EĞİTİMDE FIRTINALAR BİTMİYOR
Bütün aksaklıklarına rağmen, devletin en iyi işleyen, iyi kötü bir sistemi olan, çoğu zaman puan üstünlüğünün geçerli olduğu, tatil süresi uzun bulunup kıskanılsa da en çok emek verilen kurumu yine de Milli Eğitimdir. Bunun böyle olduğunu evde iki tane çocuğuyla baş edemeyenler daha iyi bilir. Hele bir de öğretmen bir yakınınız varsa, onların neler çektiğini, bir saat ders anlatmanın, başka bir işin kaç saatine denk geldiğini çok daha iyi anlarsınız. Durum kısaca böyledir böyle olmasına da, yalnız bu Milli Eğitimin, düzenlemesi, denetlemesi, kanunu, yönetmeliği, sorusu, sorunu, derdi tasası hiç bitmez.
Gazetenin resmi olanıyla ilginiz nedir bilmiyorum ama 14 Mart 2014 tarihli ve 28941 Sayılı Resmi Gazetede, Milli Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yayımlandı. Bu kanun ile birlikte, eğitim camiasında bugüne kadarki en büyük fırtına da kopmuş oldu. Evet, fırtına koptu ama daha bunun kasırgası var, hortumu var. Daha önceki birçok düzenlemesi mahkeme kapılarından dönen Bakanlık, bu sefer işi sağlama alıp, mahkeme yolunu da kapatarak kanunla düzenleme yaptı. Gerçi ülkemde çok sürmez bu kanunu da delmenin bir yolu bulunur. Zaten Anayasa Mahkemesi, ellerini açmış bekliyor
Kanunda özetle; onca sınav sonucu öğretmen olabilen aday öğretmenlere bir yazılı ve sözlü sınav daha getirilmekte. Oysa bu sınavlar öğretmen olduktan sonra değil; öğretmen olmadan önce yapılmalıdır. Uzman öğretmenlik-başöğretmenlik yarasına merhem olabilecek bir düzenleme yine yapılmamıştır. Bakanlık, mahkeme kararlarıyla hakkını ancak alabilen bu öğretmenlerle uğraşmamalı, mahkeme kararlarına gerek kalmayan düzenlemelerle, eğitimcilerin haklarını iade etmelidir.
Kanunda, dershanelerin kaldırıldığını sadece on iki yaş ve altındaki öğrencilerin öğrenci etüt eğitim merkezlerinde, sosyal, sanatsal, sportif ve kültürel faaliyetlere katılabileceklerinin hükme bağlandığını öğrenmekteyiz.Dostmodern darbe girişimlerinin başlangıcını oluşturan dershane mevzusunu daha önce detaylı olarak değerlendirdiğimiz için tekrar bu konuya girmeyelim. Dershane öğretmenlerinden en az altı yıl çalışması olup; öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları taşıyanlar 1/7/2015-1/8/2015 tarihleri arasında başvurmaları halinde, Kamu Personel Seçme Sınavına girme şartı aranmaksızın Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yapılacak sözlü sınavda başarılı olmaları kaydıyla, kadro ve ihtiyaçlar dikkate alınmak suretiyle öğretmen unvanlı memur kadrolarına atanabilecekler.
Yine kanunda müfettişlik kurumunun maarif müfettişliği şeklinde düzenlendiğini görmekteyiz. Maarif Müfettiş Yardımcılığına atanabilmek için; en az dört yıllık lisans eğitimi veren eğitim, fen-edebiyat, hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat, işletme, ilahiyat fakülteleri ile hizmet birimlerinin görev alanına giren ve yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından mezun olmak şartları getirilmiştir. Fakat burada aranan şartları taşıyanların ne kadar süre öğretmenlik yapması gerektiği, hiç öğretmenlik yapmayanların da bu kadrolara atanıp atanmayacağı açık değildir. Eğitim personeli olmayanların, eğitimin dışında olmasına karşın; eğitimcilere amir olması mantıklı değildir. Ayrıca; Maarif Müfettişlerinin, her hizmet bölgesinde iki yıldan az olmamak üzere Bakanlıkça belirlenecek süreler kadar çalışmaları esastır, maddesi ikide bir kavimler göçünü yaşamak istemeyen, eğitim neferlerini, maarif müfettişi olmaktan uzaklaştırmaktadır. Öğretmenliğinde zorunlu hizmetini yapan eğitimcinin, müfettişlikte tekrar her hizmet bölgesinde çalışmak zorunda olması, eğitimin hangi standardını yükseltecektir acaba?...
