Hayatın durduğu yerde duruyoruz bazen. Hayat mı orada duruyor, yoksa biz oraya gelince mi
duruyoruz da aslında hayat durdu sanıyoruz.
Ruhumuz eskiyor, asla hissettiğimiz yaşta olamıyoruz.
Ertelemek günü kurtarıyor, dünü
unutturuyor.
Ama yarını batırıyor...
Kendimizle savaşmanın dışında bir şey yapmıyoruz.
Kendimizle mücadelemiz bitmiyor hiçbir zaman.
Hayatın özüne ulaşmak yerine, kabuğunu kırmaya çalışıyoruz.
Bazen dişlerimizin arasında sıkıyoruz, sıkıyoruz, sıkıyoruz.
Kolay mı hayata diş geçirmek?
Kolay mı içindeki ‘ben’canavarını yenip onunla savaştan sağlıklı çıkmak.
Hayatın durduğu yerde duruyoruz.
Hayat bazen çok anlamsız bir yerde duruyor.
Her gün geçirdiğimiz evrim, bir ressamın fırçasının her vuruşunda resmin farklı bir yere gitmesi gibi bizi başka bir yere savuruyor.
Özeniyoruz, bileniyoruz, kızıyoruz ve kinleniyoruz.
İnsan olmanın en büyük değer olduğunu, Allah’ın daha ana rahmine düşmeden bize bu hazineyi bahşettiğini anlamıyoruz.
Yaratılmışların en üstünü, en şereflisi, bembeyaz bir kâğıt gibi gelirken dünyaya, kendini çamura bulaştırmaktan asla
çekinmiyor.
Kolay kirleniyoruz, izi kalıyor ve asla tam olarak temizlenmiyoruz.
Bir atın samanı, bir ineğin çimeni sorgulaması gibi hayatı sorguluyoruz, kendimizi sorgulamadan.
Kendimizi haklı çıkarmak tek
gayretimiz.
Kendimizi haksızlığa uğramış
göstermek tek çıkışımız.
Bu arada hayat durmuyor, biz olduğumuz yerde sayıyoruz.
Günleri, saatleri, dakikaları ve anları sayıyoruz.
Bize borcu olmayandan hesap
soruyoruz ‘Niye ben?’ diye...
Borcumuzun olduğunu görmezden geliyoruz ‘sadece ben’ diye...
Hayat yürüyor, hayat koşuyor...
O, bize aldırmadan akıp gidiyor sessizce...
Bir yaprak tanesinden, bir karınca yuvasından almamız gereken ibretleri bir kenara bırakıp debdebeli hayatlara imreniyoruz.
Yaşamak için çalışıyoruz, çalışmak için yaşıyoruz.
Ama yaşarken en az yaptığımız şey çalışmak.
Tek vazifemiz olan şükür ve kanaatten giderek uzaklaşıyoruz,
hayata verdiğimizin on katını ondan geri istiyoruz.
Hayat koşuyor, benliklerimize tur bindiriyor.
Biz sadece yakınarak seyrediyoruz.
Önemli olanın çok şeye sahip olmak değil, az şeye ihtiyaç duymak olduğunu bilmeden...
Hayat durmuyor neticede, koşuyor...
Ben de, siz de olduğumuz yerde sayıyoruz, içimizdeki benlik şeytanıyla saç saça, baş başa...