Haklısın hocam.
Aklıma şu hikaye geldi.
Cehenneme düşen meslek gruplarına çıkmasın diye zebanileri görevlendirmiştir.
Öğretmenlerin başına hiç zebani görevlendirmemişler.
Bu işin hikmeti sorulduğunda :
Onlar çıkacak olanı diğer arkadaşlarınin ayaklarından asılarak çıkmalarına kendileri müsade etmez denmiş.
Örneğin ufak bir idarecilige geçen bazı arkadaşlar geçmişlerini çok da çabuk unutuveriyor.
Kendimize yaptığımızı kimse bize yapmıyor.
Kemal sunal' un bir filmi var.
"Koltuk belası"
İşin sırrı burada saklı sanırım. Koltuğun yüklediği bir güç var. Bir ünvanın var. Oturunca bazılarının yürüyüşü, mimikleri ve ses tonu değişiyor.
Yoo hayır bendeki hissiyat,
dünkü arkadaşımdı gibisinden küçümseme vs. değil. İnanın en samimi olduğum arkadaşım Md. yardımcısı duyurusu yapılmış bana söylemeden hızlı bir şekilde müracaat etmiş ve okulumuzun münhal Md. yardımcılığına layık görülmüştü. Tebrik için yeminle meşgulüm diye ben dahil kimseyi odasına kabul etmedi.
Üç gün sonra bir pazartesi sabah 7 de(Zaten uzak bir okul vesait sorunu vardı Ama saati ihmal etmezdik) olaylar nöbetçi arkadaşların geliş saatlerini tutanak altına alması ile başladı. Ondan sonra, (ders 7:30) en geç 7 den önce okulda olduk. Öğrenci yok bomboş bina ve okul bahçesi.
Sonrasında kıyafet, basit dilekçe imla hatalarının üzerinde ısrarla gitmeler vs. Ortam buz gibi oldu.Ardından emekli olan müdürümüzün yerine Md. Vekili olunca itina ile hazırlanmış kimseye uygun olmayan ders programları ve nöbet saatleri geldi.Ben ilk iliçi tayininde rastgele okullar yazıp ayrıldım. Yıllar sonra, bir gece otobüste karşılaştık. Suskundu, sadece bir baş selamı ile geçiştirdi.
Demem o ki;
Emekli olunca emekli kimliğinizde ve maaş kartınızda ""öğretmen"" yazacak. Aslınızı unutmayın ve Biraz gülümseyin.İdarecilik te tıpkı hayat gibi görevlendirmedir. Bir sonu vardır. Önemli olan, akrabamıza, komşumuza,
öğrencimize, meslektaşlarımızın yüzüne ve geçmişimize bakmaktan imtina etmeyeceğimiz bir yüzümüzün olmasıdır.
Saygılarımla.