Tüm kadrolarda görev yapan yönetici pozisyondaki Bakanlık personeli yine bu kanunla görevden alındı. Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erdi. Bunların yerine; Okul ve Kurum Müdürlerinin, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirileceği belirtilmektedir. Fakat bu görevlendirmelerin hangi kıstaslara göre yapılacağı açık değildir.
Görevlendirmeler yapılırken belli kriterlerin olması kaçınılmazdır. Eğer bu yapılmazsa sekiz yüz bin müdür adayı var demektir ki, bu da tek başına MEBi kilitlemeye ve eğitim camiasını fitnenin göbeğine oturtmaya yeter. Lakin genel kabul gören, bazı şartlar öne sürersek hem siyasileri, hem bakanlık personelini, hem sendikaları, hem dayıları-emmileri huzursuz etmemiş oluruz. Örneğin başvuru için sınavdan 70 ve üzeri almak, tezli yüksek lisans yapmış olmak, dört yıllık fakülte mezunu olmak, 10 yıl öğretmen ve diğer kadrolarda çalışmış olmak gibi ölçütler puanla değerlendirilirse birçok aday kendiliğinden elenir. Sözlü sınavın etkisi de yüzde 10u geçmez ise, torpil şaibeleri ayyuka çıkmaz. Açık bir torpil göstergesi olan görevlendirme yoluyla yapılan idarecilikler de puanlamaya dâhil edilmemelidir.
Çıkarılacak yönetmeliklerde dikkate alınması dileğiyle, önceki yıllarda kaleme aldığımız bazı hatırlatmalarla bitirelim: Öncelikle kanunlarımızda da yer alan, kariyer ve liyakat esas alınmalıdır. On yıl öğretmenlik yapmamış bir kişi okul müdürü, şube müdürü, ilçe-/il müdürü olmamalıdır. Öğretmene rotasyon tehdidi kaldırılmalıdır. Toplumsal kontrolü daha yoğun hissettiği kendi memleketinde daha başarılı olan eğitimci, bu kontrolü hissetmediği şehirlere neden sürülmek istenmektedir. Bu durumdan beklenilen yarar, zararından asla daha fazla değildir. Bunun yerine teşvik ve herhangi bir zorunlu hizmet bölgesinde 4 yıl çalışma şartı getirilebilir. Sonrasında puanı tutan istediği yerde çalışabilmelidir. Öğretmenlerin nöbet görevleri tercihe bırakılmalı ve karşılığında ücret ödenmelidir. Uzman ve başöğretmenlik sınavla ya da akademik kariyerle kazanılmalıdır. Eskiden olduğu gibi tezli yüksek lisanslı eğitimcilere ek dersler %25, doktoralı öğretmenlere ise %50 artırımlı ödenmelidir. Sınıf öğretmeni branş öğretmeni ayrımı kaldırılmalı, maaş karşılığı ders saatleri eşitlenmelidir. Müdür olmak için; mahallenin muhtarından görüş almak gibi saçmalıklar olmamalıdır. Bakanlıkta yeni bir yapılanmaya gidilmektedir. O halde yeni yapılanma öncesi yapılan şube müdürlüğü mülakat sınavları ve sonuçları iptal edilmelidir
Madem önce eğitim diyoruz, eğitim işini yapan eğitimciye de adaletli olmak lazım. Bitmez
ömer emir doğan memurlar7.net- bizim sivas gazetesi