizdir, öğrenci sorunlarıyla ilgilenmenin görevi olup olmadığı konusunda şüpheleri vardır. Bazı öğretmenler ise sorunun rehber öğretmenler tarafından çözülmesi gerektiğini düşünür.  Oysa öğrenciler ne sebeple olursa olsun güvensizlik duyduklarında, psikolojik gereksinimleri karşılanmadığına, sevilmediklerinde,  kendilerini değersiz,  gergin ve yalnız hissettiklerinde çalışma istekleri kalmaz (Gordon, 1993). Böyle zamanlarda öğretmenin tüm çabaları boşa gider.

Ünlü düşünür John Dewey’e  göre; en önemli pedagojik yanlışlardan biri bireyin sadece okulda gördüğü konuları öğrenme çabasından ileri geldiğini savunan görüştür. Ona göre ikinci dereceden önemli görülen, öğrencinin psikolojik gereksinimleriyle ilgili ihtiyaçlar bazen bir tarih ya da coğrafya öğreniminden daha önemli olabilir. Öğrencinin sorunlarının çözülmesiyle kazanılan davranışlar bireyin gelecekteki davranışlarının temelini oluşturur (Yavuzer, 1999).

Yetersiz ve uygun olmayan öğrencilere yönelik iletişim becerisi öğretmenlerin en önemli iletişim becerileridir. Öğrencilerle ilişkilerin geliştirilmesinde (Celep, 2002):

   1. Öğrenciler hakkında başkalarıyla konuşmak yerine kendileriyle doğrudan konuşmak:  Bir sorun yaşandığında doğrudan öğrenci ile konuşmak, onlara saygı göstermek, öğrencilerin öğretmene güvenmesini sağlar. Dolayısıyla sorunun çözümüne yardımcı olacaktır.

    2. Nazik olarak konuşmak: Öğretmenler öğrencileriyle olumlu ve etkileyici konuşmaktan çok ‘’yaptığım şey için özür dilerim, lütfen, teşekkürler’’ gibi öğrenciye olan saygısını ve nazikliğini ifade eden kelime ve cümleler kullanması daha fazla önem taşımaktadır. Çünkü öğretmenler öğrenciler için modeldir. Öğretmenlerin öğrencilerle iletişimi yetişkinlerle iletişiminden daha nazik olmalıdır.

    3. Gözle iletişim kurma ve sözlü olmayan ilişkileri benimseme:

    4. Şahıs zamiri kullanarak durum için sorumluluk almak: Ben iletilerinin değeri ve etkisi önemsenmelidir.  Ben iletilerini gönderen öğretmen, kendi duygularının bilincinde olmak için önce kendini dinleme ve duygularını tüm açıklığıyla  öğrencileriyle paylaşma yükümlülüğünü taşır. Ben iletisi, davranışının yükümlülüğünü öğrencide bırakır. Aynı zamanda ben iletileri, sen iletileri ile birlikte gelen olumsuz etkileri içermez ve öğrenciyi kızgın, kinli, hırçın değil, yardımcı ve düşünceli olmada özgür bırakır. Ben iletilerinin öğrencinin davranışını değiştirme olasılığı yüksektir. Öğrenci ile ilgili çok az olumsuz değerlendirme içerir ve iletişimi zedelemez. Öğretmenlerin ben dili ile konuşmaları öğrencilere insanlar arası  etkili iletişimi öğretir, çünkü öğrenciler öğretmenlerini kendilerine örnek olarak alırlar (Gordon, 1993).

     5. Soru sormaktan çok öğrencinin yaptığı davranışı tanımamak: Öğrenciler yanlış davrandıklarında hemen sorularla bombardımana tutulurlar. Bu yaklaşım çocukların korkmalarına ve savunmaya geçmelerine yol açar. Bu tür olumsuz durumlara yer vermemek için  “haklı olduğunu düşünüyor musun”, “yardım edebilir miyim” gibi  sorular sorunu çözmenin önemli bir öğesidir.

            Dinleme becerileri çok önemlidir. Dinleme etkili olarak kullanıldığında öğrencilerin davranışlarıyla ilgili sorumluluk üstlenme, önem, kabul ve saygı görme duyguları hissetmesine olanak sağlar. Dinleme becerisini kullanmanın temel amacı; öğrencilerin gerçek ilgilerini ifade etmelerine yardımcı olmaktır (Celep, 2002).

