YATAKTAKİ KATİL
20. yüzyılın en önemli kadın yazarlarından kabul edilen Ingeborg Bachmann, Faşizm, savaşla ya da terörle başlamaz der:
Faşizm, ikili ilişkilerde başlar.
Hani şu mitingde, trafikte, haberde, karakolda, Mecliste, iktidarda gördüğümüz, gördükçe ürktüğümüz şiddet var ya; işte onun doğum yeri, kuvözü, yaşam odası evler
Evlerde, kapalı kapılar ardında, oda sıcaklığında, her gün yeniden üretiliyor, zorbalığa dayalı, faşizan ilişkiler
***
10 Aralıkta Mersinde bir öğretmen, boşandığı öğretmen eşini okul çıkışı boğazını keserek öldürdü.
11 Aralıkta Nazilli Hastanesinin 43 yaşındaki biyokimya uzmanı, 12 yıllık patoloji uzmanı eşini küvette 35 bıçak darbesiyle öldürdü.
12 Aralıkta Kütahyada 37 yaşında bir adam, bir süre önce boşandığı eşini yol ortasında sırtından ve boğazından bıçakladı.
Aynı gün Karamanda bir fabrika işçisi, 3 aylık eşini ekmek bıçağıyla 9 yerinden doğradı.
Kan, kaygılı okul bahçelerinden korku dolu sokaklara, mutsuz mutfaklardan şiddet bağımlısı haber bültenlerine aktı yine, geçen hafta boyunca
***
UNICEFin araştırmasına göre Türkiyede şiddet uygulayanların yüzde 39u, şiddet mağdurunun kocası
Yüzde 14ü sevgilisi
Yüzde 11i erkek kardeşi
Yüzde 8i babası
Yani katiliyle aynı evde yaşıyor, aynı yatağı paylaşıyor kadın
Katiliyle yatıyor her gece
Faşizmle bir yastıkta kocuyor.
***
Peki biz ne yapıyoruz yıllardır?
Öfke selinde her nasılsa bıçaktan kurtulmayı başarmış, yüzündeki morluk, makyajla örtülemeyecek kadar yayılmış, ağır yaralı kadınlara bir sığınak kurabilmek için çırpınıyoruz. Onlara saklanabilecekleri evler bulup yaralarını sarmaya çalışıyoruz.
Savunmadayız.
Dayakçıya dokunamıyoruz. Tersine; onun şiddetine namuslu gerekçeler yaratıyoruz. Kazara hapse girerse bir bahane bulup serbest bırakıyoruz.
Hiç de eğlenceli olmayan bir safarideyiz:
Hayvanlar serbest, kurbanlar kafes içinde
***
Kadın temsilinin bu kadar az olduğu bir toplum ve iktidar yapılanmasından, farklı bir şey beklemek hayalperestlik olur.
Gerçi, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı kadının, Şiddet özel hayata girer. Aile içi ilişki
Biz karışamayız dediğini de gördük ya
Yen içinde kırılmış kollar diyarı burası
Hangi bıçaklanmış kadının katilini arasak, kan lekeleri bizi onun evine götürüyor. Her bıçakta, babasının, eşinin, oğlunun, sevgilisinin parmak izi
Yuva diye anlattığımız masal, şiddetin sığındığı örgüt evi aslında; üretim merkezi
***
O halde ıslaha evden başlanmalı
Mahremiyet bahanesiyle evlerde meşru şiddet alanları kurulmasına ve loş odalarda faşizme zemin hazırlanmasına engel olunmalı
Hedef, aileyi korumak değil, kadını aile içi şiddetten korumak olmalı
Hedef, toplum içinde kadını erkekten hepten ayırmak değil; tersine erkeği, kadın varlığına alıştırmak, ehlileştirmek olmalı
Hedef, okullara ahlak dersi koymak değil; daha ilkokuldan cinsel bilinç eğitimi vermek; kadını erkeğe, erkeği kadına öğretmek olmalı
Hedef, öfke mağdurlarına kol kanat germekle yetinmeyip Cumhurbaşkanından başlayarak sinirine hâkim olamayan bir topluma, çocuk yaştan öfke kontrolünü öğretmek olmalı
Hedef, şiddet uygulayanı daha ağır cezaya çarptırmak değil, onu şiddete iten korkuları yatıştırmak olmalı
Ve gazeteciler, bıçakladığı karısının başında polisi bekleyen kocaya Pişman mısınız diye sormak yerine, şiddeti sorunların çözümünün yegâne yöntemi olarak benimseyip bir gücü gücü yetene düzeni kuranlara dönüp Doğurduğunuz şiddetten pişman mısınız diye sorabilecek cesarette olmalı
Şiddeti evden, ikili ilişkilerden, gündelik hayattan, iktidardan temizlemedikçe faşizm, yatak odalarından saray odalarına tırmanacak sinsice
CAN DÜNDAR 14 ARALIK 2014