"Ali Şeriati'nin Kevir'den bir alıntı,kitap hakkında bilgi vermesi amacıyla ekledim."
YALNIZLIK SÖZLERİ'NDEN
O 'en büyük leke'ye takılıp kalmadım, dünyaya
bulaşmadım. Öğretmenliği ve sessizliği seçtim, hale
bakıp sözlere aldırmadım diye, ALLAH'a hamdediyorum;
içim içime sığmıyor. Onlar altın topladılar, ben
hazine buldum. Onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk
elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik
tanrısının sonsuz iklimlerinde, saltanat tahtına
kuruldum. Onlar bağ bahçe aldılar, ben ise mucizelerin
yeşil ülkesine sahibim. Onlar masa başlarında
gururlandılar, ben aşk tapınağının minaresinde,
gururumu ayaklar altına aldım. Onlar Kayser'in
köleleri oldular, ben ise 'Hekim'in sahabesi oldum.
Onlar yoldan saptılar, el ve avuçlarını doldurdular,
ben ise kaldım ve elim avucum boş bir halde, inzivayı
tercih ettim.
Onlar adlarını ekmeğe sattılar, ben adımı suya verdim.
Hızır'dan daha çabuk, İskender'den daha önce hedefe
ulaştım. Onlar lezzet ve zevk aldılar, ben ise gam ve
keder.. Onlar
altın ve gümüş sergilediler, ben Mevlana gibi, Şems'te
açtım ve Şems'te yandım. Gönül sofrasını açtım, dert
sergisini yaydım. Kandan şarap içtim. Onlar para
babası oldular, ben dert babası. Onlar yaşamaya
bağlandılar, ben yaşama. Onlar bakanlık elde ettiler,
ben saltanat. Onları yalanla övüyorlarsa, birileri
beni gerçek manada kutsuyoorlar. Onları, içlerinden
düşman, beni ise kalben dost biliyorlar. Onlara
işlerini rapor ederlerken, bana hallerini rapor
ediyorlar. Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben
özgürlüğe vefalı kaldım. Onlar gece alemlerinde kötü
kadınlarla dans ederken, ben tertemiz uzletimde,
sufilerin temiz güllerini kokluyorum. Onlar
elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken, ben içim
içime sığmayacak kadar aşık oldum. Onların memurları,
benim dertlilerim var. Onlar hasta ve zayıf
develerini, zorla, saray kapılarında kurban ederken,
ben İsmail'imi, şevkle Ka'be yolunda boğazladım.
Onların içen ve gülenleri varsa, benim de yanan ve
ağlayanlarım var. Onlar, kalabalıkta birbirlerine
yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz.
Onların altını varsa, benim de aşkım var. Onların evi
varsa, benim de mihrabım var.
Onlar yükselirken, ben Mi'rac'a çıkıyorum. Onlar
yeryüzünde sürünürken, ben göklerde uçuyorum. Onlar
biterken, ben daha yeni başladım. Onlar yaşlanırken,
ben gençleşiyorum. Onlar vekil oldular, ben ise
ma'bud. Onlar reis olmuşlarsa, ben de rehber oldum.
Onların kapıkulları ve fedakar uşakları varsa, benim
de soylu bir önderim var. Onlar Nuşirevan'ın adalet
zincirini boyunlarına vurdular ve ahırları bayındır
kıldılar, ben ise sarayları terkettim. Buda oldum,
zincirleri kırdım, özgür oldum. Sanatçı oldum,
üretici- oldum; nübüvvet ve risalet buldum,
ebedileştim. Alem gazetesinde bekamı sağladım. Onlara,
bir grup insan dalkavukluk ediyorsa, bu onları mesleği
olduğu içindir. Bunların yerine başkaları geçse, onlar
da dalkavukluk eder, yağcılık yapar; ama içlerinden
nefret duyarlar. Beni ise, dünyaya asla teveccüh
etmeyen bir kalp över. O, dünyayı bir çöplük olarak
görür. Bu kalpte güzellikten, imandan ve sevgiden
başka bir şey yoktur. Dünyadan hiç bir beklentisi
yoktur. 'Ben nerede onlar nerede, zarar ettim' diye
yakınır.
ALİ ŞERİATİ