            Etkin dinleme sorunların çözümünde en etkili yöntemlerden biridir. Etkin dinlemeyi gerçekleştirmek için (Gordon, 1993):

A.        Öğretmen öğrencinin kendi sorunu çözebileceğine içten inanmalıdır.

B.           Öğretmen öğrencinin duygu ve düşüncelerini kabul edebilmelidir.

C.         Öğretmen duyguların genelde geçici ve anlık olduğunu bilmelidir. Etkin dinleme öğrencinin duygudan duyguya atlamasına  ve duyguların boşaltılmasına, açığa çıkmasına yardımcı olur.

D.         Öğretmen öğrenci sorunlarının çözülmesi gerektiğine inanmalı ve bunun için vakit ayırmalıdır.

E.           Öğretmen sorunu olan her öğrenci ile birlikte olmalı ama kendi kimliğini de korumalıdır. Öğrencinin sorunu kendi sorunu gibi hissetmeli ama kendi sorunu olmasına izin vermemelidir.

F.          Öğretmenler öğrencilerin sorunlarını paylaşmak ve konuşmaya başlayabilmek için zorlanabilirler. O zaman öğrenciye bunu açıkça söyleyip başka bir kişiyi önermelidirler.

G.      Öğretmenler öğrencilerin sorunluluğunun gizliliğine saygı duymalıdır. 

 

Etkin dinleme neden önemlidir ve sorunların çözülmesine yardımcı olmaktadır. Çünkü etkin dinleme ile öğrencilerin sorunlarını çözümlemelerine ve sorunları ile başa çıkabilmelerine yardım eder. Sorunlarını anlatmak, onlardan kurtulmalarını ve dersleriyle yeniden ilgilenmeleri için ruhsal rahatlamayı sağlar.

Etkin dinleme öğrencilerin duygularından korkmamalarına ve duyguların kötü olmadığını anlamalarına yardım eder.

Etkin dinleme öğrencinin sorun çözmesine yardımcı olur. çünkü yöntem öğrencilerin konuşmasına yardımcı olmada başarılıdır ve öğrencilerin içlerini dökmelerine, yüksek sesle düşünmelerine, sorunlarını çözmelerine yardım eder.

 En önemlisi etkin dinleme sorunu çözümleme ve çözme sorumluluğunu öğrencide bırakır.

Etkin dinleme sırasında öğrenciler öğretmenin kendilerini anladığını görürler görüşlerini anlatmaya hazır olurlar.

Etkin dinleme öğrenci ve öğretmen arasında daha yakın ilişkiler kurulmasını sağlar. Öğretmenin kendisini dinlediğini bilen öğrencide kendine değer ve önem verme duygusu gelişir. Kendisine saygısı artar ve anlaşılmaktan mutlu olan öğrenci, kendisini dinleye öğretmen daha sıcak duygular besler.

Öğretmenle öğrenci arasında karşılıklı olarak önem verme, saygı gösterme ve sevme ilişkisi gelişirse disiplin sorunu azalır. Böylece disipline harcanan zaman öğretmeye ve öğrenmeye kalır (Gordon, 1993).

 

 

SONUÇ

 

            Öğrencilerin akademik başarıları ile psikolojik gereksinimlerinin karşılanması arasında bir bağ vardır. Eğitimde kalite ve yüksek düzeyde öğretimin sağlanabilmesi için öğrencilerin sorunlarının ortadan kaldırılmaya çalışılması gerekmektedir. Bunun için öğretmenin sınıf yönetimi, sınıf içi iletişim ve   psikoloji konularında iyi yetişmiş olması gerekir. Öğretmenin öğrenci sorunlarını çözerken onlara ceza vermek ve aşağılamak yerine onlarla iyi bir iletişim kurarak problem davranışın nedenini  bulması ve bu nedeni ortadan kaldırmaya çalışması gerekmektedir. Eğer problem kaynağından çözülürse tekrar etme olasılığı azalacaktır. Önemli olan okullarda ve sınıflarda ağlıklı bireyler yetiştirmek ve öğretim amaçlarına ulaşmaktır. Bunu  en iyi yolu ise öğretmenlerin öğrenciler ile sağlıklı iletişim kurmaları ve sorunlarıyla ilgilenmeleridir.

 ;)

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.154
  • 12.558
  • 30.154
# 11 Tem 2010 14:15:43
Önemli olan bu konudaki bilgileri bilmek değil uygulamak , aslında uygulamak yeterli mi ? tutarlı olmak çok önemli .

Çevrimdışı turgut01

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 230
  • 423
  • 230
  • 423
# 21 Tem 2010 20:48:58
bence en iyi iletişim ilgilenmektir,
duygulara yoğunlaşmaktır.
   insan çoğalttıkça çoğalır.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK