"Hava çok güzel ama rüzgar var.geceleri rüzgarı sevmedim çocuklugumdan bu yana. henüz dokuz yaşında edindiğim bir sevgisizlik.koyun otlatırken dışarda uyurduk ve rüzgar hayal kurmama engel olurdu.korkuturdu beni otların arasından süzülup gelen sesi...uyurdum ama ruyasiz bir uyku.sabahina uyumamışım gibi uyanirdim...koylerden sabah ezanini okuyan cami imamının sesine gözlerim açılırdı..koyunlar ise uymaktaydilar henüz, bilirdim rüyalarimda beni gormekteydiler..onlar alışıktı evin dışında olmaya, ben hic alışamadım.. babam yeni ölmüştü ve babamın işini daha yeni devralmistim..alıştım mı peki, hayır! hala annemin sımsıcak nefesini özlemekteyim..."
Baz'ın öyküsünden.
İlk doğan kuzuya ası kuzu derdik ... Ası kuzular daha apalak, daha hoppa, daha sevimli... En güzel takıları, zili, guduları, boncukları ona takardık. Nazar değmesin diye iğde ağacından nazarlık yapardık.
Mayıs ayının ilk günlerinden itibaren kuzular anneleriyle kıra salınır.
Okul çıkışı sürüyü karşılamak benim görevimdi. Başka çocuklar oyunda iken ben '''koyuna '' amcama yardıma giderdim...Hafta sonları ise sabahtan akşama koyun çobanı, yazın ise kuzu çobanı...
Bazen diğer arkadaşlarımın serkeşliğine imrenirdim. Ama o gün sahip olduğumuz nimetlerin farkında olmayacak kadar küçüktüm... Şimdi çok iyi anlıyorum ki, iyiki o işleri yapmışım...