Çünkü her şeyi kötülüyor ama hiçbir kötülükten sorumlu olmadığımıza inanıyoruz.
Her yerde, her şeyde suç görüyoruz; haksız da değiliz hani; suç yayılıyor, büyüyor, kocaman bir leke gibi dünyamızı kaplıyor. Ama suçu hep başkalarının üzerine atıyoruz.
Artık çok geç...
Çünkü bizim hayata yaklaşımımız Amerikan filmlerindeki seri katillerin ağlamaklı itiraflarını andırıyor! Bütün münasebetsizliklerimizin, bütün densizliklerimizin, bütün gündelik hayat "cinayetlerimizin sorumluları baştan belli. Ezbere sayıyoruz: "Annem beni sevmiyordu", "Babam beni hiç anlamadı", "Patronum pis herifin tekiydi" vesaire...
Daha beteri de var!
Yanlış bir şey yaparken o kadar rahatız ki; çünkü "herkes yapıyor!"
Artık çok geç...Çünkü sorarsan, herkes mağdur.
Çünkü sorarsan, herkes haklı.Herkes kurban, en güçlüler bile.Ve herkes bu saçma ortak paydada birbirini anlıyor, birbiriyle anlaşıyor.
Artık çok geç...
Çünkü sevgimiz rastlantı tanımıyor.
Sevgimiz ille de ikna edici bir neden, varlığını anlamlı kılacak bir güzellik arıyor kendine.
Ve ne yazık ki her sevme çabamız, sevmediklerimizin altını daha çok çiziyor.
Artık çok geç...
Çünkü yalnız kalmaktan, yalnız hareket etmekten korkuyoruz...Çünkü tek başımıza otobüse binip askere gitmekten, tuttuğumuz takımın maçını açık tribünün en ıssız köşesinde izlemekten, tanıdık doktorlara ve akrabalara haber vermeden bir hastane kuyruğunda beklemekten çok ama çok korkuyoruz...
Artık çok geç...
Çünkü hâlâ inat ve ısrarla "iyi bir toplum" a inananlarımız varsa da bu toplumda "iyi bir insan" olarak yaşanabileceğine inananlanmız gitgide azalıyor.Çünkü inanmak olgunlaştırmıyor artık bizi...Tersine, inandıkça daha çocuk, daha köktenci, daha yıkıcı oluyoruz.Çünkü kendi gemimizi kurtarmak için başka gemilerin batması gerektiğini sanıyoruz.
Artık çok geç...
Neden?
Çünkü kaybetmek istemiyoruz. Hiç kimse kaybetmeyi göze alamıyor.
işin garibi, herkes kazanmak istediğinden midir ne, hep birlikte kaybediyoruz.
Artık çok geç...
Çünkü çok kalabalığız ve bir türlü anlamıyoruz: Herkese yetecek kadar zafer yok bu dünyada...
Yanılıyor muyum?
Hâlâ vakit var mı? Umutsuzluğa düşmek için neden yok mu?
Öyleyse bir şeyler yapalım.
Ne mi?
Mesela yalnız kalalım.
"Birlik ve beraberlik" içinde dünyayı linçe kalkışmaktansa, öfkemizi dinlemeyi; keskin sirkenin her zaman küpüne zarar verdiğini yeniden öğrenmeyi deneyelim.
Mesela dünyayı ve birbirimizi sevelim ama dünyaya ve birbirimize sırnaşıp yaltaklanmayalım.
Mesela sevilmek için sevmeyelim; sevilme arzumuzun duygularımızı köreltmesine izin vermeyelim.
Mesela kalabalık ayinlerin güvenli sarhoşluğuna kapılmaktansa "aşk şarabı" ndan içip uçurum kıyısında dans edelim.
Mesela kimseyi tehdit etmeden cesur olduğumuzu göstermenin bir yolunu bulalım...
Zor değil mi, çok zor..
Ama yapalım bunu.
Vakit iyice geç olmadan...
Belki de tartışılabilecek en manidar konudur, 'Farkında Olmak'.
Vakit hiçbir zaman hiçbir şey için geç olmaz!
Paylaşma dediğimiz kavrama inanarak yaşamayı toplum olarak benimsersek millet oluruz devlet oluruz.Ve inanıyorum ki yeryüzünde güzel izler bırakırız her anlamda...
Siz paylaşmanın ne kadar önemli olduğunun farkında mısınız?
Her anlamda Oligartların ve Oligarşinin mezarını paylaşma duygusu kazacak,bilmem anlatabildim mi!